Filipinler Gezi Notları 2 - Coron


Bu sabah Coron’a uçuyoruz. Kahvaltıdan sonra otelin transfer servisinden yararlanarak Manila Havaalanı 4. terminale 500 pesoya gittik. 4. terminal yurtiçi uçuşlara ayrılmış. Havaalanına girmeden önce  görevliler biletinizi ve kimliğinizi kontrol ediyor. X ray cihazından geçerek terminale giriyorsunuz. Havaalanları ve uçaklarda klimalar çok çalıştığı için aşırı serin oluyor. Mutlaka yanınızda üzerinize giyebileceğiniz bir şeyler olsun. 4. terminalde biniş kuyruğu çok uzundu. Bir saate yakın sıra bekledik. Havaalanına erken gelmekte yarar var.



Manila’dan Coron Busanga havaalanına Cebu Pacific’in pervaneli uçağı ile bir saatlik yolculuktan sonra vardık. Çok küçük bir havaalanı. Uçaktan inip 100 metre kadar yürüyüp terminale geliyorsunuz. Uçaktan indiğiniz merdivenin yanında şemsiyeler var. İsterseniz bu şemsiyelerden birini alıp, güneşten korunarak terminale gidiyor, oradaki kutuya şemsiyeyi bırakıyorsunuz. Bu şemsiye uygulaması diğer ada havaalanlarında da var.


Havaalanı çok kalabalıktı


Alandan merkeze transferler van tipi minibüslerle yapılıyor. Hemen çıkışta ellerinde otel adları olan şoförler karşılıyor. Eğer bizim gibi otelden transfer almadıysanız, şoförlerin herhangi birine gideceğiniz otelin adını söyleyin. O sizi binmeniz gereken minibüse götürür. Merkezdeki bir otel için kişi başı 150 peso ödeniyor. Bunun dışında başka ulaşım aracı yok.

Araçlar konforlu. Klimalar çalışıyor. Yol  dar ve çok bozuktu. Bindiğimiz minibüs diğer uçağın gelmesini de bekledi. Başka yolcu çıkmayınca hareket ederek otelimizin önünde bizi bıraktı. Havaalanı merkeze 17 km.



Biz Coron’da “Coron Visitors Hotel” de kaldık. Merkeze yakın, temiz, görevliler güler yüzlü ve yardımcı oluyorlar. Kahvaltı hariç 2 kişi geceliği 1800 peso. Tur masası var. Tüm tekne turlarını ve El Nido feribot biletini otelden aldık. (Feribot biletini gitmeden bir gün önce mutlaka alın.) Lobide her zaman ücretsiz sallama çay ve kahve bulunuyor. Ana cadde üzerinde değil. Ara sokakta. Merkeze de 750 m. Yürümek istemezseniz kişi başı 10 pesoya tricycle ile gidebilirsiniz. Otelde masaj hizmeti de veriliyor. 1 saatlik masaj 700 peso.
 
Bu otelde kahvaltı fiyata dahil değildi. İki yumurtadan omlet ve kızartılıp tereyağ sürülmüş 2 dilim tost ekmeğinden oluşan kahvaltıya 120 peso ödedik.



Coron’da ilk gecemizde bazı internet sitelerinde de tavsiye edilen Sinugbasa Balay adlı lokantaya gittik. Merkezde San Agustin Caddesi üzerinde. Etrafı açık bir mekan. Girişte tabelalara bakarak siparişinizi veriyorsunuz. Size verilen numarayla boş masaların birine oturuyorsunuz. Siparişiniz hazırlanınca masadaki numaranıza bakarak garson getiriyor. Çatal, bıçak ve suyunuzu kendiniz alıyorsunuz. İlk akşam kocaman bir balık (1 kg.) deniz ürünleri pilavı ve 3 biraya 1100, ikinci akşam deniz ürünleri pilavı ve iki “fresh buka suyu” na 460 peso ödedik. Yemekler lezzetli ve doyurucuydu.


Buko suyu içiyorum


Otele dönerken açık bulduğumuz bir tezgahtan teknede kullanmak için su geçirmez çantalardan aldık. 20 litrelik çanta 400 peso. (10-15-20-30 litrelikler var.) Her yerde satılıyor. Her rengi var. Biz yapmadık ama (450 dedi 400 verdik. Biraz uğraşsaydık daha ucuz da alabilirdik.) siz pazarlık yapmayı unutmayın.

Ertesi gün tur A’ ya çıktık. Sabah otelden aldılar. Tur bitiminde otele bıraktılar. Tur 900 peso. Sabah 8.30’ dan 16.30’a kadar sürdü. Kayangan Gölü ve isimlerini not almadığım 4 yer gezdik. İlk durağımız Kayangan gölüydü. Motorun yanaştığı yerden  164 basamak tırmanarak Filipinler'in tanıtımında kullanılan manzara fotolarının çekildiği tepeye çıktık.


Göle ulaşmak için bu merdivenden çıkıyoruz




Manzara nefis


Burada fotoğraf çektirdikten sonra 204 basamak inerek Kayangan gölüne ulaştık. Can yelekleri olmadan girmenin yasak olduğu göl, gerçekten bir doğa harikası. Fotoğraflar çektikten sonra doyasıya yüzdük.






Kayangan Gölü


Bu sefer 204 basamak tırmanıp 164 basamak inerek teknenin yanına geldik. Teknelerin yanaştığı bu yerde su, kola, bira satılmakta. Ayrıca kızarmış muz ve bir çeşit dondurma da satılıyor. Fiyatlar biraz pahalı. (Şehirde 35 peso olan 1 litre su burada 80 peso.)


Süpermarket


Gezdiğimiz yerlerde doğa ve deniz çok güzeldi ama denizin altı çok daha güzeldi. Deniz gözlüğünüzü yanınıza almadan tekne turuna çıkmayın. (İsteyenler teknede de kiralayabiliyor.) Teknelerde kanolar da var. Gezmek isteyen kiralayabiliyor.






Öğlen yemeğini teknede veya yanaştığınız bir plajda veriyorlar. Balık, tavuk, karides, midye, patlıcan biber kızartması, ananas, karpuz vb. servis ediliyor. Ekmek niyetine de iki tencere haşlanmış pirinç. Sade olarak yenince pek bir şeye benzemeyen bu pirincin üzerine, masaya bol miktarda koyulan soslardan dökünce lezzetleniyor. Yemek molası sırasında teknelere yanaşan sandallardan su, cips, kola ve bira da alabilirsiniz.


Öğlen yemeğimiz


Tekne turu sonrası otelde biraz dinlendikten sonra tuzlu su kaplıcası olan Maquinit Hot Spring’e gitmeye karar verdik. Resepsiyondan çağırttırdığımız bir tricycle ile 500 pesoya anlaştık. Şehir dışındaki bu kaplıcaya bizi götürüp 2 saat bekleyecek ve geri getirecek.


Kaplıcanın girişi

Şehir dışına çıktıktan sonra bozuk yollardan epey ilerledikten sonra vardık kaplıcalara. Kaplıcalara giriş adam başı 200 peso. Temiz, tuvaleti, soyunma kabinleri olan düzenli bir yer. Etrafında dolaşıp, isterseniz  oturabileceğiniz  yerleri olan büyükçe bir havuz. Suyun sıcaklığı 40 derece. Hemen yanı başında deniz var. Sıcacık sulara kendimizi bırakıyoruz. Yorgunluğumuzun bu tuzlu, sıcak sulara karışarak gittiğini hissediyoruz.










İyice dinlendikten sonra giyinip kapıda bizi bekleyen aracımızla otele dönüyoruz. Kaplıca hakkında son not: Güneşin tepede olduğu saatlerde buraya gelmeyin. Sıcak havuz ve kızgın güneş sizi canınızdan bezdirebilir.


Coron’da 2. gün tur A’ yı, 3. gün tur B’yi yaptık. 4. gün turlara katılmadık, otelden ayarladığımız tricycle ile Cebu Beach’e gittik. 40 dakikalık gayet bozuk bir yoldan geçerek ulaştığımız bu plaj turistlere  görmeleri için öneriliyor. Araç sizi oraya götürüyor, bekliyor ve geri getiriyor. 700 peso. Alana giriş adam başı 50 peso. Güzel,ağaçlıklı, piknik yapılacak yerler var. Kum güzel ancak deniz hiç de güzel değil. Sığ bir deniz. Git git diz boyunu geçmiyor. Hafif derinleşmeye başladığı yerler ise otlarla kaplı. Otların içinde yürümek zorundasınız. Yeterince derin olmadığı için yüzüp geçemiyorsunuz. Gidip görmeseniz hiçbir şey kaybetmiş olmazsınız. Denize giremediğimiz için Cebu Beach’te fazla oyalanmadık. İlk gün gidip çok beğendiğimiz kaplıcalara bir kez daha gittik.





Coron’da sokak lambası yok. Sokaklar dükkan ve vitrin ışıkları ile aydınlanıyor. Dükkanlar kapanınca her yer karalık. Kaldırım yok. Yollar bozuk ve oldukça dar. Motorlar, tricyclelar, mini vanlar üst üste. Yoğun bir egzoz dumanı var. Yanımızda maske getirmediğimize pişman olduk. Gözle görülebilen bir yoksulluk var. Evler derme çatma. Ama ne hikmetse insanların yüzü gülüyor. Herkesin halinden memnun ve mutlu bir havası var. İçinde bulundukları (bizce) olumsuz koşullara aldırmadan mutlu ve huzurlu yaşıyorlar.









Burada kuaförler kadın erkek karışık. Kadınlarla beraber erkeklerde saçını kestirip, manikür, pedikür yaptırabiliyorlar. “Biz kimin kızından aşağı kalırız?” diyerek girdik ilk gördüğümüz kuaföre. Manikür ve pedikür yaptırdık. Ardından da ayak bakımı ve masajı. 65 yıllık ayaklarım böyle bakım görmemişti. Hepsi toplam 600 peso (60 Lira) tuttu. Ellerimiz, ayaklarımız, tırnaklarımız, topuklarımız tertemiz oldu. Sevdim ben bu işi.

Akşamları yemekten sonra ana caddeyi şöyle bir turlayıp, her hangi bir bara oturuyoruz. Gelen geçeni izleyerek bir iki bira içip otele dönüyoruz. Fazla gürültülü, cıstak cıstak müzik çalınan barlara giremiyoruz. Hemen başımız ağrımaya başlıyor. İhtiyarlıyor muyuz acaba?!!