Datça'nın ve Şenliğin Renkleri...


Datça Belediyesi sponsorluğunda; Çocuk ve Gençlik Müzeleri Derneğinin organize ettiği 9. Oyuncak ve Çocuk Şenliği kapsamında ekipten Seçil ve Koray’la önce Dalaman hava limanı, sonrasında minibüsle Datça’ya varıyoruz. İstanbul, İzmir, Bodrum ve Muğla’dan gelen şenlik ekibimizle deniz kenarındaki otelimize yerleşiyoruz. Datça’ya 30 sene önce ailece ve arkadaşlarımızla gitmiştik. 15 gün Aktur Tatil Sitesindeki çiçekli bahçeleri olan villada kalmıştık. Büyük ve Küçük Aktur plajları gerçekten belleğimde temizliği, sakinliği, huzuru, güvenirliği, doğası, deniziyle en güzel tatillerimizden biri olmuştu. Datça’nın koylarını (Palamut Bükü, Akça Bük, Ova Bükü, Hayıt Bükü, Akvaryum Koyu, Karaincir) keşfedip berrak sularında yüzmüştük. Yarımadanın en ucunda yer alan Dor’lar tarafından kurulduğu bilinen antik Knidos Kentine gitmiştik. Belleğimde güzellikleri hala durur. Perili Köşk plajının minicik taşlardan oluşmuş kumsalına hayran kalmıştık. Datça ve çevresi gezi yazılarına sığamayacak kadar güzelliklerle, gidemediğim onlarca koylarla dolu. Ancak 30 sene önceki araba tekerleğinin neredeyse uçurumun kenarındaki boşluktan milimetrik geçebildiği bu yolları unutamamıştım. Datça’ya vardığımızda bir müddet bu daracık, uçurumlu Datça yolunun stresiyle migrenim tutmuştu. 30 sene sonra Datça yollarının genişlediğini ve düzeldiğini görmek hoşuma gitti.




Datça görsel haritası…
 



 



Datça merkezde ve sahilde huzur sizleri bekliyor. Balıkçı tekneleri ise “rasgele” demeye hazırlanıyorlar…
 


Otelimiz merkezde, İskele mahallesinde denize nazır âşıklar yolunun kenarında. Çiçekli, düzenli yollarından yürüyerek Datça’nın çarşısına gidiyoruz. Tercihim yöreye has dükkânlar olduğu için, biraz buralarda dolaşıyoruz. Hoşumuza giden objelerden alıyoruz. Egenin birçok yerinde gördüğüm ölenin ardından lokma dökülüp halka dağıtma geleneğine burada da rastlıyoruz. Lokmalardan bizde alıyoruz. Sahil yolunda birbirinden güzel yan yana sıralanmış kafeler, lokantalar, konaklama yerlerini geçerek ilerliyoruz. Bademli kahve ve Datça dondurması molası veriyoruz. Şenlik alanımız olan Kent Parka rotamız. Çünkü şenlik için bir gün önceden plan yapmak gerekiyor. Datça’da yöresel dükkânlarından alışveriş yapmadan olmaz. Ballı bademi, tescilli ve sertifikalı “Nurlu35” Datça bademi, iğne oyaları, özgün Datça sandaletleri, balı olmazsa olmazlardan. Datçalılar 3 B’siyle övünüyorlar haklı olarak. Balı, bademi ve balığı. Kent Parkın hemen öncesinde taşlık plajında suyunun ve çamurunun sağlığa ve cilde iyi geldiğini söyledikleri Ilıca Göleti var. Doğal havuz sanki ve denize dökülüyor. Ördekler pırıl pırıl ışıldayan bu göletin üzerinde özgürce süzülüyorlar. Göletin yanındaki taş yapının içinde eski bir su değirmeni de var. Göle ve denize bakan minicik çardaklı bölümünde oturmak keyifli. Burada aynı anda hem gölete hem de denize girebilirsiniz. Kent Parka giriyoruz. Büyük bir alana yayılmış, yeşilliği bol olan bu parkın düzenlemesi hoşuma gitti. Park içinde Yelken Kafe’de bizim gibi oturabilir, çayınızı yudumlayabilir, denize girebilir ve lezzetli gözlemelerinden afiyetle yiyebilirsiniz.




Otelimizin bahçesi de Datça’nın sakinliğine, huzuruna ve dostluğuna uyuyor…
 



Şifalı Ilıca göleti; Datça’nın sembolü yavru fok Badem’in heykeli (Heykeltraş: Elbruz Denge)…
 


Yerleşiminin M.Ö. 2000 yıllarına dek uzandığını öğrendiğim, Ege’nin gerdanı diyebileceğim Datça, 1390 yılında Osmanlı İmparatorluğuna katılınca Sultan Reşat zamanında adı Reşadiye olarak değiştirilmiş. Cumhuriyet döneminde Datça adını almış. Datça Ege ve Akdeniz’in kesiştiği, kucaklaştığı yerdeki konumuyla, kendine has doğasıyla, eşsiz koylarıyla, antik kentiyle, berrak mavi bayraklı denizi ve plajıyla vazgeçilmez tatil beldelerinden birisi. Yarımadanın çevresinin 3 tarafının denizle çevrelenmesi ve girintisi çıkıntısıyla adeta doğanın bir danteli gibi. Yarımada yazın esen rüzgârı ile kavurucu sıcağı da savuruyor. Datça Yarımadasının tamamı Doğal Sit Alanı olarak ilan edilmiş ve derecelendirilmiş. İlçe merkezindeki Eski Datça ve Reşadiye mahalleleri de kentsel sit alanı kapsamında. Bu yüzden bozulmamış ve doğal haliyle turistleri çekiyor kendine. Datça’da büyük şehirlerden bol oksijenli havasının, doğallığının ve huzurlu ortamının cazibesine kapılarak buraya yerleşenlerle tanışıyoruz. Hiç pişmanlık duymadıklarını mutlulukla anlatıyorlar. Hatta burada daha sağlıklı olduklarını belirtiyorlar. 235 kilometrelik sahil şeridi ve 52 koyu, zengin flora ve faunaya sahip Datça’nın doğal haliyle kalabilmesi belki de bu ulaşımı zor yolları sayesinde olmuştur. İyi ki yolları kötüymüş demeden edemiyorum. Çevresi itibariyle Trekkingcilerin, sakin koylarıyla da yatçıların, teknelerin vazgeçilmez rotası bu yarımada.



 



Datça’da zaman harika geçiyor: İster akşam güneşi batarken sahil keyfi yapın ister Eski Datça’nın dar sokaklarında dolaşın…
 


Rotamız Can Yücel mezarı ziyareti. Bu mezarlık tepedeki konumuyla Datça’ya hakim ve tam Can Yücelin vasiyet ettiği gibi konumda. Duamızı ediyoruz. Sevgi ve saygılarımızı paylaşıyor ve ekibimizden Ayten’den Can Yücel şiiri dinliyoruz mezarı başında. Yalın dili, toplumsal taşlamaları, içe dokunan duyarlı, bazen argo şiirleri ile gönüllerde taht kuran, bazılarını da kızdıran nam-ı diğer Can Baba. Mezarına bile saldırdılar ve parçaladılar. Datça Belediye Başkanı Sn. Şener Tokcan “şiir insanlığın, Can Baba ise Datça'nın kalesidir diyerek, mezarını yeniden yaptırmış. Ayakucundaki mermere kazınmış “Ne kadar yalansız yaşarsak o kadar iyi” sözüyle bütünleşmiş olan mezar ünlü heykeltıraş Mehmet Aksoy’un yetenekli ellerinden çıkmış. Farklılığımız zenginliğimizdir, ancak bazıları herkesin kendisi gibi düşünmesini isterler. Böyle olsaydı dünya olduğu yerde sayardı ve insanlık gelişemezdi.





Tarihi Eski Datça Camiisi…
 



Datça’da, Anadolu’nun pek çok terinde olduğu gibi, el sanatları da oldukça gelişmiş; Kargı Koyu’ndan bir kare…
 



Büyük usta Can Yücel’in evinin bahçesinde şiir keyfi bir harika; Knidos Antik kenti…
 


Datça’nın 3 mahallesinden biri olan Eski Datça merkezden 2 km. uzaklıkta. Datça’nın antik çağlardan beri üzerinde yaşanan ilk yerleşim yeri. Eski yapılar aslına uygun restore edilmiş ve geçmiş zamanlara çağırıyor sanki sizi. En fazla 2 katlı taş örgülü evleri, Arnavut kaldırımları, tarihi camisi, daracık taşlı sokakları, begonvil çiçekleri, kuş sesleri, özgün kafeleri, Datça el sanatları ve sanat eseri tadında hediyelik dükkânları, resim ve seramik atölyesi, resim galerisi sizi mutluluğa çağırıyor sanki. Doğayla bütünleşmiş dekor şaşırtıyor insanı. Eski Datça doğallığını ve eskiliğini umarım uzun yıllar korur. Can Yücel, Eski Datça mahallesinin atmosferine şiirsel bir tat ve bolca anılar bırakıp yitip gitmiş bu dünyadan. Evinin kapısında, bahçesinde ondan süzülen sözler var. “Sorulu Cevaplı” başlığı olan şiirde “Ne harika yer burası/ Nereden buldun bu Datça’yı/ “Elimle koymuş gibi buldum” diyen Can Baba buraya ruhunu bırakarak göçmüş. Can Evini kapalı olduğu için göremedik. Tanıştığımız Eski Datçalı, komşusu Can Yücel’le ilgili anılarından birkaçını anlatırken gözlerinin içi parlıyordu. Can Yücel’in sağlığında sık gittiği ve C.Yücel’le ilgili objelerin sergilendiği muhtar Orhan’ın kahvesinde uzun oturamadık, Can Yücel’le ilgili anılarını dinleyemedik. Başka bahara diyelim.




Can Yücel mezarlığı…
 




Ekibimizle şenlik öncesi Datça turu…
 




Kent Park’ta şenlik başlıyor…
 



Şenlik ekibimiz ve çocuk kitapları yazarı Necla Kuglin şenlik için yazdığı masalı çocuklarla paylaşırken…
 


Mayıs ayındayız, deniz bizi çağırıyor ve otelimizin karşısındaki denizin kollarına atıyoruz kendimizi. Tertemiz denizinden çıkmak istemiyoruz. Ancak 9.Datça Oyuncak ve Çocuk Şenliği için otelde ön çalışmalar yapmamız gerekiyor. Hazırlıklarımız gece geç saatlere kadar sürüyor. Ertesi gün erkenden Datça Kent Parkındayız ve şenlik hazırlıklarını tamamlıyoruz. Atölyelerin masaları hazırlanıyor, tuval bezi duvara asılıyor, malzemeler atölyelere paylaştırılıyor. Belediye görevlileri şenlikle ilgili hazırlıklarımıza tam destek oluyorlar. Belediye Başkan Yardımcısı ve Datçalı bir kız çocuğu şenlik açılış konuşması yaparak şenliği başlatıyor. Belediye Başkanı bir yakınının rahatsızlığı dolayısıyla Ankara’da olmasından ötürü şenliğe katılamıyor. Çocuk ve Gençlik Müzeleri Derneği Kurucu Başkanı ve çocuk kitapları yazarı Necla Ülkü Kuglin Şenlik için yazdığı masalı anlatıyor ve daimi sunucumuz Nilgün şenlik sürecine dair hiçbir şeyi kaçırmadan çocukları ve aileleri bilgilendiriyor ve yönlendiriyor. 9.Şenlik olduğu için halk benimsemiş bu şenliği, neredeyse tüm Datça burada. Tüm atölyeler dolu. Sevgili çocuklarımız; dramayla, renklerle, hamurlarla, kuklalarla, kâğıtlarla, topaçlarla oynayarak, öğrenerek, yaratarak sanat dolu unutamayacakları bir gün geçiriyorlar. Ayrıca Datça Mor Kanguru Çocuk Evi tarafından başlatılan “Tohumlar Toprakla Buluşuyor, Doğa Korunuyor” temalı bir projede şenlikte yerini alıyor. “Şenlik Masalı” sanat eserlerine dönüşüyor ve sonunda çocuklar doğaya, çevreye saygılarını, sorumluluklarını pankartlara dönüştürüp mini bir çevre yürüyüşü gerçekleştiriyorlar. Şenlikte dikkatimi çeken Datça medyasını canla başla koşuşturmalarıydı. İnternetten incelediğimde de Datça medyasının çeşitliliği, etkinliği, Datça tanıtımı için yaptıkları alkışa değer. Aileler, çocuklar, ekibimiz sırayla doğa temalı “Şenlik Çerçevesi”nde bu güzel şenliğin sevincini fotoğraf kadrajında belgeliyoruz. Böylesi anlamlı ve değerli etkinlikleri kentlerine kazandıran Datça Belediyesine ve diğer belediyelere teşekkür dileklerimi gönderiyorum gezi yazım aracılığıyla.





Renklerle doğaya saygı panosu…
 



Mobil kuşlarla doğaya yolculuk; sünger kukla atölyesinde masal kuklaları…
 



Maskelerimde hayvan dostlarım; Şenlik sonundaki veda dansı (Foto: Muzaffer Özgen, datcadetay.com)…
 


Datça’da kaldığımız sürece, Belediye Kültür ve Halkla İlişkiler sorumlusu Özlem hanım ekibimizi güzel ağırlıyor. Şenlik bitti ve kutlama zamanı. Önce Kargı koyuna gidiyoruz. Datça’ya 15 dakikalık bir mesafede. Sahili, berrak denizi, taşları, yeşilliği ve huzurlu ortamıyla iç açıcı küçük bir koy. Yeşim Beach&Restaurant’ta bir moladan sonra, Özlem Hanım, Belediye Başkan Yardımcısı Gürsel bey ve ekibimiz Maradona Restorana gidiyoruz. Akşamın ışıkları, bir başka büyülü görüntüye büründürüyor Datça’yı. Balıklar, mezeler bu dingin ve rahatlatıcı manzarada daha leziz. Datça sahil yolundaki kafeler, lokantalar çok iyi. Seçim yapmadan herhangi birine girebilir ve memnun kalırsınız. Ertesi gün Datça Dalaman arasındaki Cafer’in Yerinde kahvaltımızı yapıyoruz ve meşhur okaliptus ağaçlı yoldan geçiyoruz. Dalaman Havalimanına varıyoruz. Kısa fakat verimli ziyaretimizin anılarıyla, Dalaman Havalimanından uçağımıza binerek, havadan bu güzel yarımadanın görüntüsünü belleğimize ve Datça’nın huzurunu gönlümüze yerleştirerek Ankara’ya geliyoruz.
Sağlıkla, sanatla, şenlikli günler dileğiyle gezgince kalın.





Üç boyutlu masal kahramanları…
 




Şenlik sonunda çevre mesajları pankartlarda yer alıyor ve çevre yürüyüşü başlıyor…
 




Şenlikli, sanatlı, neşeli ve bol gezmeli günler dileğiyle…
 
 


Not: Diğer “şenlikli” yazıma bu linkten bakabilirsiniz: https://gezimanya.com/GeziNotlari/senlikli-mugla-ve-yani-basinda-akyaka



 Yazılan Yorumlar...
TAMER
(28 Ağustos 2015)
Sevgili Şükran Hanım,
Benim de çok çok uzun yıllar oldu Datça yı görmeyeli. Yolunun çok kötü olduğunu hatırlıyorum. Elinize sağlık, çok güzel bir yazı olmuş...
hakangeziyor
(11 Temmuz 2015)
Şükran Hocam, yıllar oldu Datçayı görmeyeli. Delikanlılığımın ilk yıllarına kadar hemen her sene rahmetli babam götürürdü bizi. Zihnimde hayal meyal canlanıyor pek çok şey ama hiç unutmadığım ise denize girdiğimde uzun bir süre derinleşmemesiydi. Bir çocuk olarak bundan müthiş mutlu olurdum, saatlerce denizin keyfini çıkarırdım. Anlaşılan Datça zamanımız geldi de geçiyor. Kaleminize sağlık...
Şükran Şahin
(09 Temmuz 2015)
Tesekkurler Canan. Bundan sonraki senlikte Defne ve Seni bekliyorum.
ozalcan
(09 Temmuz 2015)
Sevgili Şükran. Ege ve Akdenizde yaşamını sürdüren biri olarak Datçaya gidememiş, vakit ayıramamış olmak beni utandırdı. Ellerine yüreğine sağlık. Çok renkli, neşeli ve bilgilendirici bir yazı olmuş. Teşekkürler. Ayrıca bu güzel şenliğe emeği geçen herkesi tebrik ediyorum. Bir daha ki şenliğe kızımı da alıp gelmeliyim😀