Gezi Alemi

e-Posta:    Şifre:     Kaydol | Şifremi Unuttum
 
Gezi Alemi ::::: Türkiye ::::: Batman ::::: Tarih Kokan Serüven Hasankeyf        
Ülke Şehir Ekleme Düzenleme Gezi Tarihleri Okunma Yorum Yazan 
Türkiye Batman 21  Aralık 2015 01  Aralık 2015
08  Aralık 2015
4618 1 The Artist 

  Tarih Kokan Serüven Hasankeyf
 (Gezi)

Batman dağlarının güney eteklerinde, Dicle Nehri'nin iki yakasına kurulmuş olan bu büyüleyici şehir adım başı tarih kokmaktadır. Yapılan arkeolojik araştırmalara göre tam 12 bin yıl önce kurulmuştur. Dicle'nin ilk uygar halkı olarak görülen Huri kabilesinden sonra buraya Mitannin, Asur, Urartu, İskit, Med, Pers, Roma, Bizans, Akkoyunlular, Eyyubiler Abbasi, Selçuklu ve son olarak Osmanlı'nın himayesine girmiştir.

Hasankeyf'e varmadan bizi ilk karşılayan Zeynel Bey türbesiydi. Akkoyunlu hükümdarı Uzun Hasan, bu eseri Otlukbeli savaşında ölen oğlu için yaptırmıştır. Gövde üzerinde kufi hatlı Arapça ile yazılı; Allah, Muhammet, Ahmet ve Ali etkileyici bir yapıtlarındandır. 

Bu eserimizi ziyaret ettikten sonra Hasankeyf içine doğru yönelmeye başlıyoruz. Karşı tarafa geçmek için Dicle Nehrini ikiye bölen asma köprüden geçerken, ortaçağda yapılmış olan köprü dikkatleri üzerine çekiyordu. Köprünün üst kısmına evini inşa etmişti. Yaşamını eski adetlere göre sürdürmekteydiler. Evin kapısından tut taki bahçe kapısına kadar bir şerit gerilmiş ve üzerine elbiseler asılıydı. Bu köprü üzerindeki evin karşılığında çok para verilmiş fakat ev sahibi satmak istememiştir. Hasankeyf var oldukça benim evimde var olacaktır diyen birisiydi. 



Köprüyü geçince Hasankeyf'in kültürüyle donanmış bir çarşıyla karşılaştık. Çarşı girişinde tercümanlık yapan yaşları, 12 ile 18 arası değişen çocuklarla rastlamak mümkündür. 12 bin yıllık kültürünü bir arada tutan çarşıyı keşfe çıkıyoruz. Çok sayıda antik malzemelere ulaşmak mevcut, puşisinden tutun en küçük bir süs eşyasına kadar bulmak mümkündür. Sıcakkanlı esnafıyla kaynaşmış turistler ve yerli halk birbirlerini adeta tamamlamaktaydı. Çarşıda gezinirken Hasankeyf için sende bir imza at diye ses geldi kulağıma. Hemen az öte de kampanyayı yürüten adamların yanına merakla yaklaştım.  Adamın biri, kampanyanın ne olduğuna dair bilgiler içeren bir broşür vererek, bana okuma mı istedi. Yapılan Ilısu Barajı nedeniyle Hasankeyf'in olduğu yerin sular altında kalacağı yazılıydı. Belli ki bu tarihi yerin yok olmaması için uğraşmaktadırlar. Dicle kollarını açmış ağlamaktaydı sahipsiz bırakılan tarihi yerler, eserler insanımızın kendi tarihine sahip çıkmayışı, güzel ve bir o kadar da önemli tarihi dokusuyla bezeli bu yeri kendi haline ve kaderine terk edilmiş olması beni derinden üzmüştü. Sular altında kalacak olan bu tarihi yer, yapılacak barajın konumu nedeniyle burada yaşayan halkı ikiye bölmüş durumdadır. Yöre halkı, barajı geliri ve toprakları için desteklerken; diğer kesim tam aksine Hasankeyf'in yok olmamasını istemektedirler

İmzayı attıktan sonra Hasankeyf'in simgesi olan El Rızk camisini görmeye doğru gittim zaten her yerden minaresi gözüküyordu. Tam tepesinde bir leylek yuvası vardı. Bu cami Eyyubiler tarafından inşa edilmiştir. En çarpıcı özelliklerinden biri giriş kapısının anıtsal bir taçtan yapılmış olmasıdır. Duvarında yazılı olan kitabesinde kısa bilgiler edinmek mümkündür.



Hiç zaman kaybetmeden en tepede bulunan kaleye ulaşmak için yola koyuldum. Daha kaleye varmadan belki 10 binlerce mağaraya rastladım. Mağaraların güzel bir yanı kışın sıcak olması yazın ise içlerin serin olmasıdır bu en çokta bizim işimize yaradı. Serinlemek için ara sıra mağaraya giriyordum. Mağaraların duvarlarına çizilmiş olan insan ve hayvan figürlerine baka baka ta en tepede bulunan kaleye vardım. Kaleden aşağıya doğru baktığımda sanki bütün Hasankeyf ayaklarımın altındaymış gibi bir his uyandırıyordu. En yakın ve en uzaktaki mesafeleri buradan görmek mümkündür. Halk tarafından saray gibi görüldüğü için ona küçük saray adı verilmiştir. Akkoyunlu hükümdarı Uzun Hasan Sarayı olarak da bilinmektedir. İki duvara da aslan figürlü resimler yapılmıştır. Bu tür figürlere daha çok Artuklular'ın eserinde rastlanılmakta. Bunun yanında Selçuklularda bu tür figürleri Doğu ve Güneydoğu'da sıkça sergilemiştir.  Küçük sarayımızı ardımızda bırakarak hemen az yukarısında bulunan mezarlığa doğru ilerledim.

Mezar taşları çok ilginçti. Mezarlığa baktığımda, 12 bin yıllık tarih sanki yeniden canlanıyor gibi bir his uyandırıyordu. Taşların üzerindeki motifler oldukça güzellerdi sanki bize bir şeyleri göstermek amacıyla çizilmişlerdi. Mezarların bazıları yarım yamalak bazıları ise çok ihtişamlıydı. O çevre de insan kemiklerine rastlamak mümkün bunun nedeni ise definecilerin kaçak yoldan mezar hırsızlığına başvurmasıydı. Her şeye rağmen ölmüşlerin ruhuna bir Fatiha' mızı okuduktan sonra merakla beklediğim o büyük saraya geçtim. Büyük Saray bütün şaheseriyle karşımda duruyordu. İçene girmek için sabırsızlanıyordum. Büyük Saray, Ulu Caminin altında, kalenin kuzeyinde yer almaktadır. Büyük ölçüde yıkılmış ve göçükler altında kalmıştır. Bu yapıtın önemli özelliği binadan bağımsız giriş kapısın karşısında dikdörtgen bir kulenin yükseliyor olmasıdır. Sarayın kimler tarafından yapıldığı tam olarak bilinmiyor fakat köprüyle aynı taştan yapıldığı kanısına varılmıştır. Araştırmalara göre köprü ile saray aynı taştan yapılmış köprü gibi sarayında Urartulardan kaldığını gösteren bilgiler mevcuttur. Burası aynı zamanda bir gözetleme kulesi veya yıldırımlık görevi görüldüğü tahmin edilmektedir. 



Büyük Sarayı, enine boyuna inceledikten sonra dışarı çıktım ve hemen yan tarafında bulunan Ulu Camiye girdim. Giriş kapısında Allah ve Muhammed yazılıydı. İçine biraz daha ilerledikçe Allah'ın 99 isminin yazıldığını görüyoruz. Caminin içi bölümlere ayrılmıştı bugünkü bayan yeri için ayrılan odalarda vardı bunun yanında o odalarda kuran kursları verildiği söylenmektedir. Cami kitabelere göre Eyyubiler tarafından yapılmış olarak gözüküyor. Fakat Artuklular tarafından Mardin'de yapılmış olan iki caminin devamı olarak da görüldüğü söylenmektedir. Cami avlusunda su kuyusu vardı. Bu kuyunun dikkatimi çeken tarafı çok derin olması savaş ya da suyun az olduğu zamanlarda depo şeklinde kullanılmasıdır.

Akşamüstüne kadar tarihi yerleri keşfettikten sonra çarşıya indim ve karnımı doyurmak için küçük bir lokantaya girdim. Sabah ezanıyla yapımı başlayan büryanı getirdiler. Büryan kuzu etinden yapılan çok lezzetli bir et yemeğidir. Büryanından tadarak çalışanlarla sohbete başladım insanları oldukça sıcakkanlıydılar. Orda olduğum zaman evimdeymişim gibi bir his vardı içimde, hiç yabancılık çekmedim desem yeridir. Orada yaşayan insanlar turistlerle ve oranın yerlileriyle o kadar içli dışlı olmuşlar ki sanki büyük bir aileyi andırıyorlardı. Eve dönüş zamanı gelmişti artık son kez Hasankeyf'e dönüp baktığımda bu kadar güzel ve tarihi bir yerin sular altında kalması beni çok üzmüştü.


FOTOGRAFLAR: Nedim Kaya




















 Yazılan Yorumlar...
Engin D
(24  Aralık 2015)

Keyifle gezdiğim bu yerleri bana tekrar hatırlattığın için teşekkürler.

 Yorum yazmak isterseniz...
 
Yorum Yazabilmek İçin Üye Girişi Yapmalısınız.