Arabamla Dünya Turu – Kanada 3 (Jasper ve Banff Ulusal Parkları)

Prince Rupert’te yaptığımız hızlı alışveriş ve internetten uzak yaşadığımız 2 günün acısını çıkardığımız kahve molasının ardından yola çıktık. Malûm, doğduğumuzdan beri internetle yaşıyor olduğumuz, atalarımızın da Orta Asya’dan çıkışlarından beri tüm iletişimi internetle sağlamış olmaları sebebiyle genlerimize nüfuz etmiş olan bu alışkanlık, ondan uzak kaldığımız kısa dönemlerde bile uzuvlarımızdan birisini yitirmişiz duygusuyla rahatsız ediyor bizi.

Hedefimiz artık, Calgary’e doğru. Yolda Jasper ve Banff Ulusal Parkları’nda da kaldıktan sonra, Calgary’de Nesrin ve Kemal Ayata çiftiyle buluşacağız. Nesrin ve Kemal çifti de Türk gezginlerden. İlk uzun gezilerini tekneyle, 2007-2008 yıllarında yapmışlar. Finlandiya’da yaptırdıkları 14m’lik keç donanım Pank isimli tekneleriyle çıkmışlar yola, İstanbul’dan. Amerika’da biten bu yolculuklarından sonra teknelerini orada satıp, dünya seyahatlerine bu sefer karadan devam etmeye karar vermişler, şimdilik. Amerika kıtasını, -buradaki adıyla- bir RV, ya da bir moto-karavanla, Pankcar’la sürdürüyorlar. Daha detayı için onların sayfasını ziyaret edebilirsiniz: http://www.dunyakazan.com

Ben Kemal’le, onun bana gönderdiği bir mesaj üzerine İstanbul’da buluşup tanıştım. O buluşmamızda Amerika’da karşılaşabileceğimizi konuşmuştuk. Nihayet bu temenni gerçekleşecek; Amerika’da değil ama Kanada’da. Birkaç gündür telefonlaşıyoruz ve iki rotanın çakışabileceği nokta olarak Calgary’i belirledik. Ama Prince Rupert’tan yola çıktıktan sonra telefon çaldı ve Kemal Calgary’den batıya doğru yola çıktıklarını, Banff’ta buluşabileceğimizi söyledi. Belki de daha iyi, bizim için. 29 Mayıs’ta Seattle’da olacak Alican’a yetişmek için çok fazla sıkışmayacağız.


O gün 400km’ye yakın yol yaptık. Jasper Ulusal Parkı’nda Tyhee Lake’e gecenin bir saatinde vardık. Kamp yeri, milli parka ait bir kamp; yani, devlet kampı. Kamp yeri girişinde yolu şaşırıp, ranger lojmanının önüne dalınca, yanlışlığı fark edip gerisin geriye çıktım. Bu saatte ziyaretçi beklemeyen ranger peşimize takıldı ama, yalnızca bize yardımcı olmak için. Arabasıyla yanımıza yanaştıktan sonra, bize, çadır kurabileceğimiz yere kadar eşlik etti. İstanbul’dan geldiğimizi öğrenince çok heyecanlandı; babası Lübnan asıllıymış ve İstanbul’u çok merak ediyormuş. Kısa boylu, çakır gözlü hanıma kamp parasını ödedikten sonra birbirimize iyi geceler dileyip, ayrıldık. Kocaman çam ağaçlarının arasına sıkışmış kamp yerimize odunları da kesip, hazırlamışlar. Buket’in keyfine diyecek yok. İlk işi, ateş yakmak oldu. Ben de, yemeğimizi yerken bu fotoğrafları çektim.



Ertesi sabah, Tyhee Gölü’nün kıyısında kısa bir gezintinin ardından, yeniden yola çıktık.



Jasper ve Banff, Kanada’da şu ana kadar gördüğümüz milli parklar içerisinde en güzelleri. Muazzam çam ormanları arasından kıvrılan karayolunun kıyısında bazen, böyle sakinlere de rastlıyorsunuz. Yavruların şirinliği anlatılır gibi değil. Annelerinin peşinden ayrılmıyorlar, ama.



Akşam yemeğine Kemallere söz verdiğimiz için yolda fazla oyalanamıyoruz. Yemek davetine eli boş gidilmez; şarap ve meyve alıyoruz marketten.

Jasper’dan Banff’a giderken

Banff kasabasının hemen dışında Kemal’in önceden ayarladığı RV kampına girdiğimizde, Nesrin ve Kemal yolumuzu gözlüyorlardı. Uzun zamandır tanışan ve birbirlerini özleyen iki aile gibi koyu bir sohbete başladık hemen. Kemal’in buzdolabından çıkan Yeşil Efe (erkekler) ve şarap (bayanlar) eşliğindeki sohbetimiz, daha sonra Nesrin’in hazırladığı muhteşem yemeklerle (somon ızgara ve salatalar) devam etti. Geceyi, Pankcar’ın “misafir odası”nda içilen Türk kahveleri ile sonlandırdık.

Yemek… - …ve sonrasında Türk kahvesi

Sabah kahvaltısı için, bizim yapacağımız yolun uzunluğu nedeniyle dostlarımızı biraz erken kaldırmak zorundaydık. Son günlerin en muhteşem kahvaltısı da bittikten sonra, ayrılık vakti geldi.

Ayrılık


26 Mayıs Çarşamba günü, şirin Banff kasabasında kısa bir gezinti yapıp, Canmore’da motor yağını da değiştirdikten sonra, Waterton Milli Parkı’nın girişinde, yoğun kar yağışı altında Kanada’yı terk edip, Amerika’ya girdik.

Banff kasabasından


Bu hızlı ve kısa yazıyla -nihayet- Kanada’yı tamamlamış bulunuyorum. Daha fazla uzatmak istemiyorum; uzadıkça anılar eskiyor ve yazmanın da keyfi kaçıyor. Bundan sonra, hayırlısıyla Amerika anılarına başlayacağım.

Hepinize esenlikler ve -yeni yazılar için- sabırlar diliyorum.


Not: Ali Eriç'in “Arabamla Dünya Turu” gezisinin başlangıcı ile ilgili detaylar için Arabamla Dünya Turu – Türkiye (Başlangıç – Karadeniz) gezi yazısını okuyabilirsiniz.


 Yazılan Yorumlar...
Setenay Süzer
(30 Temmuz 2012)
Merhaba Ali Bey,
Öncelikle çoğumuzun hayal bile edemiyeceği gezi ve galiba ondan daha öncelikli araba sevdanız için sizi ve Alaska maceranızdaki cesareti nedeni ile Buket hanımı kutlarım.Kanadaya 2003 yılı Yazında, oğlumun lisans üstü eğitimi için bir yıl yaşadığı Vancouver dan dönüşüne denk getirip benim de 20 günlük bir gezi şansım olmuştu. O nedenle anılarımı tazelerim heyecanı ile yazı serinizi ilgi ile okudum.3 gün geçirdiğiniz Toronto anlatımınızda gözüm 2.5 saat mesafedeki Niyagara şelalesi fotograflarınızı aradı.ABD deki görünümünü görmedim ama şelalenin asıl muhteşem güzelliği Kanada yakasından seyredildiğinden doğrusu oraya kadar gitmişken Niaragara gezisi eksik kalmış diye düşündüm.Jasper ve Banff milli parkalarında ise Maligne Canyon, Athabasca şelalesi ,Columbia buzulu,Banff şehrinin kıyısında kurulduğu Sulphur dağına gondola ile çıkıp şehri ,menderesler yapan nehri ve vadiyi seyretme,özellikle Lake Louise ve Peyto gölleri, benzerleri olmayan yeryüzü cennetleri idi.Belki daha önceki gezilerinizde görmüşsünüzdür ama öyle değilse Canadian Rockies güzelliklerinin doğrusu sizden alacağı var.Selamlarımla