Arabamla Dünya Turu – Kazakistan 4 (Türkistan, Şimkent)

Alma Ata’dan önce son önemli nokta Türkistan. Şimkent’e (bazıları Çimkent de diyor) 170km kala, sakin bir şehir Türkistan. Önemi, Hoca Ahmet Yesevî’nin türbesinden geliyor. Hoca Ahmet Yesevî hayatının uzunca bir kısmını bu şehirde (eski adiyla Yasi ya da Al-Farabi şehri) geçirmiş ve burada da ölmüş. Müslüman Sûfî geleneğinin en önemli önderlerinden olan Hoca Ahmet Yesevî, aynı zamanda Türk dilinde yazılmış şiirleri ile bilinen en eski mistik Türk şairi. İlk Türk tarikatı oln Yasaviya tarikatını da kuran Yesevî 1166’da 63 yaşında öldüğünde, hayatının son günlerini, Hz. Muhammed’in öldüğü yaş olan -yine- 63. yaş gününde girdiği, yerin altındaki çilehanesinde geçirmiş.

Hoca Ahmet Yesevî Türbesi

Ölümünden sonra yapılan mezarının olduğu yere daha sonra, Timurlenk’in emriyle yeni ve çok görkemli bir türbe inşaatına başlanmış. 1390’larda başlayan inşaat, 1405’te Timurlenk’in ölümüyle yarım kalmış; ön yüzü tamamlanamamış. Şu anda, büyük ölçüde Türk Hükümeti’nin desteği ile aslına uygun olarak ve titizlikle gerçekleştirilen restorasyondan sonraki hali, ziyaretçilerini büyülüyor.

Bitirilemeyen giriş bölümü

Anıt ortasındaki büyük salonun üstü , en yüksek noktası yerden 39 metre olan 18.2m çapındaki dev kubbe ile örtülmüş. 2 kabuktan oluşan kubbenin kabukları arasında kalan 120cm’lik boşluğun, üst kabuktaki pencereler vasıtasıyla havalandırılıyor olması, iç mekânın serin kalmasını sağlıyor. Kubbenin hemen altında bulunan ve 2 ton ağırlığındaki dev prinç kazan Timurlenk tarafından hediye edilmiş. Bu kazanda bulunan kutsal su, türbede yapılan zikir ayinlerinden sonra davetlilere ikram edilirmiş. Şimdi ise, ziyaretçilerin adak çanağına dönüşmüş durumda. Yesevî’nin mozolesi, büyük salonun hemen arkasında, 14. yüzyıldan kalma büyük ahşap kapının ardındaki odada. Mezar ise, mozolenin altındaki odada bulunuyor. Mozole odasının kapısının önü, içeriye girilmesini engellemek için 8m uzunluğunda bir mızrakla kesilmiş. Mızrağın, Timurlenk’e ait olduğu söyleniyor.

Türbenin ana giriş kapısı.
İçeridekinin aksine, bu kapı sonradan yenilenmiş

Türbenin hemen arkasında bulunan çilehane, üzeri hamile kadının karnını andıran bir kubbeyle örtülmüş, yerin altında bir oda. Hamile kadın benzetmesinin sebebi; çilehanede çile doldurup çıkan bir insanın, annesinin karnından doğduğu andaki gibi günahsız ve temiz olacağını ifade etmek.

Çilehane

Türbeyi bana, burada -yine- Türk Hükümeti tarafından kurulan Hoca Ahmet Yesevî Üniversitesi’nden mezun olan ve son derece düzgün Türkçe konuşan Şefik Adilbek gezdirdi. Kendisi esasen Moğolistan Kazaklarından. Yıllar önce Türkistan’a yerleşmişler. Türkistan’a gidenleriniz olursa, Şefik hep orada. E-posta adresi de “adilbek_sh@mail.ru” (adilbek-sh@mail.ru da olabilir). Bu arada, Hoca Ahmet Yesevî türbesine giriş yabancı ziyaretçiler için 200 Tenge iken, Türk ziyaretçilere ücretsiz. İlk defa Türk olmanın faydasını gördüm.

Türbenin içindeki mescit

Akşam, Şimkent’in biraz dışında, bir benzin istasyonunda çadırı açıp yattım. Yol gürültüsüne rağmen güzel bir uyku çekmişim. Sabah, istasyonun tuvalet görevlisi kadın, ben seyahatimin detaylarını anlattıkça hayretler içerisinde çığlıklar atıp, beni tebrik etti. Böylece, tuvaleti ücretsiz kullanma imkânım da oldu. Türbe ücretsiz, tuvalet ücretsiz… Ben sevdim bu işi.

Karşı kıyı Kırgızistan

Alma Ata’ya doğru, eğer kısa yol olan Kırgızistan’ın başkenti Bişkek’e girmeyecekseniz, sınırın hemen kuzey kenarından geçen diğer yola sapıyorsunuz. Bu, yolunuzu 120km kadar uzatıyor. Yolun hemen kenarından akan çayın öte yanı Kırgızistan. Bu yoldan gidenler böylece “Kırgızistan’ı da gördük” diyebilirler. Hatta, suya girmeyi göze alanlar, toprağına ayak bile basabilir.

...ve Tiyen-Şan Dağları

Öğle üzeri, Alma Ata’ya, okul arkadaşım Murat’ın evine varıyorum. Şehrin merkezi bir yerinde, geç dönem klasik Sovyet mikrorayonlarından birinde, şimdiye kadar bu ülkelerde görmeye alışık olmadığım bir zevk ve kalitede renove edilmiş bir apartman dairesi. Genellikle zevk ve/veya kalitede mutlaka bir takım falsolar göze çarpar. Burada dikkatimi çeken bir şey olmadı. Enteresan!

Bir süre burada kalacağım. Hem dinlenmem, hem biriken işlerimi halletmem, hem de arabanın bakımı, temizliği ile uğraşmam lâzım. Bu Murat için de iyi olacak, herhalde. O da benle biraz moral depolar. Gerisi sonraki yazıya, artık.


Not: Ali Eriç'in “Arabamla Dünya Turu” gezisinin başlangıcı ile ilgili detaylar için Arabamla Dünya Turu – Türkiye (Başlangıç – Karadeniz) gezi yazısını okuyabilirsiniz.