Gezi Alemi

e-Posta:    Şifre:     Kaydol | Şifremi Unuttum
 
Gezi Alemi ::::: Türkiye ::::: Şanlıurfa ::::: HARRAN - Doğu Anadolu’nun Gözbebeği        
Ülke Şehir Ekleme Düzenleme Gezi Tarihleri Okunma Yorum Yazan 
Türkiye Şanlıurfa 20 Eylül 2011 01 Ocak 2011
01 Ocak 2011
5510 2 Torun Çelebiler 

 HARRAN - Doğu Anadolu’nun Gözbebeği
 (Genel)

İyi bir başlangıç, yarı yarıya başarı demektir. Koskoca bir yıl boyunca süren okul serüveninden sonra bir tatili hak ettiğimi düşündüm. Bu, her zaman keyifli bir hayal oldu benim için. Koca bir senenin aralıksız yorgunluğunu bir haftada atabilirim belki üzerimden! Nasıl mı? Doğu Anadolu harikalarından biri olan Harran ovasını gezerek. İnsanların akıllarına tatil deyince hemen Akdeniz veya Ege sahilleri gelir. Ben size farklı bir resim sunmak istiyorum; Harran ovasının esrarengiz havasıyla tanıştırmak istiyorum sizleri.

Her yıl binlerce yerli ve yabancı turist tarafından ziyaret edilen tarihi Harran kenti, kendi adıyla Harran ovasının merkezinde (Urfa) bulunuyor. Anadolu'dan Mezopotamya'ya, Mezopotamya'dan da Anadolu'ya gerçekleşen ticaretin, binlerce yıl boyunca Harran üzerinden yapılmış olması, burada zengin ve köklü bir kültür birikimine neden olmuş. Harran Ovası ay, güneş ve gezegenlerin kutsal sayıldığı Mezopotamya'da putperestliğin önemli merkezi olması yönüyle de ünlüdür.

Harran'ın en çok ilgi çeken yanı, külah biçimindeki konik evleri...Yan yana gelen tek kubbeler iç kısımda kemerlerle birbirine bağlanmış, içeride geniş bir oturma mekanı elde edilmiş... Bu evler aynı zamanda iklime uygun olmasıyla da seviliyor; yazın serin, kışın sıcak!
FOTOGRAF: glumik / Wikimedia Commons / CC-BY-SA 3.0
Evler bir yana, yöreye özgü kıyafetler de çok ilgi çekiyor. Bayanlar, parlak uzun elbiseler giyip ince bir kemerle bellerinden sıkıyorlar. Kusursuz bir görünüm... Erkekler ise uzun, siyah ceketi andıran bir kıyafet giyip başlarını geleneksel bir tarz ile bağlayıp âdeta Arap görünümü alıyorlar.

Yöre halkı, yaşadığı yeri, âdeta cennet bahçesine çevirmiş. O kadar değişik yerler gezdim ki ovada, bu farklılıklar kimi zaman beni çok düşündürdü, kimi zaman da şaşkınlıktan bir süre ağzım açık gezdirdi. Yöre halkının karşılama usulü de şaşkınlıklarımdan birine neden oldu. Yöreye vardığımızda, sizi küçük bir kalabalık karşılıyor; o kadar sevecen ve hayat dolu bakışlar var ki karşınızda, o an ne yapacağınızı şaşırıyorsunuz. O kalabalığın içinden kurtulup size peçete, mendil satmak isteyen çocukların etrafınızı sarması da bir o kadar âni oluyor. Siz para uzattıkça avuçlarını açmış çocukların ardı arkası kesilmiyor. İçiniz acıyor birden, yoksulluğun yüzü sizin yüzünüzü de buruyor. Yine de Doğu Anadolu'nun gönlü zengin insanlarını tanıdıkça, yüzünüz de her şeye rağmen tebessümlerle doluyor.

Doğu Anadolu'da yaşam zor olsa da, aslında o kadar eğlenceli ve yaşamaya değer ki... Zaman nasıl akıyor anlamıyorsunuz! Bereketli topraklar için yazılan türküye de bir kulak verelim:

Pamuk tarlasında/ Güneşin altında Kadın erkek yan yana/ Yapardılar çapa. On beş çocuk vardı / İki de kaynana Çocuklar çıplak / Oldular sıtma Başlık parası artmış/ Enflasyon oranında Ateş de bacayı sarmış / Yoktu başka çare Yoktu kızların adı / Erkekler anlaştı Naylon çadır altında/ Değişip tokuştular kızları

Harran ovası, tüm susuzluk çehresine rağmen yemyeşil kalmış alanlarıyla gülümser konuklarına. Öyle bir havası vardır ki, sağı solu hiç belli olmaz. Bazen bir kedi gibi oynamak ister seninle, bazen de tırmalar rüzgarı hiç beklemediğin bir zamanda...Bunaltıcı bir sıcak hakimdir ovalara. Küçük bir esinti bile seni mutlu etmeye yeter, ama güzeldir böyle zamanlar, anlarsın kıymetini rüzgarın. Bu rüzgar sağdan sola savurur seni ama o narin tebessüm asla eksilmez yüzünden...
FOTOGRAF: Torun Çelebiler Seyahatnamesi / 2011
Harran, Hitit ülkesinden Mısır'a uzanan, Asya'dan gelip Akdeniz'e ulaşan yolların, dinlerin, gökyüzü ile yeryüzünün buluştuğu ovadır... Buranın sakinleri Arap asıllı. Bu yüzden Arap kültürünün izlerini taşıyor. Oraya gidince bunaltıcı bir sıcak selamlıyor seni. Külah biçimindeki evlere girince de öyle bir serinliyorsun ki... "Yüreğine su serpmek" deyimi buradan çıkmış olsa gerek! Hani, su gibi akar ya ter, deli gibi spor yapınca; vantilatör karşısına geçince o halinle müthiş bir ferahlama hissedersin. İşte aynen öyle serinlersin ovada.

Rengarenk, hiç görmediğim eserler karşıladı beni. Sandım ki tarihi eserler; ama değilmiş! Sadece geleneksel kıyafetlermiş onlar, parlak, taşlı... Geleneksel eşyalar süslü püslü! Dediğim gibi pek çok turist geliyor ziyarete. Yüzünüzdeki tebessüm sizinle beraber gezmeye devam ediyor... Fotoğraf çektirmek... Evet, tahmin ediyorum, o kadar da eğlenceli gelmiyor size; ama nasıl bir haz, nasıl bir tutku gibi sizi sardığını anlatamam süslü eşyaların. Peki, ya onların kıyafetlerini deneyerek fotoğraf çektirmek... Belki kıyafet denemek sıkıcıdır sizin için, hele her zaman yaptığınız gibi bir alışveriş merkezine gidip bilindik markaların bilindik kıyafetleriyse bunlar. Ovanın yöresel kıyafetlerini de denemelisiniz oysa! Çünkü, şehir gündeliklerine benzemez onlar. Günlük kıyafetlerimiz gibi hiç değildir. Satıcılar da böyle ikna ediyorlar sizi zaten! Diyelim ki siz de ikna oldunuz, kıyafetler giyildi, öyleyse gülümsemeleri, günleri, duyguları ve hattâ zamanı durduran âna geldi sıra: Peyniiir!

Harran hakkında bilmemiz gereken çok önemli bir özellik, dünyanın en eski üniversitelerinden birinin burada olmasıdır. İslamiyet'ten önce tıp, astronomi, fizik, matematik öğrenimi, Eski Yunanca ve Süryanice eserlerin tercüme edilmesi ve pozitif bilimlerdeki çalışmalarla tanınması bu kütüphane sayesinde kolaylaşmış. Bu da aklımızda kalsın, derim.

Yöre evlerinden çıktık ovanın tarihine şöyle bir göz attık, yeşilliklerinde gezindik... Tabii ki gezerken yavaş yavaş saat ilerliyor, gün batıyor. Bilirsiniz ki gün batımı eşsiz bir güzelliğe sahiptir; Harran ovasında da bir başkadır hani! Doğarken pembemsi bir kızılla doğar, batarken kızıl kızıl akar yeşilliklere! Adeta başka biri olurmuşçasına... Batarken güneş, gökkuşağı gibi olur etraf. Pembe, kırmızı, turuncu, sarı... Aradığınız tüm renkler yüzünüze gülümser... Harran ovasında dolaşırken yüzünüzdeki farklı gülüşleri siz de hissedeceksiniz.

ECEM ÖZER - Harran Ovası unutulmuş, uzaklarda bir tablo gibidir. Yazımı bitirdiğinizde, o uzak diyarlardaki tablonun artık bilindik bir manzara olarak size yakınlaşacağına inanıyorum.
Not: Bu yazı, Evliya Çelebi'nin doğumunun 400. yılı anısına hazırlanan ve tüm geliri UNICEF Türkiye Komitesi'ne bağışlanan "Torun Çelebiler Seyahatnamesi, 2011" adlı kitaptan editörlerin özel izni alınarak yayımlanmıştır.








 Yazılan Yorumlar...
NEŞE
(22 Eylül 2011)

Sevgili Ecem,Harran a her giden gibi tabii benim de öyle yöresel parlak kıyafetle bir fotom var ,baktıkça o ilginç yöreyi ve gezimi hatırlıyorum..Çok teşekkürler bizimle paylaştığın için..

hakangeziyor
(20 Eylül 2011)

Bundan yedi-sekiz sene kadar önce Harranı görme fırsatı bulmuştum. Özellikle kale ve evler beni çok etkilemişti. Orada yaşadığım bir olayı da anlatmak istiyorum: Yöreyi çok iyi bilen bir arkadaşım bizi gezdiriyordu. Yanımıza 11-12 yaşlarında bir çocuk geldi ve: "Anlatayım mı abi?" dedi. Biz "biliyoruz" cevabını verdik ve karşı taraftan gelen cevap şu oldu: "İngilizce anlatayım mı?" Şaşırdım ve "hadi anlat" dedim. Küçük Mustafa 10 dakika boyunca hiç susmadan adeta bir motor gibi ingilizce Harranı ve Harran evlerini anlattı...

Kalemine sağlık Ecemcim...

 Yorum yazmak isterseniz...
 
Yorum Yazabilmek İçin Üye Girişi Yapmalısınız.