Bodrum Sualtı Arkeoloji Müzesi

111 km yol aşarak Muğla’dan günübirlik Bodruma gelmemin iki nedeni var.

- Birincisi dünyanın en önemli sualtı arkeoloji müzeleri arasında yer alan Bodrum Sualtı Arkeoloji Müzesini gezmek,

- İkincisi süresi biten Müze Kartımı yenilemek.

Geçici Müze Kartını her müzeden alabiliyorsunuz. Geçici Müze Kart yaklaşık 2 ay geçerli ve bu süre içinde kartı daimi hale geçirmeniz gerekli. Üzerinde fotoğrafınızın olduğu bir yıl geçerli Müze Kartı ise sadece belli merkezlerden veya müzelerden alabilmeniz mümkün. Muğla ilinde ise bu daimi kartı sadece Bodrum Sualtı Arkeoloji Müzesinden alabiliyorsunuz.

Bodrum Sualtı Arkeoloji Müzesi, St. Peter Kalesi, bildiğimiz adıyla Bodrum Kalesi içinde yer alıyor. Bodrum Sualtı Arkeoloji Müzesine giriş Bodrum Liman'ından yapılıyor.
Müze Girişinde bizi Halikarnas Balıkçısı Cevat Şakir Kabaağaçlı ile Heredot büstleri ve kale müze hakkında bilgi veren panolar karşılıyor.





İlk işim tabiî ki daimi müze kartımı almak oluyor. Müze görevlileri bu işlemi çok kısa sürede tamamlıyorlar. Böylelikle her zaman olduğu gibi müze girişi için ücret ödemek zorunda kalmıyorum.

Bodrum Sualtı Arkeoloji Müzesi 1964 yılında kurulmuş. Aradan geçen zaman içinde ilk aşamada Bodrum Kalesi'nin restorasyonu sürdürülmüş, daha sonraları kaledeki mekânlar değerlendirilerek sergileme salonları oluşturulmuş. Müzeyi gezerken Kalenin de tamamını geziyorsunuz. Halen Bodrum Müzesi'nde 14 sergileme salonu bulunmakta.. Adından da anlaşılacağı gibi sergilemelerde ağırlıkla sualtı eserlerine yer verilmekte.

Müze girişini geçtikten sonra dar merdivenli tünelden tırmanarak kaleye çıkıyorsunuz. Çeşitli kapılardan ve bir köprüden geçerek iç kaleye ulaşıyoruz. Kapıların üzerlerinde duvarlarda çeşitli yazıtlar ve armalar bulunmakta. Kültür Bakanlığının sitesinde iç kaleye, yedi kapı geçilerek ulaşıldığı yazılmakta.

Konuya ilişkin ayrıntılı bilgiye Kültür ve Turizm Bakanlığı internet sitesinden ulaşabilirsiniz.


Kale; M.S. 15. yy.da Rodos Şövalyeleri tarafından St. Peter adına 99 yılda inşa edilmiş. Halikarnassos'un ilk kurulduğu noktada Zephyrion adası üzerine kurulmuş. Kale'nin yapımı sırasında Mausolos Anıt Mezarının taşları ve rölyefleri kale duvarlarında kullanılmış. Osmanlılar zamanında Kale içindeki kiliseye bir minare ilave edilerek bir cami haline getirilmiş. Ayrıca bir de küçük Türk Hamamı inşa edilmiş. Yaklaşık 30.000 m²'lik alana sahip olan kalede 5 kule var. Bunlar Fransız, İngiliz, İtalyan, Alman kuleleri ile Yılanlı Kule.





Kesik tonozlu bir koridoru geçerek iç kaleye giriyorsunuz. Bu koridorun altında bir sarnıç bulunuyormuş. İç kalede ve şapelin altında ondört sarnıç buluyormuş ve Kale kuşatıldığı zaman, gerekli su bu sarnıçlardan sağlanabilmiş. Bu sarnıçlardan bazıları halen kullanılıyormuş.

İç kale büyük bir çınar ağacı başta olmak üzere değişik ağaçların bulunduğu, içerisinde tavuklar, tavuskuşları, kediler, kuşların dolaştığı, geniş bir alan. Oturup dinlenebileceğiniz ve bir şeyler içebileceğiniz bir cafe de bulunmakta.
İç kaledeki avlunun ortasında, kocaman bir dut ağacı var. Altında oturup çayımı içerken aynı zamanda Latin şairi Ovidius’un (M.Ö. 43-M.S. 18/19) anlattığı karadutla ilgili bir öyküyü okuyorum.

“Güzel Thisbe ile yakışıklı Pyramos, Babil de yaşamaktadırlar. Evlenmek isterler. Aileleri izin vermeyince kaçmaya karar verirler. Karanlık çökünce Ninos'un mezarı ucundaki dut ağacının altında buluşmayı planlarlar. Thisbe mezara gelir. Sevgilisini beklerken, ay ışığında, karnını yeni doyurmuş ağzı kanlı bir aslan görür. Thisbe korku ile kaçarken, sırtındaki örtüsünü düşürür. Pyramos aslanın parçaladığını sandığı sevgilisinin kanlı örtüsünü yerde görünce kahrolur. Büyük bir üzüntü içinde kılıcını göğsüne saplar. Fışkıran kanlar, ağaçtaki dutları kızıla boyar. Beyaz olan dut ağacının yemişleri, o günden sonra karaduta dönüşür.”

Oturduğum yerden okuyabildiğim tabelardan kalede kemirgenlerden fare ve tavşanın sürüngenlerden kertenkele ve yılanların yaşadığı bilgisini öğreniyorum.

Bir süre sonra tavuk ve güvercinlerin yanına mavinin en güzelini boynunda, yeşilin de en görkemlisini kuyruğunda taşıyan tavus kuşları da ekleniyor ve çevremizde dolaşmaya başlıyor. Tavus kuşu, antik çağdan beri biliniyormuş. Roma döneminde çok sükse yapan bir yemek çeşidiymiş. İlk Hıristiyanlık çağında tavus kuşu "ölümden sonraki hayatı" simgeliyormuş. Tavus kuşu tanrıça Hera'nın kutsal hayvanıymış.

Tavuk güvercin ve tavus kuşlarının çevrenizde dolaştığı, değişik ağaçların bulunduğu bu ortam insana bir müzedense huzurlu, doğal bir ortamda olduğunuzu hissettiriyor.

Ortamın keyfini çıkardıktan sonra müzeyi gezmeye başlıyorum. Yerde müzeyi gezerken yönünüzü ve gezme sıranızı belirleyen ve taşlar ile oluşturulmuş ok simgeleri bulunmakta.
İç kaleye girildiğinde sol taraftaki beden duvarlarında bulunan sundurmanın altında olan amphora sergilemesi ile geziye başlıyorum.


Amphora Sergilemesi
Amphora iki kulplu, sivri dipli testilerdir. Yunanca Amphi (iki yanda) ve phoreus (taşıyıcı) kelimelerinden oluşmuştur. Amphoralar antik devir ticaretinde şarap, zeytinyağı, kuru gıda maddelerinin taşınmasında ve depolanmasında kullanılmıştır.

Müzedeki amphoralar dünyanın en büyük amphora koleksiyonudur. Bunlar sünger avlamak için su altına dalan süngerciler tarafından çıkarılarak müzeye armağan edilmiştir. Bunların yanında Sualtı Arkeoloji Enstitüsü'nün yaptığı sualtı kazılarından gelen amphoralar da bulunmaktadır. Müzedeki değişik kökenli amphoraların ancak onda biri, sergilenmektedir.





Amphora sergilemesi, Ege ve Akdeniz dünyasındaki amphora merkezlerinin gösterildiği harita ile başlamaktadır. Duvarlara, antik Bodrum Limanı, antik devirde zeytinyağı ve şarabın nasıl elde edildiği, çömlekçi çarkında amphora yapımı, fırın ve fırında amphoraların nasıl pişirildiği ve kullanım amaçları hakkında bilgiler veren ve tekneler, çabalar, amphoralar ve liman yaşamının resmedildiği tablolar yapılmış. Duvara yapılan bu resimler Amphora sergilemesini oldukça güzel desteklemiş.


Şapel
Avluda hemen sağda görülen Gotik tarzdaki güzel yapı, şövalyelerin şapelidir. Bu şapel kalenin yapımının başlamasıyla (1402-1437) öncelikle bitirilen yapılardandır. Şapel, 1519-1520 yılları arasında İspanyol şövalyeleri tarafından onarılmıştır. Plan ve süslemelerde İspanyol etkinliğini göstermektedir.

Ön cephede, köşe taşları üzerinde şapelin onarımına katkıda bulunan İspanyol şövalyelerinin adları ve 1519-1520 tarihleri okunmaktadır. Kale ve yörenin Türkler tarafından fethedilmesinden sonra şapel, Osmanlı geleneğine uyularak bir minare eklenmesiyle camiye dönüştürülmüştür. Ön cepheye ise minareye çıkmak için taş bir merdiven ilave edilmiştir. 1671'de Bodrum'u ziyaret eden Evliya Çelebi buraya Süleymaniye Camii dendiğini söylemektedir.

Şapelde, Turgutreis yakınındaki 14 adadan biri olan Yassıada’da keşfedilen 7. yüzyıl batığında ele geçen eserlerin sergilenmesinde kullanılmaktadır. Ancak serginin en etkileyici yanı bu geminin 1/1 ölçeğindeki ve zamanının gemi yapım tekniğinin uygulanması ile yapılan bir maketinin burada bulunması. Geminin baş tarafı amforalarla dolu olarak gösterilmiş kıç tarafı ise şapel zemini içinde sergilenmekte.





Yassıada Doğu Roma Batığı, yaklaşık 900-1000 amfora taşıyan, 20 metre uzunluğunda, 5 metre genişliğinde bir MS 7. yüzyıl gemisi imiş. Gemi, İS 626 senesinde, Bizans İmparatorluğu savaşlarla sarsılırken, adanın yakınındaki kayalıklara çarparak batmış. Yaklaşık 60 ton taşıma kapasitesi olan bu gemi, 1961-1964 yılları arasında arkeolog George Bass ve ekibinin gerçekleştirdiği 3533 dalışla bilimsel bir şekilde kazılmış.


Hamam Sergilemesi
Bodrum Kalesi'ndeki Türk hamamı restore edilerek 1991 yılında ziyarete açılmış ancak kapalı olduğu için gezme fırsatını yakalayamadım. Hamam avlusunda küçük bir çeşme var. Avluda aynı zamanda Bodrum ve çevresinden derlenen helâ taşları, 19. yüzyıl klozeti ve antik çağdan günümüze kadar kullanılan lazımlıklar sergilenmekte.

Avluyu gezerken biraz ilerimde duran bir vatandaş heyecanla helâ taşlarını göstererek ve gülerek bağırdı.
- Gel bacanak ne göstereceğim.
Bacanak ileriden “Ne var?” diye seslenince de
- Senin mesleğinle ilgili bunlara bayılacaksın. dedi ve herkeste Bacanağın mesleğini öğrenmiş oldu. Bacanak sergilenen bu eserleri uzunca süre inceledi ve “Vay be neler yapmışlar” diyerek şaşkınlığını belirtti.
Bu olaydan sonra “Acaba bende mesleğimle ilgili bir şeyler görebilir miyim” düşüncesiyle gözlerimi dört açtım.


İngiliz Kulesi
Müzeyi gezerken keyif aldığım yerlerin başında İngiliz kulesi geliyor. Kule kalenin kuzeydoğu köşesinde ve temelleri ana kaya üzerine oturmakta. 1399- 1413 tarihleri arasında yapılmış. Batı duvarı üzerinde Arkaik Devre ait bir aslan kabartması var. Bu aslan nedeniyle kuleye halk arasında aslanlı kule denmekteymiş. Aslanın üzerinde İngiliz Kralı IV. Henry'nin (1399-1413) kraliyet arması bulunmakta. Aynı arma, iç kale girişindeki kapının üzerinde de yer almaktaydı.

İngiliz kulesinin üst katı, 500 yıllık bir geçmişi yansıtacak şekilde düzenlenmiş. Ortada büyük bir masa bulunuyor. Kapıdan girişinde tam karşımıza gelen, duvara asılı sancak 1498-1499'da kale komutanlığı yapmış İngiliz şövalyesi Thomas Docwray'a ait. Kırmızı zemin üzerine beyaz haçlı bayraklar ise Saint Jean tarikatının bayrakları..Solda ise Selçukluların Osmanlılara verdikleri sancaktan başlayarak, Osmanlı Türklerince XVI. yüzyılda donanmada kullanılan üç hilalli yeşil sancak ve Türk bayrağının son şeklini almasına kadar süren 300 yıllık dönemdeki bayraklar yer almakta.





Her iki karşılıklı köşeye birer korsan bayrağı asılmış. Siyah zemin üzerine kuru kafa resmi işlenmiş olan Hıristiyan Korsan Bayrağı, kırmızı zemin üzerine pala sallayan kol ve kuru kafa resmedilmiş olan da Türk Korsan Bayrağı.

İngiliz kulesinde bazı özel günlerde leydi ve şövalye giysili görevliler ziyaretçileri karşılamak ve Ortaçağ giysilerine bürünmüş hizmetkârlar, konuklara ikramlarda bulunmaktaymış. Büyük masa üzerinde özel bir kap içinde tütsü yakılmakta, salon mumlarla aydınlatılmakta ve çağın müziği çalınmaktaymış. Keşke bende öyle bir günde İngiliz kulesine gelebilsem ne güzel olur.


Zindan
Bodrum Kalesinin surlarında dolaşırken İngilizce ve Türkçe olarak “Zindanı görmek için kalbiniz yeterince sağlam mı? Lütfen çocuklarınızı zindana götürmeyiniz.” yazısını okuyunca zindanı aramaya başladım.
Zindan kule komutanlarından Jacques Gatineau tarafından yaptırılan (1512-1514) Gatineau Kulesinde bulunmakta. Bu kule top mazgalları kapatılıp, hava bacaları tıkandıktan sonra, 1513-1522 yılları arasında zindan (işkence odası) olarak kullanılmış.





Zindana 23 basamakla inilmekte. Aydınlatmaya rağmen oldukça karanlık bir merdivenden iniyorsunuz. Zindana girildiğinde, kapı önündeki balkondan işkence odası izleniyor. Sol ve sağ duvarlar içinde ikişer hücre (eski top mazgalları) bulunmaktadır. Odanın bir kösesinde darağacı çukuru, çukurun önünde tabutluk, yerde prangalı gülle, duvarda prangalı kelepçe ve tavanda asılı darağacı kafesi görülmekte. Buraya bir manken mahkum olarak yerleştirilmiş. Ortam oldukça az ışıklandırılmış ancak bu kalp krizine sebep olacak bir görüntü de değil.

Dışarı çıktığımda bir ailenin çocuklarının içeri girme ısrarını, annenin ise zindana girmemek için çaba harcadığını görüyorum.


Diğer Sergi Alanları
Kalede gezilecek başka kuleler ve sergi salonları da bulunmakta ancak bunları bu yazıda anlatmayacağım.

Sizin bunları bizzat keşfetmenizi öneriyorum.





Bodrum Sualtı Arkeoloji Müzesi müze gezmeyi sevmeyenleri bile kendine çekecek değişik bir ortam. Bodrum'u kuş bakışı izlemek ve uçsuz bucaksız maviliklere dalmak için en güzel yerlerden biri.

Müzeyi ayrıntılı gezebilmek için yaklaşık 3 saatinizi ayırmanız gerekiyor.

Bodrum'u arka plan alarak, hatıra fotoğrafı çektirmeyi sakın unutmayın.





BODRUM SUALTI ARKEOLOJİ MÜZESİ
Ziyaret Saatleri: Açılış 9.00 - Kapanış 19.00 (eylül sonuna kadar)
Eylül-Nisan ayları Açılış: 10:00 Kapanış 16:00
Bodrum Müzesi'nin tüm bölümleri Pazartesi günleri kapalıdır.
Telefon: 316 25 16
Giriş Fiyatı: 10 TL

Karyali Prenses Salonu : 10.00-12.00, 14.00-16.00 (Salı Çarşamba Perşembe Cuma)
Giris Fiyatı: 5 TL

Ayrıntılı bilgiye Bodrum Sualtı Arkeoloji Müzesi internet sitesinden ulaşabilirsiniz.

Sanal Gezi için Bodrum Sualtı Arkeoloji Müzesi Sanal Müze internet sitesine girebilirsiniz.



 Yazılan Yorumlar...
NEŞE
(02 Temmuz 2012)
Çok güzel bir rehber olmuş bu yazı,kaleyi çok iyi tanımama rağmen beni çok ilgilendirdi.Bodrum un tam karşısında tamamen aynı yıllarda yapılan Kos kalesi ile karşılaştırdım ve bizim müzenin ne kadar zengin,kalenin bin kat daha güzel olduğunu gördüm..Dünyanın sayılı sualtı müzelerinden olan bu gözbebeğimize çok iyi bakmalıyız ..