Karaormanların Kalbine Doğru 1 (Blaubeuren, Bad Urach, Villingen)

Artık demir almak zamanı geldi, Romantik yol fethedildi, Rothenburg’dan ayrılıyoruz bu sabah, kalelere, kulelere veda ediyoruz. Kahvaltıdan sonra son bir Rothenburg tavafı yapıp, acaba gözden bir şey kaçtı mı diye dolaşıp bu kez A–7 autobahn ı ile güneye inmeye başlıyoruz. Autobahnları sevmeyiz demiştik ama, tercih ettiğimiz, ”görülecek” diye işaretlediğimiz bölgeye çabucak varabilmek ve o bölgeye gelince de ara yolları kullanmak istiyoruz. Autobahn’dan Ulm kavşağında çıkıyoruz ama bu seyahatte büyük şehirlere pek yüz vermediğimizden, Ulm e uğramayacağız.

Çevre güneş panelleri ile dolu, enerjinin kolay ve ucuz yollardan sağlanması ne güzel. Tarlalar enerji üretiyor yine bu bölgede… 28 no lu karayolu ile Blaubeuren kasabasına geliyoruz. Gezimiz öncesi yaptığım araştırmalarda çıktı bu güzel yer karşıma, daha önceleri adını hiç duymamıştım, inceledikçe bayıldım ve hemen listeye aldım.

BLAUBEUREN EVLER - DEREBOYU EVLER

Yemyeşil kasabanın park alanına arabamızı yerleştirip, sokaklara dalıyoruz. Şirin sokaklardan, dere boyu evlerden geçip güzelim tarihi manastırın avlusunda soluklanıyoruz.

ORTAÇAĞ APARTMANI

Burası, bugün 17 yy a ait yapıların görülebildiği bir Benediktin manastırı. Rahiplerin banyo yaptığı ilginç bir “banyo binası” nın da önünden geçiyoruz.

RAHİPLER HAMAMI - MANASTIR YOLUNDA

MANASTIR GİRİŞİ - MANASTIR VE KİLİSE

Aslında beni buraya çeken bu tarihi yapılar değil, bu kez güzel bir coğrafi oluşumu görmek için buradayız. İşte gözüktü “Blautopf” . Almanya en kuvvetli kaynayan, en güzel “Karst pınarı”nın yanı başındayız.

BLAUTOPF YEŞİLİ - BLAUTOPF MAVİSİ

Karst oluşumlu dağların altından akan yer altı suları 600 mt. derinde, mağaralarda toplanıyor ve işte tam bu noktada, 21 mt. derinlikteki bir çukurun içinden kaynayarak yeryüzüne çıkıyor.

Yine masalımsı bir yerdeyiz, neredeyse orman perileri uçuşacak üzerimizde. Zaten yine burada da böyle bir masal söylenip duruyor yüzyıllardır: Bu harika maviliğin dibinde yaşayan güzel su perisi Lau’nun serüvenleri.

KİLİSE VE BLAUTOPF

ESKİ DEĞİRMEN

Solda, bakmaya kıyılamayacak güzellikte eski bir değirmen bugün çay-kahve servisi yapıyor konuklara.

Sabah kahvesi zamanıdır… Kahvenin ardından, bu şiirlere konu olan pınarın etrafını dolaşma zamanı geldi. Yeşilin ve Mavinin bilinmeyen tonları gözlere ziyafet çekiyor, koyu gölgelerin ardından parlak yeşiller, camgöbekleri, petrol mavileri insanı çıldırtıyor.

BLAUTOPF

Sultanahmet camii çinilerinde 44 çeşit mavi kullanılmıştı, burada kaç mavi var acaba? Karşıdaki manastır kilisesinin sivri kuleleri de bu durgun maviliğe yansıyınca tablo tamamlandı, böyle bir yeteneğim olsa hiç durmam, tuvalime geçirirdim bu güzelliği. Eşim bu güzellik karşısında fotoğraf makinesine fazla mesai yaptırıyor. Daha kalmak istiyor gönül burada ama yola devam etmeliyiz, Karaormanlar bizi bekliyor…

Planımıza göre Tübingen e kadar 28 No lu yoldayız… Autobahn ı kullanmadığımız için güzel kasabaların kıyılarından geçerken bir göz atma imkanımız da var.. İşte Bad Urach, böyle tesadüfen önümüze çıkan harika bir kasaba.

BAD URACH ANA CADDE

Biraz keşif iyi olur.. Bad adı bize burada banyoların var olduğu bilgisini veriyor zaten. Evler nefis, kirişli evler sanki bir sergi gibi dizilmişler meydanın etrafına, fazla vaktimiz yok ama burayı kaçırsaydık üzülürdüm doğrusu.

BAD URACH DAN GÖRÜNTÜLER

Eşim, “Aman kaçırmayalım, çok üzülürsün sonra” diyerek, takılıyor bana…

Tübingen in dış mahallelerinden geçerken, Autobahn a çıkıştan önce bir markete uğruyoruz ve Karaormanların kalbinde, Unterkirnach köyünde, üyesi olduğumuz İsviçre şirketinin evlerinde geçireceğimiz bir hafta boyunca sabah kahvaltısı ihtiyacımız için torbaları dolduruyoruz. Ekmek, çay, 3 çeşit peynir, 3 çeşit salam, meyva suları, kağıt peçetemiz dâhil 19 € ödüyorum, hesaplı bir alış-veriş. 81 nolu Autobahn bizi Karaormanlara taşıyor. Köyümüze varabilmek için Villingen tabelasından terk ediyoruz ana yolu. Şirket bize ulaşım için güzel bir tarif göndermiş ama bir köşe başındaki Türk dönerci olmasaydı belki kaybolacaktık yine. Böyle zaman zaman GPS arızaları oluyor, şoför de deliye dönüyor… Önce Almanca başlayan sohbet, sonra Türkçeye dönüyor dönerciyle ve canlı GPS yeniden devreye giriyor…

Köyümüz Unterkirnach bir “Kurort”=kür yeri… Çok yüksek olmayan bir vadinin güneş gören yamaçlarına bizim şirketin evleri sıra sıra dizilmiş.

HAPİMAG EVLERİ - HAPİMAG GİRİŞ

Arkamız orman, tavşan, sincap geyik her an çıkabilir. Ahşap malzeme ile geleneksel mimariye sadık kalınmış, ortada bir resepsiyon ve restaurant binası, sıra sıra balkonlu evler vadiye ve karşıdaki yeşil çayırlara, Karaormanların koyu yeşilliklerine bakıyor. Bir hafta burada kalacağız, stüdyo dairemizde aradığımız, beklediğimiz her şey mevcut, huniden makasa kadar. Gündelik geziler yapacağız, geceleri köyümüze geri döneceğiz.

BALKONUMUZDAN - GÖLCÜKDEN VADİYE KİRNACH DERESİ

800-1000mt. Yükseklikteki Unterkirnach güzel havası ile de meşhur. Köyün merkezinde eski fakat restore edilmiş bir değirmen var, “bu değirmenin suyu nereden geliyor?” derseniz, işte şimdi tam o noktadayız.

Dağlardan inen Kirnach deresinin önü kesilerek şiirsel bir gölcük oluşturulmuş, gölcük ten taşan, aşağıya bırakılan sular da devam ederek değirmene geliyor ve tekrar uzayan vadiye doğru akıp gidiyor.

UNTERKIRNACH IN DEĞİRMENİ - UNTERKIRNACH MERKEZ

Çiseleyen yağmur, yeşilleri daha da güzelleştirdi, şiir gibi bu mini gölün etrafını dolaşıyoruz, ördekler ne kadar mutlu.

KÖPEK SEVERLER TOPLANTISI - HEYKELLİ MEYDAN

Değirmen meydanında köpekli bir grup toplanmış, tanışma toplantısı yapıyor, herkes önce köpeğini ve sonra da kendini tanıştırıyor daire şeklinde dizilmiş topluluğa. Medeni bir durum, bizi de selamlıyorlar… Köyümüzde bir market, 2 kilise, bir okul mevcut ama birçok evin birkaç odası bizim gibi bu bölgeyi gezmeye gelenlere sunuluyor.

Büyük oteller beklemeyin, burada öyle “all inclusiv” işler yok! Dağlara,vadilere yürüyüş için gelenler köyümüzde kalıyor, güzel ve faydalı havayı ciğerlerine çekiyor, köyden köye yürüyor, cici gasthauslarda yiyor, makul paralar ödüyorlar, her uygar insanın hakkı değil mi bu işler ? Yeşil Karadenizimizin doğasına benzer ama yaşam kalite ve turiste sunduklarına hiç de benzemeyen bu bölgede daha ne cevherler çıkacak karşımıza hafta boyunca.

VİLLİNGEN GİRİŞ

Unterkirnach köyümüz, ilçe olarak Villingen kasabasına bağlı, tabii protokol gereği ilçemizi de tanımalıyız. Aramız 10 km .lik yemyeşil bir yol… Hiç ummadığım bir şekilde surlar ve kulelerle çevrili bir ortaçağ kasabası karşılıyor bizi. Anlaşılan iyi bir araştırma yapamamışım. Kaleleri ve kuleleri Romantik yol da terk ettik sanıyordum. Yuvarlak planlı kasaba surla çevrili ve bu suru dıştan kuşatan bir çevre yoluna sahip, modern yapıların tümü bu surların, kapıların, kulelerin dışında.

ÇEŞME FİGÜRLERİ

Biz tabii ki surların içindeki tarihi kasabayla ilgileniyoruz ve dalıyoruz Riettor dan içeri.Tarihi merkezde arabayı kullanmak çok az yolla sınırlı olduğundan araba dışarıda kalıyor yine.İlk dikkatimizi çeken,kasabanın her köşesindeki güzel çeşmelerden akan suların,her yöne dağılan açık kanallarla şehri dolaşması.

ANA CADDE VE KANALLAR

Caddelerin hemen kenarındaki kanallardan pırıl pırıl sular akıyor ve bu kanallar çeşmelerle birbirine bağlanıyor.

SARI EV - BİR EVDEN DETAY SÜSLEME

Bir an aklıma Granada –Elhamra sarayındaki su kanalları geliyor, merdiven korkuluklarından bile sular akıyordu, birbirine kanallarla bağlı havuzlar 40 derece sıcakta tek serinlik kaynağı idi… Hava şu anda 15 derece ferahlama amaçlı değil ama gözlere hoş geliyor kasabanın kanalları. Bu kasabada da güzel evler ve tabela yerine geçen metal semboller dikkatimizi çekiyor, elektrikli veya tabela şeklinde reklam yasak, işletmeler çok güzel metal sembollerle kendilerini tanıtıyorlar, ortaçağda olduğu gibi.

AVUKATLIK BÜROSUNUN ATIŞAN AVUKATLARI - NORDSEE

İşte eski dost Nordsee ve bir avukatlık bürosu ne güzel semboller düşünmüşler. İki manastırı, bir güzel Katedrali, şirin evleri ile yeni bir yer daha tanıyoruz.

KÜPE ÇİÇEĞİ AĞAÇ OLMUŞ

Akşam yemeğimizi Katedralin karşısındaki Südhaus’da yemeğe karar verdik. Boşnak garson hanım bizi Avustralyalı zannetti, Türk olduğumuzu öğrenince biraz tezahürat yaptı ve itinalı bir sunumla güzel yemekler getirdi. Hesabı öderken de “beraber mi, ayrı mı ödeyeceksiniz?” sorusuna güldük. “40 yıldır beraber ödüyoruz” deyince bu kez gülme sırası Boşnak hanıma geldi. (ana yemek ve şarap dahil 38 €)

Sakin ve yeşil köyümüz bizi bekliyor, yarın Karaormanların keşfi başlıyor..



 Yazılan Yorumlar...
TAMER
(25 Temmuz 2012)
Neşe Hanım, yine aldınız götürdünüz bizi... Çok güzel yerlere gitmişsiniz. Çok da güzel anlatmışsınız. Sağolun
hakangeziyor
(25 Temmuz 2012)
Hocam, gerçekten masal gibi yerlerde dolaşıyorsun. Lüksemburgdayken Almanyanın ve hatta Avrupanın bu küçük kasabalarından bazılarında vakit geçirmek durumunda kaldım ve gerçekten nefis yerlerdi. Şimdi sizinle yeniden oraları hatırladım. Harikasınız...Kaleminize sağlık...
Erdin İVGİN
(25 Temmuz 2012)
Biz Türkler Almanyayı bir turizm rotası olarak düşünmediğimiz için bu ülkenin güzelliklerini kaçırıyoruz. Ya iş gereği yada akraba ziyaretine gidiyoruz. Büyük kentlerin dışına da çıkmıyoruz. Neşe Hanım sizin yazılarınız bu durumu değiştirecek diye tahmin ediyorum. Bize gezilmesi gereken yeni rotalar ve cennet gibi yerler tanıtıyorsunuz. Kaleminize sağlık.