Almanya'da Son Nokta: Freiburg...


Şatolar, kaleler, saraylar, minik, şiirsel kasabalar, ortaçağ hikayeleri, dağlar, göller arasında geçen güzel Almanya seyahatimizde bugün artık son noktaya yaklaşıyoruz. Freiburg u da gezdikten sonra Ren nehrini geçip, sınırı atlayıp Fransa ya geçeceğiz. Fransa da Colmar dan kuzeye “Şarap Yolu” nu izleyerek belki bir başka yazı da Strasburg a varacağız.

 

Daha önceki yazılarımdan da hatırlayacağınız gibi, birçok seyahatimizde olduğu üzere bu tatilimizde de üyesi olduğumuz İsviçre şirketinin sahibi olduğu tesiste bir hafta kaldık. Tek odalı stüdyo tipi bir daireye bir hafta için sadece 200 € civarında bir para ödedik. Dairemizde makastan, huniye kadar her türlü olanağımız vardı. Sabah kahvaltılarını kendimiz hazırladık, tüm akşam yemeklerini değişik yerlerde yedik, öğlenleri daha hafif yemek çeşitleri, sosis+bira ve benzeri şeklinde bir tercihimiz oldu. Bir hafta bu şekilde, diğer haftayı da Booking.com dan ayırttığım çok çeşitli gasthaus ve otellerde geçirdik…Almanyanın son noktasına doğru da işte bu memnuniyetle yola çıktık köyümüzden…Haziranın ortasındayız, hava güzel, etraf yemyeşil, bu güzergahta henüz Autobahn yapılmadığı için batıya giden 31 no lu yolda ilerliyoruz…

 

 
Eski Belediye Binası (Rathaus)

 
Meydanda düğün hazırlığı...
 
 

Freiburg un kuruluşunun diğer bölge şehirleri gibi 12 yy. ortalarına tarihlendiğini söylüyor kaynaklar… Eskinin bu ortaçağ kenti, bugün ünlü üniversitesi ile cıvıl cıvıl gençlik kaynıyor. Arabamızı, kare şeklindeki eski şehrin hemen dışındaki bir sokağın kenarına park ediyoruz, bugün cumartesi olduğu için park parası almıyor belediye… İlk durağımız tabii ki ortaçağ şehrinin iki merkezinden biri…Dünyevi merkez “Eski Belediye”nin önündeyiz.


Asırlık ağaçlarla gölgelenmiş şirin meydanda biraz sonraki düğün törenleri için kokteyl masaları hazırlanmış, kalabalık sade bir şıklık içinde.
 

Bu arada “Ormancılar” çeşitli hayvan kıyafetleri içinde bir başka etkinliğin içindeler Belediye önünde. Ağaçların altında kafeler var, yorulan oturuyor, dönüşte biz de otururuz. Freiburg üniversitesi 1457 de kurulmuş, halen ülkenin en iyileri arasında… Etraftaki bisiklet bolluğu genç nüfusu işaret ediyor. 1457 de biz ne yapıyorduk ? İstanbul u yeni alan genç padişah II.Mehmet, kiliseleri camiye çevirmekle, kendi medreselerini kurmakla ve köklü Roma geleneklerini yeni başkente adapte etmekle meşguldü..

 
 

 
Su kanalında minik yelkenli...
 

 
Münster...

Freiburg sokaklarına daldığımızda dikkatimizi hemen dar sokakların yanıbaşından akan temiz su kanalları çekiyor, bir başka Alman kasabasında daha görmüştük ama buradakilerin uzunluğu 9 km yi buluyor ve bunun 5 km .si açıkta, görülebilir durumda.

 

Şehrin etrafındaki nehirlerden, derelerden gelen bu kanallar Freiburg a temizlik, ferahlık ve yaz günlerinde serinlik getiriyor… Aslında yüzyıllardır buradaki geleneğe göre de her çocuğun bu kanallarda yüzdürecek tahta bir yelkenli teknesi var. Gerçekten de gözlerimizle gördük, her çocuğun elinde tahta bir yelkenli, bata-çıka sulara burada yüzdürmek, ipinden tutarak suyun hızı ile akıp giden minik oyuncağa eşlik etmek en büyük eğlence.

 

Dar sokaklardan geçip, eski şehri ortadan bölen Kaiser Joseph caddesini atlayınca Münster=katedral bölgesine giriyoruz. Freiburg katedrali ,Almanya da ,yapımına Gotik çağda başlanan ve yine Gotik çağda bitirilen tek yapı.


 

 

 
Münsterin muhteşem çörtenlerinden örnekler...
 
 
Şimdiye kadar bildiklerimiz ve gördüklerimizin tümü yüzyıllar süren ve yapıldığı dönemin çok dışındaki çağlarda da devam eden yapılardı…Münster in bence en güzel tarafı, pastel renkli pembe-kahve ye çalan renkli bir taştan yapılmış olması…Merkez portal üzerindeki tek kulenin tepesi tamirde ama başınızı kaldırınca yapının muhteşem çörtenlerini hemen yakalıyorsunuz. Çörtenler üzerine güzel yazılar yazan dostlarımıza da göstermek arzusu ile birkaç ilginç parçanın fotosunu çekiyoruz.
 

Ortaçağdan günümüze devam eden Pazar, bugün de kurulmuş, çiçekçiler, sepetçiler, organik yiyecek satanlar, hediyelik eşyaları tezgahlara dizenler tatlı bir koşturmaca içindeler. Pazar yerinin hemen sınırında ortaçağdan kalan şahane “lonca binası” yer alıyor, köşesindeki biblo kuleye bakmaya doyamıyorum… Masallara yakışan kulenin külahı renkli sırlı kiremitlerle kaplanmış, dondurmanın üzerine serpiştirilen meyve parçalarına benziyor.


 
Pazar yeri...
 
 
Lonca binası...
 

 
Köprülü Sokak...
 
 
Katedral meydanından ara sokaklara sapınca çok renkli görüntüler bizi bekliyor…Karşıdan gelen iki tekerlekli bisiklet tarih sayfalarından fırlamış gibi, sahibi ile uyum içinde. Bir başka köşede keşiş pelerinini başına çekmiş bir tip, adeta boşlukta duruyor, nasıl bir kandırmaca, adamın altında görünmeyen bir destek olmalı, sağa bakıyoruz yok, sola bakıyoruz yok, adam boşlukta oturuyor sanki….Gelen geçen birkaç centi esirgemiyor.
 

Ana caddede Martin kapısını geçip eski kentin balıkçılar, kasaplar semtine geliyoruz. Bu tip mesleklerin icrası bol su istediğinden şehrin içinden geçen derelerin hemen yanına kurulmuşlar, evlerin, eski dükkanların kapılarının, pencerelerinin önünden sular akıyor, günümüzde güzel lokantalara, kafelere, sanat galerilerine dönüştürülen balıkçılardan, kasaplardan, mezbahalardan genç ve neşeli insanların sesleri geliyor.

 
İlginç bisikletli...
 
Boşluktaki keşiş...
 
Martin Kapısı...
 

Kaiser Joseph caddesi cumartesinin alış-veriş hengamesinde çok canlı, köşedeki Döner kebapçı da yükünü almış…Biz yeniden Eski Belediyenin önündeki yeşil gölgeli meydana geliyoruz, eski Fransizken manastırının antik taş duvarlarının önündeki kafede biraz soluklanıyor, serinliyoruz.

 

Mesafeler kısa, yorgunluk yok, arabamıza binip, yine batıya, Almanya-Fransa sınırını doğal olarak çizen Ren nehrine doğru yol alıyoruz. Karaormanların dağlık arazisini ardımızda bıraktık, önümüzde Alsace ın yumuşak tepeleri, bol sulu, bol şaraplı, güzel köyleri var…Öğleden sonranın ılık havasında Ren i geçiyor ve Fransa topraklarına giriyoruz. Bu gece Colmar dayız…

 

 
Balıkçılar Mahallesi...
 
Kasaplar Mahallesi...
 
Öğle şarabı için harika bir mekan...
 
 

Artık “Şarap yolu” başlıyor.




 Yazılan Yorumlar...
TAMER
(05 Ocak 2016)
Neşe hanım, bu rotanız bir harika... Colmar hakkında bir yazınız var mı peki sitede? Ya da varsa da ben bulamadım belki. Mayıs ayında 4 gün Colmar planımız var. Tavsiyeleriniz olursa sevinirim...
Setenay Süzer
(18 Şubat 2013)
Merhaba Neşe Hanım,
2010 Eylülünde gezip gördüğümde hayran olduğum Freigburg,u çektiğiniz güzel fotograflar (sanki birlikte gezmişiz gibi hemen hemen aynı mekanları, aynı şekilde bende çekmişim) ve akıcı anlatımınızla yeniden gezdirdiniz.Tarihi dokunun, mimarinin korunmuşluğu ve mozayik bordürlerle süslü taş döşeli sokaklarından akan tertemiz suları kıskanmamak elde değil.Balıkçı ve kasaplar mahallesini nasıl olmuşsa atlamışım ,sayenizde görmüş oldumGüzel sunumunuzla haftaya iyi başladım.Paylaşımınız için çok teşekkürler.
denizci
(17 Şubat 2013)
Neşe Hanım, Almanyada bir kaç kez bulundum ama anlattığınız rotayı gezmek nasip olmadı. Bu yazıyı görünce eski yazılarınızı da okudum. Gerçekten keyifle geziyorsunuz. Anlatımınız da harika. Kıskanmadım dersem yalan olur. Teşekkür.