Gezi Alemi

e-Posta:    Şifre:     Kaydol | Şifremi Unuttum
 
Gezi Alemi ::::: İspanya ::::: Madrid ::::: MADRİD - Tarihin, Coşkunun ve Eğlencenin Kenti        
Ülke Şehir Ekleme Düzenleme Gezi Tarihleri Okunma Yorum Yazan 
İspanya Madrid 17 Haziran 2011 01 Ocak 2008
04 Nisan 2008
6462 5 Torun Çelebiler 

 MADRİD - Tarihin, Coşkunun ve Eğlencenin Kenti
 (Genel)

İber yarımadasının ortasında, ya da daha bilinen bir ifadeyle İspanya'nın göbeğinde cıvıl cıvıl bir kenttir Madrid. İspanyolca'nın beden diliyle bir olduğu, sanatın mimari ile, mimarinin ise tarihle buluştuğu, coşkunun kocaman bir şehri doldurduğu benzersiz bir büyüdür Marid'i yaşamak. Pek çok meydan, meydanlarda göz alıcı heykeller en özeli ise şehrin simgesi olan, "kocayemiş ağacından beslenen bronz ayı"... İnanışa göre, bu heykelin önünde fotoğraf çektiren kişiler bir gün tekrar Madrid'e dönerlermiş.

İspanyol kültüründe, bizim kültürümüzden hayli farklı gelenekler bulunmakta. Örneğin "siesta", çoğu Madridlinin vazgeçilmez öğlen uykusudur. Siesta'nın nedeni, öğle yemeğinden sonra uyuyup, günün kalanında çalışabilmek için güç toplamak ve güneşin yakıcı yüzünden uyuyarak saklanmakmış. Günümüz Madrid'in de yoğun iş sebebiyle çok yaygın olarak yapılamasa da, İspanyol geleneklerine adını kazımayı başarmıştır.
Bir başka örnek ise "flâmenko"dur. Flâmenko zor şartlarda çalıştırılan Çingenelerin acı ve mutsuzluklarını göstermek için yaptıkları sert vuruşlu bir dans olarak başlamış, ancak daha sonra tüm ülkeye yayılıp İspanyol sanatına damgasını vurmuştur. Son olarak, bizim kültürümüze çok uzak görünen "boğa güreşleri". Her ne kadar hayvanların bu şekilde katledilmesine karşı olsam da, boğa güreşi başta Madrid olmak üzere çok yaygın olarak yapılan bir İspanyol geleneğidir. 15. yüzyılda ulusal bir spor haline gelen boğa güreşleri, günümüzde İspanyol halkından büyük ilgi görmektedir.

Madrid deyince futbol severlerin aklına ilk gelen şeylerden biri Real Madrid'dir. Real Madrid, dünyada çok fazla hayranı olan başarılı bir futbol takımıdır. Bazı futbol otoritelerine göre "20. yüzyılın en iyi futbol takımı" olarak nitelendirilmekte. Kulübün adındaki "Real" kelimesi kraliyet anlamına gelmektedir ve amblemindeki taç da bu kelimeyi simgelemekte.
Tabii bu kadar büyük ve başarılı bir futbol takımına sahip olan İspanya'nın dünya futbolundaki başarısı küçümsenemez. İspanyol milli takımı 2010'da Afrika'da oynanan dünya futbol şampiyonasında kupa sahibi oldu. Tam da İspanya ve Hollanda'nın final maçını oynadığı akşam, ben de Madrid'de idim. Maç Afrika'da oynandığından, canlı olarak izleyemesem de, Madrid'de İspanyol halkının maç heyecanına yakından tanık oldum.

İşte İspanyol insanını gerçek anlamda o zaman tanıdım, diyebilirim. Daha bir önceki gün "ne sakin adam" dediğim kişiler, çoğu Madridli gibi yüzünü sarı ve kırmızıya boyamış avazı çıktığı kadar bağırıyordu. Sokaktaki dilenciden köpeğini gezdiren yaşlı teyzeye kadar, formayı giyen, bayrağı kapan sokaklara dökülmüştü. Meydanlardaki heykellere İspanyol bayrakları giydirilmişti! Madrid'in büyük meydanlarına dev televizyon ekranları kurulmuş, saatler ilerleyip maç başladığında ise dünyanın her yerindeki İspanyollar tek yürek olmuştu. Uzatmayla beraber 110 dakika için olsa bile. Kalpler coşkulu, beklentiler büyüktü. Hakem bitiş düdüğünü çaldığında İspanya maçının zafer sesini duyduk. Dünya kupasını kazandığında ise sokaklarda ve meydanlarda tek bir boş köşe yoktu. Düdükler vuvuzelalar ve coşkudan kalıbına sığamayan insanlar... İşte futbol böyle bir aşk, fanatik İspanyollar için.
Dünyanın neresi olursa olsun alışveriş, bir kadının vazgeçilmez tutkusudur. Madrid alışveriş ile çok anılmasa da pek çok alışveriş merkezine sahip. Bunlardan en büyüğü "El Corte İngles"tir. Burada her kat bir tema için ayrılmıştır. Süpermarketinden, parfümeriye kadar aradığınız her şeyi burada bulmak mümkün. Böyle büyük alışveriş merkezi değil de küçük bir butikten alışveriş yapmak isterseniz de, asırlık sokakların her adımında karşınıza çıkan girişken satıcılarla dolu ufak hediyelik eşya dükkanları kendinize ve sevdiklerinize bu şehri hatırlatacak bir şeyler almak için idealdir.

Bir şehre benliğini veren ve insanını şekillendiren o şehrin sokaklarıdır. Madrid'de de sokaklar çok önemli ve tarihi... Yolu takip ettiğinizde sizi o kocaman meydanlara götüren sokaklar, fark etmeseniz de öyle çok şeye tanık olular ki gün boyu. Esrarkeşinden iş adamına, dilencisinden aşıklarına kadar kimlere ev sahipliği yapmaz ki sokaklar! Her sınıftan insanı yan yana görebilirsiniz sokaklarda. Asırlık sokaklarda uzun bir yürüyüş İspanyol insanını daha derinden tanımak için ideal olsa gerek. Bir aslanı kafeste değil de doğada görmek gibi bir şey bu. Ülkenizde görmeye alışık olmadığınız şeyler görüyorsunuz, hem de en doğal haliyle. İspanyolca'yı fon müziği gibi; hafif kavruk tenli, kumral, atak ve sıcakkanlı İspanyol insanını ise müziğin üzerine okunan şiir gibi hissediyorsunuz bu tada varınca. İnsanları ve kültürlerini incelemekten yorulunca da sokak kenarlarında adım başı karşınıza çıkan şirin kafelerde dondurma ya da buz gibi limonata, sıcak bir yaz gününde gözlemlerinizi düşünürken doğrusu iyi gidiyor.
İspanyolların yeme içme kültürleri bizimkine benziyor. Akdenizli oldukları için coğrafi konumları yemek kültürlerini etkilemiş haliyle. Güne, sabahın erken saatlerinde yaptıkları hafif bir kahvaltıyla başlıyorlar. Daha sonra saat 11'de ikinci bir kahvaltı, saat 13:00'da ise "tapas" dedikleri küçük meze ve kanepeler... Tapas öncelerde İspanyolların içkilerinin içine sinek ve böcek girmesini engellemek için bardaklarının üstünü kapattıkları dilim kesilmiş salam, peynir ve ekmek olarak tanımlanmış, sonra da bu işlevden sıyrılıp bir içki mezesi haline gelmiş. Öğleden sonra saat 14:00-15:00 arasında öğle yemeği, akşamüstü çay ve bisküvi, daha sonra tekrar içkiyle beraber tapas ve son olarak akşamın ilerleyen saatlerinde sıcak sohbetli uzun akşam yemekleri, tıpkı Türklerinki gibi...

Bu büyülü şehir her yaştan insana kucak açtığı gibi çocuklara ve hep çocuk kalanlara da ideal olanaklar sunmakta. Dünyanın sayılı eğlence parklarından biri olan "Park Warner Bros"a ev sahipliği yapıyor. Çoğumuzun küçüklük modeli "Bugs Bunny" ya da "Tweety" gibi çizgi film karakterleri sizin için burada hayata geçirilmiş. Onlara sarılıp fotoğraf çektirdikten sonra ise asıl eğlence başlıyor. Karakterlerin dünyasında bir yolculuğa çıkıp her biri ayrı ayrı temaya sahip olan hızlı trenler ve sayısız lunapark aletiyle çizgi film karakterleri gibi eğleniyorsunuz. 2002'de açılan bu park, Madrid'in sadece 25 km güneydoğusunda. Madrid'e yolunuz düşerse, hangi yaşta olursanız olun, çocuklar gibi eğlenmek için bu eğlence merkezine gitmenizi kesinlikle öneririm.

Ben de 2010 yazında Madrid'in büyüsüne kapılmak için bu dopdolu şehri ziyaret ettim. Gerçekten harika bir ülkenin sınırları içinde, çağdaşlığı ve tarihi bir arada taşıyan bir şehir Madrid. En çok da insanları ve sıcakkanlılığı hoşuma gitti. Beni en çok hayrete düşüren şey ise pek de alışılmadık İspanyol milli coşkusu oldu. Size de mutlaka bu benzersiz düşü yaşamak için Madrid'e gitmenizi öneririm. Yazdığım her şey bir yana, Madrid'i hissetmek, koklamak, tatmak, görmek, dinlemek ve bu şehre dokunmak bambaşka. Hele ki sıcak bir yaz günüyse, yapılacak çok şey var demektir. Son olarak Madrid'i bir cümlede toparlamak istiyorum: "Tarihi, coşkuyu ve eğlenceyi tek sayfada çizebilen bir kalem gibidir Madrid, alışılmadık..."
YAĞMUR BALABANLI -14 yaşındayım. Madrid'I seçtim, çünkü gezdiğim yerler arasında beni en çok büyüleyen şehir burası oldu.


Not: Bu yazı, Evliya Çelebi'nin doğumunun 400. yılı anısına hazırlanan ve tüm geliri UNICEF Türkiye Komitesi'ne bağışlanan "Torun Çelebiler Seyahatnamesi, 2011" adlı kitaptan editörlerin özel izni alınarak yayımlanmıştır.








 Yazılan Yorumlar...
soner
(27 Temmuz 2012)

değerli gezgin alemi takipçileri... Eşimle beraber eylül ayında ispanya, portekiz ve fas gezisi yapmayı planlıyoruz.. bir yol haritası şeklinde bize önerebileceğiniz; kültür ve alışveriş ağırlıklı bir gezi planı örnekleri sunabilirmisiniz.. mailime de yollayabilirseniz sevinirim.. herkese iyi gezmeler..

Erdin İVGİN
(24 Haziran 2011)

Yağmur keyifle okudum yazını. Teşekkür ederim.
Bu yazı, harika zaman geçirdiğim Madrid gezimi hatırlattı bana. Katıldığım Flamenko gecesini hâlâ unutamıyorum.

NEŞE
(24 Haziran 2011)

Yağmur,bize sadece gördüklerini değil,kendi yorumlarını da aktardın..İşte gerçek gezgin böyle yapar ve kişiler arasındaki yorum farklılıkları ortaya çıkar..Çok teşekkürler.

Raynor
(19 Haziran 2011)

Ellerine sağlık sevgili Yağmur...

hakangeziyor
(19 Haziran 2011)

Sevgili Yağmur, flamenko, futbol, tapas, El Corte Ingles derken bizi aldın oralara götürdün. Kalemine sağlık kardeşim...

 Yorum yazmak isterseniz...
 
Yorum Yazabilmek İçin Üye Girişi Yapmalısınız.