Arabamla Dünya Turu – Fas 4 (Casablanca)


26 Nisan Perşembe sabahı Marakeş’teki otelden ayrıldım. Artık mesafeler kısaldı. Kendimi -ve Lando’yu- fazla zorlamadan gidiyorum. Öğle yemeğimi, Casablanca’da okyanus kıyısında, Hassan II Camii’ne karşı yedim. Kral II. Hasan, şimdiki kral VI. Muhammed’in babası ve Fas’ın 1956’da Fransızlar’dan sonra bağımsız bir ülke olmasını sağlayan V. Muhammed’in oğlu. Adına yapılan bu muazzam cami ise, dünyanın 7. büyük camii. 210m yüksekliğindeki minaresi de dünyanın en yükseği. Denizin doldurulmasıyla elde edilen alana inşa edilen camide, -içeride 25,000 olmak üzere- toplam 105,000 kişi aynı anda ibadet edebiliyormuş.


Hassan II Camii

Öğle yemeğimden sonra, kendime yine küçük ve ucuz bir otel buldum. Casablanca’da yoğun bir ‘hafif raylı taşımacılık’ inşaatı faaliyeti sürmekte. Bu nedenle şehrin önemli caddelerinden bazıları trafiğe kapalı. Bunlardan biri de Muhammed V Bulvarı. O bulvara çıkan bütün sokaklar da çıkmaz sokağa dönüşüvermiş. Benim bulduğum otel de bu sokaklardan birisinde; dolayısıyla, sakin bir sokak olmuş. Otelin altında, Fas’ta ender bulunan barlardan biri var. ‘Ender bulunan’ diyorum, Casablanca gibi turistik özelliği yüksek bir kentte bile alkollü içecek servisi yapılan, dolayısıyla kapısında ‘bar’ yazan yer bulmak çok zor. Ancak büyük otellerin bar ya da restoranları var, kolay bulunan.


Marché Central’in giriş kapısı. Önündeki Muhammed V Bulvarı’nda inşaat sürüyor


Marché Central’deki balıkçı teyze. Balık alırken bana istiridye de ikram etti; taze ve çiğ. Limonu sıkıp, tuzlayıp yiyorsunuz


Otelin altındaki, camları perdelerle örtülü barın müdavimleri belli kişiler. Gittiğim günün akşamında içeri girince bütün gözler üzerime çevrildi. Bir anda barın ilgi odağı oldum; hele, Türk olduğum öğrenilince. Doğrusu, Fas’ta Türkler’e karşı ilgi ve sevgi büyük. Bunun en önemli nedeni, önceki yazılarda da bahsettiğim, Türk dizileri. Bardakilerden birisi, “Artık Mısır dizileri bitti! Yalnızca Türk dizileri…” diye açıkladı, durumu. Buna sevinmeli miyiz, bilemiyorum. Ama, benim burada keyfim yerinde, onu söyleyebilirim.


Muhammed V Bulvarı’ndan


Casablanca’da Büyük Mahkeme ve Muhammed V Meydanı

Fas barlarında yalnızca bira içiliyor; her ne kadar duvardaki raflarda göstermelik birkaç başka çeşit şişe olsa da. Bir de, esrar... Hem de öyle gizli-kapaklı falan değil. Benimle sohbet eden bir tanesi (bu arada, Fas’ta İngilizce bilen nüfus şaşılacak kadar fazla ve daha da şaşılacak kadar, toplumun değişik katmanlarından), yaklaşık 2 saatlik sohbetimizde en az 8-10 Marlboro -keş tabiriyle- ‘patlatıp’, -yine, keş tabiriyle- ‘cigaralık’ sardı. Bana da çok ikram etti ama…


Arap Ligi Parkı

Humphrey Bogart ve Ingrid Bergman’ın unutulmaz filmiyle beyinlerimize adı kazınan Casablanca’da filmin o nostaljik ortamını yaşatmaya çalışan Rick’s Café’ye gitmedim ama, otelin -Muhammed V Bulvarı’na göre- karşı tarafındaki Marché Central (Merkez Çarşı) içerisindeki salaş lokantalarından birinde balık yedim, oranın usulüyle. Aynı çarşıdaki balıkçılardan balık alıyorsunuz ve lokantalardan birinde size pişirmesini istiyorsunuz. Yanına da bir salata yapıyorlar ki…


Casablanca Merkez Postanesi’nin girişinde posta kutuları

…ve postanenin içi


İkinci geceden sonra Casablanca’dan başkent Rabat’a hareket ettim.  Rabat’da görüşmek üzere.