Arabamla Dünya Turu – Rusya : 5 (Yakutsk)

Rusya yolculuğum devam ediyor...Lena Irmağı’nın Doğu Yakası’ndaki feribot iskelesine yanaştığımda, feribota binmiş birkaç araçla birlikte onların sürücüleri ve birkaç yolcu da vardı. Hiçbirisinden, feribotun Yakutsk’a, yani nehrin batı yakasına geçen doğru feribot olup olmadığı konusunda kesin bilgi edinemedim. “Yakutsk?” diye sorduğumda kimse “Da!” demiyor, bir sürü anlamadığım şeyler söylüyordu. Sonunda, feribot olduğuna ve nehri geçtiğine göre, gittiği yer yalnızca batı yakası olacaktı ve ben de bindim. Yaklaşık 40 dakika sonra feribot dolmuş ve sahildeki “kum iskele”den hareket etmiştik. Nehrin karşı kıyısı yerine, yine doğu kıyısını takip ederek kuzeye, nehir boyunca ilerledikçe içimde, yanlış bir feribota bindiğim duygusu gittikçe daha da şiddetle kendini hissettirmeye başladı. Batıda Yakutsk’un silueti yavaş yavaş geride kalıyordu ki, teknenin başı karşı kıyıya doğru döndü. Hareket ettikten yaklaşık bir saat sonra nehrin batı kıyısına yaklaşmıştık ama, şehirden oldukça uzak bir noktaydı burası. 1.5 saat süren feribot yolculuğu yine bir kum iskelede sonlandı.

Feribottan inen diğer araçları takip ettiğimde, istikametimizin şehir merkezine doğru olduğunu gördüm. Anlaşılan, nehrin derinliği, akıntı durumu, kıyının yanaşılabilir oluşu v.s. nedenlerle böyle uzun bir rota çizmiş ve şehirden uzak bir noktaya kurulu iskeleye yanaşmıştık. Feribota binerken telefonla aradığım Bolot’u, şehir merkezine geldiğimde yeniden aradım. Buluşmak için özellikle çok kolay bulunabilecek geniş bir meydan seçmeye çalıştım; Lenin Meydanı. Tesadüf, onun da işyerine çok yakın bir nokta seçmişim. Telefonumun hemen ardından geldi. Birlikte, benim için bulduğu pansiyona gittik. Aslında pansiyon demek yanlış; bu tür yerlere homestay deniyor. Bizdeki pansiyon tanımına bir bakıma uyan bu yerler, bir aile ya da kişi(ler) tarafından zaten kullanılmakta olan bir evin bir odasının gecelik kiralanması, evin diğer imkânlarının (tuvalet, banyo, mutfak v.s.) ortak kullanımı esasına dayalı ucuz konaklama alternatifleri. Bolot’un bana bulduğu homestay, Andrey’in tek başına yaşadığı bir evdi. Andrey, 45 yaşında, üniversite yabancı diller İngilizce bölümü mezunu kafa dengi bir arkadaş. Eşi ve kızı Kanada’da yaşıyor ve kendisi de Kanada’ya göçmenlik başvurusunda bulunmuş. Ben oradayken gün sayıyordu. Ben bu yazıyı yazdığım sıralarda gelen bir mesajla, sonunda onun da Kanada’ya, eşi ve kızının yanına gitmiş olduğunu öğrendim.

Lenin Meydanı ve Sakha Tiyatrosu

Gerek biriken işleri biraz hafifletmek, gerekse Yakutsk’u gezmek amacıyla burada 4 gece kaldım. Özellikle gezmek istediğim birkaç yer var: Bölge Müzesi, Hazine Müzesi ve Permafrost Enstitüsü. Bunlara ilâve olarak bir de Sakha Tiyatro’sunda bir gösteri izlemek istiyorum. Ancak, Yakutsk’a vardığım günün akşamı Sakha Tiyatrosu’nun gişesine gidip programa baktım; maalesef, Ekim başına kadar herhangi bir etkinlik görünmüyor. Cumartesi sabahı ilk işim arabanın yağını ve fren balatalarını değiştirmek olacak. Andrey’le beraber önce o işleri hallettik. Daha sonra da Bölge Müzesi’ni gezdik. Girişteki heybetli balina iskeleti ve Batı Sibirya’nın kuzeyindeki Yamal Bölgesi’nde bulunan yavru mamut replikasından çok, beni ilgilendiren, en üst kattaki çalışma kamplarına ayrılmış bölümdü. Bu yazımda, ama yeri geldiğinde anlatacağım bu çalışma kampları konusunu.

Pazar günü Hazine Müzesi’ne gittik. Rusya’nın özellikle Yakutistan ve Magadan bölgeleri, yer altı zenginlikleri açısından son derece şanslı bölgeler. Zor ulaşımı nedeniyle yıllarca el değmemiş bu bölgelerde, 20. yüzyılın başlarından itibaren bulunmaya başlayan altın ve gümüş, daha sonraları varlığı keşfedilen elmas, platin, uranyum ve tabii petrol, doğalgaz ve kömür ve bunların dışında daha birçok değerli maden… Hazine Müzesi’nde özellikle altın, gümüş ve elmas ağırlıklı ham ve işlenmiş kıymetli madenler ve bunlardan yapılmış son derece göz kamaştırıcı mücevher ve eşyalar, yaklaşık bir saat süren rehber eşliğindeki gezinin ardından insanın ayaklarını yerden kesiyor, gerçekten. Müzenin olduğu binayı terk ederken farklı bir gezegenden dünyaya dönmüş gibi bakıyordum etrafıma. Tüm bu zenginliği gözleriyle görüp, büyüklüğüne ilişkin rakamları da kulaklarıyla işitince, Rusya’nın gücünü daha da iyi anlıyor insan. Öğleden sonra, tipik Sibirya ahşap mimarisine sadık kalınarak inşa edilmiş ve restoran, cafe ve çeşitli mağazaların bulunduğu binalarla çevrelenmiş yaya yollarından oluşan çarşıda dolaşıp, ufak tefek bir şeyler atıştırdım. Güneşli ve nispeten sıcak havada, sokakları arşınladım.

Çarşı…

Yakutsk’ta en çok görmek istediğim yer Permafrost Araştırma Enstitüsü. Burada permafrostun ne olduğunu açıklamaya çalışayım. Permafrost, yer yüzeyinin birkaç metre altında başlayan, derinliği, oluştuğu bölgeye göre değişen, sürekli donmuş halde bulunan toprak katmanı olarak açıklanabilir. Yakutsk ve çevresinde bu katman, yerin 4m altından başlıyor ve yaklaşık 15m’ye kadar iniyor. Arada kalan bu 10-11m kalınlığında tabaka on binlerce yıldır donmuş halde durmakta; yaz ve kış. Dolayısıyla, onunla birlikte donmuş olan her şeyi de içinde koruyor.

-4m kodu. Buz başlıyor


Buz tünel…


Enstitü, 1960’ların başında kuruluyor; permafrostla ilgili araştırmalar yapılmak üzere. Binadan girdiğimizde bizi karşılayan yaşlı bir bey (giyimi, tavırları ile tam bir bilim adamıydı), bizi enstitünün tünelini gezdirmek üzere genç asistanlardan birisine devretti. Zemin kattaki koridora açılan kapılardan girip, yerin altına doğru inen merdivenlere yönelmeden, kapının hemen yanındaki askıda duran parkalardan birisini giymemizi tavsiye etti asistan; aşağıda sıcaklık -7 derece. Merdiven boşluğunun duvarları, Sibirya çamından yapılmış lambri kaplı; rutubete karşı dayanaklı olması yüzündenmiş. Aşağıya doğru inmeye başladıkça hava serinlemeye, hatta soğumaya başlıyor. Yer seviyesinden 4m aşağıda, sanki cetvelle çizilmiş gibi beton duvarda buzlanma başladı. Bu buz, havadaki rutubetin soğuk duvarda yoğunlaşarak donmasıyla oluşuyor.

Mamut kemiği. Yanında Andrei ile birlikte resmini çektim ki, cüssesi ortaya çıksın

Merdivenin bitiminden itibaren başlayan rampa, -12m kotundaki tünele doğru ilerliyor. Tünelin iç duvarları tümüyle buz kaplanmış. Buzdan duvara açılmış bazı oyukların içerisinde donmuş toprağı görmek mümkün.Tünel içerisinde, duvara dayalı bir mamut kemiği var. Sibirya’nın kuzeyinde, bir araştırma sırasında bulunmuş. Tünelin tavan ve duvarlarında oluşan buz kümelerinin kristal yapıları o kadar ilginç ve şaşılacak şekilde düzenli ki, fotoğraflarını çekerek bunları size de aktarabilir miyim bilemiyorum ama, ben hayran oldum.

Buz kristalleri harika görünüyor



Permafrostun Yakutsk sakinlerine sağladığı önemli bir fayda var. Yerin altına doğru (ya da, civardaki tepelerin içine doğru) kazılan tünelleri soğuk hava depoları olarak kullanıyorlar. Ancak, bu faydasına karşın çok da ciddi bir soruna yol açıyor, permafrost; üzerine yapılan inşaatlarda yaşanan bir sorun. Bu; permafrost bölgelerindeki yerleşimlerin başının belası. Yapılar (üst ya da alt yapılar), yarattıkları ısı nedeniyle toprağın da ısınmasına, bunun sonucu olarak permafrost katmanda erime ve çözülmeye neden oluyor. Yani, donmuş haldeyken sıkı ve dayanıklı olan toprak, erimeye başladıkça gevşiyor. Bunun sonucu olarak da, buralara kurulan yapılarda deformasyon, çatlama, kırılma ve yıkılmalar başlıyor. Üzerine inşa edilen binalar deforme oluyor, zamanla çökmeler başlıyor; yer altına yerleştirilen kanalizasyon ve su boruları ya da kablolar eğiliyor, bükülüyor, kopuyor ya da kırılıyor; asfalt yollarda sürekli çökmeler oluyor v.s. Bu da, buradaki yerel kamu hizmeti veren kuruluşların işini zorlaştırıyor.

Eski binalar, bu şekilde ortaya doğru eğiliyor, bir süre sonra da çökmeler başlıyor

Yollar ve kanalizasyon dışında diğerlerine çözüm bulunmuş. Binalar, yerin 15m derinliğine kadar çakılmış beton kazıklar üzerine inşa ediliyor. Toprağa ısı transferinin önlenmesi için de topraktan yaklaşık 1-1.5m yukarıda…Su, ısıtma (ısıtma boruları Rusya’nın ve tüm eski Sovyet Cumhuriyetleri’nin her yerinde toprağın üzerinde gider zaten) borularıyla, elektrik kabloları da toprak seviyesinden belli bir yükseklikte, ayaklar üzerinde taşınıyor. Bu görüntü kirliliğine neden oluyor tabii, ama başka da çare yok.

Yeni inşaatlar kazıkların üzerinde…

Yakutsk’tayken, bir yandan Magadan’dan yapacağım sevkiyatı da araştırıyorum. Malum; Magadan, Asya’daki son durağım, hedefim. Oradan araba, konteynere konulup, deniz yoluyla Alaska’nın Anchorage limanına gönderilecek(ti). Evet, “gönderilecekti”. Ama olamıyor(muş). Magadan’dan yurtdışına konteynerle kargo taşımacılığı yapılmıyor. Tek yol, arabayı Magadan’dan haftada iki kez Vladivostok’a kalkan yük gemisinde, güverte üstü taşımak. Daha sonra, Vladivostok’tan konteynere yükleyip, nereye göndereceksem göndermek. Bunu ancak bu aşamada öğrenmem bir bakıma kötü, diğer bakımdan iyi oldu. Kötü oldu çünkü, baştan planımı ona göre yaptım; şimdi her şey değişti, ekstra sevkiyat ve masraf v.s. Bu aşamada öğrenmemin, yani, bu gerçeği daha önceden bilmememin iyi tarafı ise şu: Bildiğim taktirde büyük olasılıkla Magadan’dan vazgeçip, direkt olarak Vladivostok’a yönlenir ve benim için çok önemli olan “Kolima Yolu’ndan Magadan” hayalimi gerçekleştiremezdim. Neden derseniz, Chita’dan sonra, Never’deki yol ayrımından itibaren Magadan’a olan mesafe, Vladivostok’a olandan tam 1,423km daha fazla (Magadan’a 3,918km, Vladivostok’a 2,495km mesafe var). Buna bir de; arabayı gemiyle, kendimi de uçakla Vladivostok’a götürmem külfet ve masrafı eklenince, herhalde başta Vladivostok’a gitmem gerektiğini bilseydim Magadan’a hiç yönelmezdim, diye düşünüyorum.

Hala da karar vermiş değilim aslında. Araba her ahvalde Vladivostok’tan gönderileceğine göre, ben hala Magadan’a gitmeli miyim? Şu anda Yakutsk’tayım. Magadan’a mesafem 1,786km, Vladivostok’a ise 3,146km. Yani arada 1,360km Magadan lehine fark var. Fazladan gemi nakliyesi, Magadan-Vladivostok uçağı v.s. külfetlerdense, Yakutsk’tan 1,360km daha fazla yolu göze alıp doğrudan Vladivostok’a mı gitsem acaba? Bu düşüncelerle kafam çalkalanırken önce Buket’i arayıp, arkasından Nedim’e mesaj göndererek onların fikrini almak istedim. Her ikisi de Vladivostok’a gitmemin daha doğru olacağı fikrinde. Benimse gönlümde hala Kolima Yolu ve Magadan’a ulaşmak sevdası yatıyor.

Yakutsk’tan feribotla…

Yakutsk’tan da doğuya; ama, nereye?
Kararımı, yola çıkacağım sabah vermek üzere Pazartesi akşamı yattım. 8 Eylül Salı sabahı Andrei’yle vedalaşıp, Yakutsk’tan feribot iskelesine doğru hareket ettim.

Bu sefer feribotta benden başka kimse yoktu. Doğu Yakası’nda feribottan indiğimde iki seçeneğim vardı: Sağa gidersem 3,146km sonra Vladivostok’tayım, sola dönersem 1,360km sonra Magadan’da… Karar vermem fazla uzun sürmedi; sola sinyali verip istikameti Magadan’a çevirdim. Akşam hedefim Khandiga. Mesafe yaklaşık 415km. Arada, Khandiga’dan hemen önce Aldan Irmağı’nı da geçmem gerekiyor. Yani, bir feribot yolculuğum daha var...

(Devam edecek)



Not: Ali Eriç'in “Arabamla Dünya Turu” gezisinin başlangıcı ile ilgili detaylar için Arabamla Dünya Turu – Türkiye (Başlangıç – Karadeniz) gezi yazısını okuyabilirsiniz.


 Yazılan Yorumlar...
TALHA ATEŞ
(07 Temmuz 2012)
Tebrik ediyorum, Ispartada evimde bende kendimce bilgisayarın başında dünyayı geziyordum. Yolum Rusyaya düştü ve bir feribotta karşılaştık....

Allahu Teala buyuruyor ki; "O yeryüzünde yürüyün (Gezin), bakın bakalım Rabbiniz bir hata yapmış mı? "

Ali Eriç, isabetli bir araçla güzel bir çalışma yapıyorsunuz. Bir Türk olarak sizinle onur duydum. Başarılarınızın devamlı ve kazasız-belasız geçmesini Allahtan dilerim.

Selametle varın menzile. TALHA ATEŞ