Roma gezimizin ikinci gününde zamandan kazanmak için erkenden uyarak otelde kahvaltımızı yaptık. Bizim gibi mükellef Türk kahvaltılarına alışmış kişiler için Avrupa'da otellerde kahvaltı menüsü hep yetersiz gelir. Ancak bir Türk kahvaltısı gibi olmasa da Otel Rex'de yaptığımız kahvaltı da çeşit olarak çok zayıf değil.
Porta Portese Pazarı - FOTO: © İlker / Gezialemi.com
Porta Portese Pazarı
Bugünkü programımızda ilk önce Romanın ünlü pazarı Porta Portese bulunuyor. Otel resepsiyonundan Termini'den pazara direk giden otobüslerin no.sunu öğreniyoruz. Yürüyerek Termini'ye varıyor ve otobüsümüzü buluyoruz. Pazar sabahı hiçbir otobüs kalabalık değil ama bineceğimiz otobüs ağzına kadar dolu. Neyse ki başka bir otobüs daha geliyor. Yeni gelen de beş dakikada doluyor. Pazara ulaşmak için Piazza Ippolito Nievo durağında inmemiz gerekiyor. Çevremize soruyoruz ancak sormamıza gerek yokmuş neredeyse herkes Pazar durağında iniyor.
Porta Portese Pazarı - FOTO: © Erdin İVGİN / Gezialemi.com
Pazar Romanın en ünlü pazarı. Haftada bir gün Pazar günü kuruluyor. Pazarda meyve sebze dışında her şey bulunuyor. Antika eşyalar, eski tablolar, cd'ler, plaklar ile yeni giysiler, ayakkabılar, çantalar aynı pazarda. Hatta ünlü markaların çakmaları da bulunuyor. Buluşma yerimizi tespit edip pazara dalıyoruz. Özellikle bayanlar bu pazarı çok sevdiler. Döndüklerinde yüzlerinde güller açıyor. Erkekler ise buluşma yeri olarak belirlediğimiz Cafe Arabo'ya arada kaçarak dinlenme şansını yakalıyor.
Porta Portese Pazarı - FOTO: © İlker / Gezialemi.com
Pazar gezmesi belirlediğimizden uzun sürüyor. Çünkü Cafe Arabo'da her buluşmamızda bayanların birbirlerine sorduğu "sen ne aldın" sorusuyla eksik alınan bir şeylerin olduğu ortaya çıkıyor. Yeniden pazara geri dönülüyor. Bu alışveriş işkencesini sorunsuz bir şekilde en sonunda tamamlıyoruz.
Cafe Arabo
Biraz dinlendikten sonra pazardan ayrılanların doldurduğu kalabalık duraktan oldukça bir otobüse biniyor ve gerisin geri Termini'ye otelimize geri gidiyoruz. Aldıklarımızı odamıza bıraktıktan sonra hemen tekrar yola koyuluyoruz. Hedefimiz Roma'nın ünlü bir meydanı Piazza Navona. Termini'den yine kartlarımızı kullanarak Corso Vittorio Emanuele II caddesinden geçen bir otobüse biniyoruz.
google earth'den Piazza Navona © Erdin İVGİN / Gezialemi.com
Piazza Navona
Piazza Navona eskiden bir stadyum üzerine inşa edildiği için oval-dikdörtgen bir yüzeye sahip. Romalılar döneminde bu alan Dominitian Stadyumu olarak kullanılmaktaymış ve 30.000 kadar izleyici alma kapasitesine sahipmiş. Piazza Navona da bu stadın ölçülerinde ve şeklinde inşa edilmiş.
Sokak Ressamları Piazza Navona - FOTO: © Erdin İVGİN / Gezialemi.com
Bu meydan kafelerin, restoranların, sokak ressamlarının, açık hava sanatçılarının, kaçak satıcıların ve tabii ki yoğun ziyaretçilerin bulunduğu kocaman, kalabalık bir meydan. Buram buram tarih kokuyor. Meydana da barok havası hâkim.
Fontana dei Quattro Fiumi - FOTO: © Erdin İVGİN / Gezialemi.com
Meydanda üçlü bir çeşme grubu bulunuyor. Meydanın ortasındaki "Dört Nehir Çeşmesi" (Fontana dei Quattro Fiumi), İtalyan sanatçı Bernini'nin eseri. 1647-51 yılları arasında yapılmış. Bir dikilitaşın etrafında bulunan figürler, dört kıtadan dört nehri temsil ediyor. Afrika kıtasından Nil, Avrupa'dan Tuna, Asya'dan Ganj ve Amerika'dan Rio de la Plata nehirlerini. Nil nehrini temsil eden figürün başı örtülü ve önünde bir palmiye bulunuyor. Çeşmelerin arka planında barok mimari başyapıtlarından Sant' Agnese kilisesi bulunuyor. Bina dönemin ünlü mimarı Francesco Borromini tarafından17.yy.'da inşa edilmiş.
La Fontana del Moro, Piazza Navona - FOTO: © Erdin İVGİN / Gezialemi.com
La Fontana del Moro (Moor Çeşmesi) Piazza Navona'nın güney ucunda bulunan bir çeşmedir. Dört Tritons çevrili, kabuklu deniz hayvanının üzerinde duran ve bir yunus ile güreşen, Moor'u yada bir Afrikalıyı temsil eder. Çeşme yunus ve dört Tritons ile 1575 yılında Giacomo della Porta tarafından tasarlanmış. 1653 yılında, Gian Lorenzo Bernini tarafından Moor heykeli, eklenmiş.
Meydanın diğer tarafındaki üçüncü çeşme ise Fontana del Nettuno (Neptün Çeşmesi)dir.
Piazza Navona - FOTO: © Erdin İVGİN / Gezialemi.com
Meydanın bu tarihi havasının yanında, cıvıl cıvıl bir ortam da mevcut. Çünkü burada sokak ressamlarının açtığı sergileri, pantomim gösterilerini, sokak şarkıcılarını görebilirsiniz. Şirin kafeler var ve günün her saati turist kayıyor.. Bizde burada güzel vakitler geçiyoruz. Pazar günü olması nedeniyle düzenlenen bir dini geçit törenini de seyrediyoruz.
Via di Santa Maria dell'Anima - FOTO: © Erdin İVGİN / Gezialemi.com
Karnımız açıktı öğlen yemeği vakti geldi. Meydana bakan kafeleri fazla turistik buluyor ve ara sokaklara bakmaya karar veriyoruz. Meydana paralel sokak Via di Santa Maria dell'Anima'ya giriyoruz. Burada küçük bir aile işletmesi olan "da Giovanna"'yı gözümüze kestiriyoruz.
da Giovanna'da - FOTO: © Kurtuluş / Gezialemi.com
"da Giovanna" tipik Roma Restorandı. Oldukça küçük. Garsonu sempatik bir Romalı. Türk olduğumuzu öğrenince Fenerbahçe'yi soruyor. Kendisi Lazio'yu tutuyormuş. Çok kısa süre önce UEFA Avrupa Ligi çeyrek finalinde Fenerbahçe Roma'nın Lazio takımını eledi. Fenerbahçe evinde oynadığı ilk karşılaşmayı 2-0 kazanıyor. 10 Nisan'da Lazio deplasmanında 1-1'lik beraberlikle, Avrupa Ligi'nde yarı finale çıkıyor. Sempatik garsonumuz "Fenerbahçe büyük bir takım mı?" diye soruyor. Hepimiz Fenerbahçeli olduğundan "Türkiye'nin en büyük takımı Fenerbahçe" diyoruz.
da Giovanna'da tüm ekip bir arada- FOTO: © Kurtuluş / Gezialemi.com
Restorandın yemekleri pizza ve makarna ağırlıklı. Bizde buna uyarak makarna ve pizza siparişlerimizi veriyoruz. Ancak bunlardan önce ana yemek öncesi iştah açıcı (antipasti) olarak bruschetta siparişi veriyoruz. Bruschetta nedir diyorsanız kısaca açıklayayım. İtalyanlar üzerine sarımsak ve zeytinyağı sürülmüş kızarmış ekmeğe " bruschetta " diyor. Bruschetta bu şekilde sade hazırlanabildiği gibi, domatesli, domates+peynirli, somonlu , sebzeli, bakla salatalı gibi değişik alternatiflerle de sunulabiliyor. Ben Bruschetta Pomodoro'yu (Ciabatta ekmeğinde domates, fesleğen ve sızma zeytinyağı ile yapılanı) tercih ediyorum. Oldukça sade bir antipasti, yapımı da oldukça kolay. Bu siteden "
video.about.com" nasıl yapıldığını öğrenebilirsiniz.
da Giovanna'nın menüsü- FOTO: © Erdin İVGİN / Gezialemi.com
Ana yemeklerimizde geliyor. Tercih ettiğim makarna oldukça güzel. Bizim makarnalarımızdan daha diri pişiriyorlar makarnalarını İtalyanlar. Çok da güzel soslar ile taçlandırıyor. Bu güzel lezzeti nedense kendi ülkemizde bulamıyoruz. Ekibimizin tamamı yemeklerinden memnun kalıyor. İtalyan sofrada yemeklere mutlaka eşlik eden iki şey var. Birincisi zeytinyağı, ikicisi peynir. Siz istemeseniz de mutlaka zeytinyağı ve Parmesan peyniri geliyor.
da Giovanna'nın içecek menüsü- FOTO: © Erdin İVGİN / Gezialemi.com
Yemeğimizle birlikte içecek olarak arkadaşlarımız rossi castelli romani (vino della casa) tercih ediyor. Yani ev yapımı kırmızı şarap, sürahide servis yapılıyor. Üstdeki fiyat listesinden de görebileceğiniz gibi fiyatı şişe şaraplara göre uygun ve oldukça da lezzetli bir sofra şarabı. Ben ise limoncello içmeyi tercih ediyorum. Limoncello İtalyanların meşhur limon likörü. Normalde yemekten sonra servis edilen tadımlık bir içki. Yemeklerden sonra sindirimi kolaylaştırması açısından tercih ediliyor. Oldukça soğuk servis ediliyor ve içimi kolay. Sempatik Lazio'lu garsonumuza hangi markayı önerdiğini soruyoruz. "Limoncello di Capri" markasını öneriyor. Uygun rakama alabileceğimiz marketi de tarif ediyor. Meşhur Roma dondurması tatmak için yemekte tatlı almıyoruz.
Yemek oldukça keyifli geçiyor. Eğer Piazza Navona civarlarında iseniz meydana paralel sokak Via di Santa Maria dell'Anima'da bulunan bu küçük aile işletmesi olan "da Giovanna"ya uğramanızı öneririm.
www.tripadvisor.com sitesinden daha ayrıntılı bilgi edinebilirsiniz.
Fontana dei Quattro Fiumi - FOTO: © Erdin İVGİN / Gezialemi.com
Yemekten sonra Piazza Navona'ya giderken bulunan "blue ice- il gelato" dondurmacısından dondurma alıyoruz. Türkiye'de Roma dondurması diye satılan tüm dondurmalardan farklı bir tadı var. Blue Ice'ın şehrin birçok noktasında şubesi bulunuyor. Bu markaya Roma'da birçok yerde rastlıyoruz. Bu lezzetli dondurmamızı yiyerek tekrar Piazza Navona'yı geziyoruz. Bundan sonraki hedefimiz Panteon.
FOTO: © Makarnalar - İler / Gezialemi.com - Zeytinyağları © Erdin İVGİN / Gezialemi.com
Piazza Navona'dan ara sokaklara dalarak Panteon'a doğru gidiyoruz. Ama her gördüğümüz makarna ve hediyelik eşya satan mağazalara girerek. Roma'da giyim dışında özel olarak paketlenmiş makarnalar, şaraplar(veya limoncello), zeytinyağları, kokulu sirkeler, kurutulmuş domates, Parmesan peynirleri ve her şehirde olduğu gibi minik biblolar, kartpostallar, magnetler hediye olarak alabilirsiniz.
Panteon - FOTO: © Erdin İVGİN / Gezialemi.com
Panteon
Panteon Roma'nın en ünlü ve en iyi korunmuş anıtlarından biri. Antik Roma'da tüm tanrılara adanmış bir tapınak. Panteon Pagan dönemde tapınak olarak kullanılırken çok güzel bir mimarisi olması sebebiyle Katolik kilisesine dönüştürülmüş. Böylece de yıkılmaktan kurtarılmış. Panteon Roma'daki en eski betonarme kubbeli binadır. Bu kubbenin çapı 43 metredir. Bu kadar geniş çaplı bir kubbenin betondan yapılması da o günün teknolojisiyle hala bir soru işaretidir.
Panteon'un önünde bulunan meydan "piazza della rotonda" hınca hınç insan dolu. Ortam oldukça keyifli. Pantheon'un bulunduğu Piazza della Rotonda, kesinlikle keyif molası vermek için en güzel meydanlardan biri. Burada Pantheon'u seyrederek bir kahve içebilirsiniz.
piazza della rotonda - FOTO: © Kurtuluş / Gezialemi.com
Panteon mimarlık tarihi derslerinde okutulan ilk 5 mimari esere giriyor. Kafesleme tekniğiyle yapılmış son derece başarılı bir kubbesi bulunuyor ve kubbesindeki yuvarlak boşluktan bütün Pantheon aydınlatılıyor. Yağmur yağdığı zaman kubbesindeki bu delikten içeri yağmur damlaları giriyor. Ama açık kubbesinin alt kısımlarına öyle bir ayarlama yapılmış ve delikler açılmıştır ki özenle akar gider ve içeri su dolmasını önler.
FOTO: © Zeytinyağları © Erdin İVGİN / Gezialemi.com
Panteon'dan sonra yeniden dolaşmaya başlıyoruz. Önce ara sokaklarda sonrada Roma'nın en kalabalık caddesi Via del Corso'da dolaşıyoruz. Güzergâhımızda gördüğümüz mağazalara uğruyor alışveriş yapıyor, gördüğümüz her tarihi binayı inceliyoruz. Ara sokaklarda sokak sanatçılarının gösterilerini seyrediyoruz. Oldukça yoruluyoruz ama son bir göreceğimiz meydan bulunuyor Campo de' Fiori.
Campo dei Fiori - FOTO: © Erdin İVGİN / Gezialemi.com
Piazza Campo dei Fiori
Antik dönemde Pompeius Tiyatrosunun önünde bulunan Campo de' Fiori meydanında Roma'nın en ünlü açık hava meyve, sebze ve balık pazarı kuruluyor. Çiçek tarlası anlamına gelen ismiyle Campo Dei Fiori, Roma'nın en merkezi noktalarından biri. Gündüzleri ortasında çiçekçiler, baharat, sebze, meyve, et, balık satıcılarıyla tam bir şenlik yeri. Gece olduğunda ise meydan Roma'lılar için bir buluşma noktası oluyor. Hareket gece de sürüyor. Buraya ulaştığımızda hava kararıyor. Çok yorgun olduğumuzdan meydanın keyfini oturarak çıkartmaya karar veriyoruz.
Marenaga - FOTO: © Kurtuluş / Gezialemi.com
Dışarıdan güzel olarak gördüğümüz restoran Marenaga'ya oturuyoruz. Çok da aç olmadığımız için bir şeyler içmeyi ve tatlılarını denemeyi tercih ediyoruz. Meydanda sokak sanatçıları birbirinden güzel müzikler çalıyorlar. Restoranın ortamı da oldukça güzel. Marenaga hakkında
www.tripadvisor.com sitesinden daha ayrıntılı bilgi edinebilirsiniz.
Keyifli saatlerin ardından Roma Pass kartımızı kullanarak otelimize geri dönüyoruz.
(Devam edecek)