Gezi Alemi

e-Posta:    Şifre:     Kaydol | Şifremi Unuttum
 
Gezi Alemi ::::: Türkiye ::::: Antalya ::::: On Yıl Sonra Yeniden Kaş        
Ülke Şehir Ekleme Düzenleme Gezi Tarihleri Okunma Yorum Yazan 
Türkiye Antalya 11 Ekim 2011 07 Eylül 2011
07 Eylül 2011
11745 4 NEŞE 

 On Yıl Sonra Yeniden Kaş
 (Genel)

Aradan yıllar geçtikten sonra sevdiğim bir yeri yeniden gezmek,görmek çok zevk veriyor bana, tabii yörenin gelişmesi olumlu yönde olduysa.. Bu yazın sıcaklarını püfür püfür esen İstanbul da geçirdikten ve Bodrum konusunda da her yıla kıyasla hoş olmayan haberler aldıktan sonra rotamızı KAŞ a çevirdik.

Önce bütçemizi ayarlayıp,sonra da neyle gideceğiz,orada bize araba lazım mı sorularını sorduk kendimize... Benzin fiyatları ve Dalaman havaalanından 3-4 saatlik yolculuk bizi otobüsle gece yolculuğuna yöneltti ama sizlere tavsiye edilmeyecek bir yol seçmişiz, 14 saat pek rahat geçmedi, oysa otobüsümüz çok konforluydu. Bacaklar bir türlü sığmıyor, baş cama dayandıkça sarsılıyor, omuzlar tutuluyor, minik yastık kayıyor... Tabii bunlar hep "gençlik" ten oluyor..(!)

Otobüsün Kaş a varması öğleyi buldu. Otogar dan 8 tl. lik kısa bir taksi yolculuğu ile Küçük Çakıl bölgesinde, çok yakın bir arkadaşın tavsiyesi ile yer ayırttığımız Koza Otel e geldik. (iki kişi kahvaltı dahil 125 tl-eylül fiyatı.) Tam bir aile işletmesi, beyaz, temiz bir bina, küçük bir yüzme havuzu, 4 katlı ve tüm katlar boyunca çatıya kadar yükselen muhteşem bir begonvil yapıyı taçlandırıyor.
Ayşe Hanım 14 saatlik yolculuğumuzu ödüllendirerek bize en güzel odayı verdi, 3.katın en köşesi, yeterli büyüklükte bir oda ve önünde şahane manzaralı bir balkon, adalar modalar, masmavi deniz ve ufukta minik Meis adası tüm güzelliği ile karşımızda...
Otobüsün yorgunluğunu bir anda unuttuk ve hemen hazırlanarak tam karşımızdaki Derya plaja attık kendimizi.

Derya plajı Kaş ın tüm plajları gibi kayalar üzerine inşa edilen platformların üzerinde yer alıyor. Kocaman beyaz şemsiyelerin altında ahşap şezlonglar ve minik sehpalar ile belli ki çok emek sarf edilmiş .Demir ayaklar kayaların uygun yerlerine çakılmış ve üzeri ahşap döşenmiş, aralara güzel bitkiler dikilmiş ve minik köprülerle kaya platformları birbirine bağlanmış, aşağıda kayaların arasında girdaplar yapan turkuvaz denizi keyifle seyrediyoruz. Burada yan gelip yatmaya para yok ama zengin mönüden bir şeyler yemeniz şartı ile. Pizza mönüsü çok geniş ,iki kişi öğlenleri burada yaklaşık bir hafta boyunca yedik ve 30-40 tl arası ödedik.. Derya plajı limana girişe öyle güzel, tam köşe noktasına yerleşmiş ki, Liman başkanlığı bile böyle güzel bir yer tutamaz, aynı zamanda çok da eğlenceli, mendireğe giren tüm tekneler önünüzden bir tören düzeninde süzülüp geçiyorlar. Üç kat platformun aşağısı ise pırıl pırıl ve yer yer soğuk masmavi bir deniz. Kaş'ın özgür çocukları kayalardan atlamakta usta olmuşlar, biraz da biz büyük şehirden gelenlere gösteriş yapıp bırakıyorlar kendilerini balıklama aşağıya! Denize giriş çocuklu aileler için zor olabilir, çünkü ya atlayacaksınız ya da metal merdivenlerden yavaşça süzüleceksiniz mavi sulara... Her kulaçta önümden balıklar ordusu kaçışıyor, minik balıklar denizi döven su damlacıkları gibi, atlıyor, zıplıyor, girdaplar oluşturuyorlar. Derya plajın kusuru var mı ? Her güzelin olduğu kadar var tabii... En üst kattaki bölümde oturursanız yüksek sesli müzikten perişan olabilirsiniz, deniz kenarında romantik parçalar iyi olabilir de, rock vaziyetleri neyin nesi ?
Cuma günü Kaş'ın pazarı,önümüzden geçen ve mendireğe giren küçük, şirin tekneler Yunan bayrağı taşıyorlar, her teknede 10-15 kişi var, komşu Meis halkı ihtiyaçlarını buradan sağlıyor, öğlende tekrar geri dönüyorlar 20 dakika uzaklıktaki Meis e, hem de tıka -basa dolu olarak. Gelecek hafta biz de gideceğiz karşı komşuya ve duruma bir kez de karşıdan, Meis den bakacağız...

Balkonumuzdan nefis bir gün batımı izledikten sonra, Kaş sokaklarına çıkıyoruz. Her yer temiz, Cumhuriyet meydanı pırıl pırıl, köşedeki eski camii bembeyaz parlıyor, meydanı kafeler, barlar, lokantalar çeviriyor.
Eski Noel Baba kafe yerli yerinde ama modern koltukları da yakışmış, 10 yıl önceki gibi yine dolu... 1978 deki ilk gezimizde burada oturur ve arkada kayaların ardından mehtabın doğuşunu izlerdik... Antalya-Kaş yolu yapılıyordu, her yer toz-duman, dinamitler patlıyor, yol kapanıyor, klimasız Renault arabamızda terler içinde beklerdik yollarda, sonu muhteşem olurdu bu bekleyişin tabii, kıyıdaki minik binanın üst katı Belediye, alt katı ise Mercan restaurant tı, yemek sırasında sıcak basarsa, atardık kendimizi serin sulara masamızın yanı başından... Bir -iki tane pansiyon vardı antik tiyatroya giden yolda.. Bugün ise oteli, hoteli, pansiyonu, apartı her yer konaklama dolmuş, denizden Kaş a bakış bu nedenle kayalara dizilmiş beton kulelere benziyor, 35 yıl önce buraları bomboş kayalıktı, 10 yıl önce de bu betonlar daha az sayıdaydı tabii...
Cumhuriyet meydanından yukarı doğru "uzun çarşı "ya çıkıyoruz... Köşelerde minik ve şirin barlar var, eylül ortası olmasına rağmen mutlu turistler doldurmuş yasemin çardaklarının altını... Sohbetler koyu, biralar büyük, ortam hoş
Bence Uzun çarşı dünyanın bir başka yerinde eşi olmayan bir yer.. Sağlı sollu eski Kaş evleri restore edilmiş ve şık dükkânlara ev sahipliği yapıyor, kaliteli kuyumcular, güzel ve tasarım sonucu yaratılan şık giysiler, rengârenk halıcılar müşteri bekliyor ve kısa sokak tam tepede anıtsal bir Likya mezarı ile taçlanıyor,
Esnaf yastıkları dizmiş mezarın kaidesinin çevresine ,piyasa sohbeti yapıyor... Nerde görülmüş, kasabanın ortasında çarşının göbeğinde ev büyüklüğünde bir Likya mezarı ?
Likya mezarının sağ arkasından dolaşınca aradığımız adresi buluyoruz... 10 Yıl önce Kalkan daki pansiyonlarını kapatarak Kaş a yerleşen ve burada yıllardır İKBAL Restaurantı işleten sevgili dostlarımız Vecdi-Barbara karşımızda. İkbal adı klasik bir lokantayı çağrıştırabilir ama yemekler gerçekten her mutfaktan lezzetli seçimler... Kılıç balığı şiş çok güzel, kurutulmamış, balık ve et yemekleri yanında daima kremalı patates ve pilav garnitür geliyor, fırında soğanlı tavuk çok güzel, ayrıca içi ıspanak ve peynir doldurulmuş tavuk göğüs sarma da çok başarılı. Tatlı olarak, sıcak vişne soslu dondurma da nefisti. Barbara nın Alman disiplini, Vecdinin organizesi, çocukluğundan beri tanıdığımız Ekrem in servisdeki becerisi, Murtaza, Azerbaycanlı şef in ve Fatma nın güler yüzleri ile biz de çok memnun kaldık İkbal den. Bir hafta boyunca 5 kez yedik, tek Türk masa bizdik, yabancıların 2 gün sonraya rezervasyon yaptırdıklarını izledik. Fiyatlar derseniz, Kaş ortalamasının dışına çıkmıyor ve cepleri yakmıyor.
Bir gece aynı sırada yer alan" Bahçe Balık"a da gittik. Temiz, beyaz, iddiasız dekorasyonu ve lezzetli mezelerini beğendik, fiyatlar ise İstanbul dan ucuz ama Kaş ortalamasında "balık kategorisi" ne girer...

İstanbul dan ayrılmadan "Bi lokma" konusunda epeyi iyi şeyler okumuştuk.Gerçekten yer olarak,bahçe olarak çok güzel,kısa bir merdivenle güzel bir bahçenin çevrelediği eski ,restore edilmiş bir Kaş evine çıkılıyor,servis hızlı,yemekler çok çeşitli ve güzel ,iki kişi şarap dahil,85.tl de fena değildi.Terasın köşesindeki masadan liman manzarası tatlı gibi geldi yemek üstüne...
Dostların tavsiyesi üzerine iki günlük deniz keyfimizi de "Büyük Çakıl" plajında yaptık. Kaş a ilk gelişimizde böyle bir yerin varlığını bile bilmiyorduk, aradan geçen yıllar boyu güzellikler de ortaya çıkıyor. Sıcakta yokuşlu bir yolu yürümek zor, gidiş-geliş taksi ile oldu ama değdi doğrusu. Kayaların arasına sıkışmış bir vadinin denize açıldığı noktada beyaz ve iri çakıllı bir kıyıda 3-4 plaj tesisi parsellemiş burayı, biz en baştaki Mermaid=Deniz kızı na gittik. Öğlende çardak altında hafif bir şeyler atıştırdık, buz gibi biramızı içtik ve bira kadar soğuk denize daldık çıktık. Yer altı suları kayalardan süzülerek masmavi denize karışıyor ve Antalya civarının "çorba" sıcaklığındaki denizini bu bölgede Marmara ısısına indiriyor... Çok hoş... Burada da aynı yöntem geçerli,bir şeyler yeme-içme karşılığında şemsiye ve şezlonglara para ödenmiyor. Fiyatlar Küçük Çakıl a göre daha ucuz.
Kaş mendireğinde bir tur atmak da çok eğlenceli, allı-yeşilli, çeşitli ülke bayrakları ve tekne sahiplerinin kibar selamları ile tur teknelerinin olduğu rıhtıma ilerliyoruz..

Onlarca tekne sıra sıra, önlerinde ertesi günün tur programını gösteren renkli posterleri ve çeşitli diller konuşan görevlileri ile bizleri davet ediyorlar. Ama biz kararımızı verdik bile, Meis e gidiş tekne biletlerimizi de aldığımız "Meis Express" ile çıkacağız Kekova turuna. Yeni bir yöntem geliştirmişler, Kekova ya kadar olan 1- 1,5 saatlik tekne yolculuğundan vazgeçmişler ve bizi minibüslerle Uçağız mevkiine götürüp, orada teknelere alıyorlar. Böylece 2-2,5 saat kazanıyoruz ve bu sayede Kekova koylarında daha önce görmediğimiz bölgelere de gidebileceğiz.
Meis Express in üniversite öğrencisi şirin rehberleri Nuray ve Ramazan ın eşliğinde klimalı minibüse kurulduk, İtalyan iki kız, Valencia lı bir İspanyol çift, birkaç Türk ve biz yola revan olduk. Yıllar öncesinin Uçağız köyü biraz daha bakımlı olarak çıktı karşımıza, eski evler korunmuş, bakılmış, birkaç dükkan açılmış turistlere yönelik, toz-toprak olan küçük meydan taş döşenmiş. Tekneler hazır, bizim gibi otobüs ve minibüsle gelenler teknelere alınıyor, rotamız Ramazan tarafından açıklanıyor. 10-15 tekne var, herkes aynı rota da ilerleyecek ve denizde ciddi bir trafik oluşacak. Koca teknede 25 kişiyiz, çok şükür avaz avaz bağıran bir müzik de yok !
İlk durağımız Akvaryum koyu... Aman yarabbim, o nasıl bir deniz öyle ? Tüm tekne atıyor kendini müthiş denize, yüzüyor, yüzüyorum, kış aylarına enerji biriktiriyorum.
Denizden çıkar çıkmaz demli çaylarla karşılanıyoruz, yanında minik bisküviler. İkinci molamızı Tersane koyunda veriyoruz, yine muhteşem bir deniz... Dar koylarda trafik bayağı yoğun, tekneler tıkış tıkış, biri giriyor, diğeri çıkıyor, çıpa halatlarının birbirine dolanması an meselesi. Arada yüzmek pek hoş değil, bu nedenle kayaların dibindeki turkuvaz minik girintilere yüzüyorum, buralara koy değil de belki kovuk diyebiliriz.
Daha sonra ise rotamızı Batık şehre çeviriyoruz.Bu bölgede dalmak ve denize girmek yasak edilmiş,bence çok da iyi olmuş..

Sıra sıra tekneler ,kalabalık bir cadde trafiği gibi sağ şeritten gidip,batık şehrin evlerini,sarnıçlarını,liman merdivenlerini,kandil nişlerini görüp,sol şeritten dönüyorlar,birbirimize neredeyse sürtünecek kadar yakın geçiyoruz karşı yönden dönen teknelerle
Bu trafik içinde rengarenk kanolara binmiş bir İngiliz grup daha ağır ve eğlenceli bir seyirle Batık şehrin keyfini çıkartıyor.
Bu noktadan sonra bizim bilmediğimiz sulara giriyoruz, Kekova ya denizden gelen turlar bu bölgeye gelmiyorlar, vakit yetişmiyor çünkü.

Şimdi bir "Korsan mağarası" na giriyoruz..Korsan mı değil mi bilmem ama bizim büyük tekne tabii tam olarak içeri giremiyor, o iş küçük teknelerle daha kolay, biz de şöyle bir burnumuzu soktuktan sonra tornistan ediyoruz.
Gökkaya koyunda yemek molası veriliyor, ama önce yine atıyorum kendimi sulara. İspanyol çift çok mutlu, uzun sohbetler yapıyoruz. Böyle turlarda öğle yemekleri genellikle çok uydurma olur. Bu kez yanıldık, kocaman masaya tepsiler içinde nefis yemekler dizilmiş. Salata, soslu patlıcan, makarna salatası, mücver, tavuk ızgara, pilav ve meyve... İçecekler bizden. Tur için ödediğimiz 50 tl ye dahil olan bu kapsamlı yemek ve güzel gezi rotası herkesi memnun etmişe benziyor.

Burç koyu da bizim için yeni..Tepede bir karakol kalesinin kalıntısı koya adını vermiş,geç Roma,erken Bizans olması kuvvetle muhtemel bu kalıntıyı ilk kez görüyor ve yüzmenin tadını çıkartıyoruz.
Şimdi de şanlı Hamidiye zırhlımızın bir kış boyunca yaralarını sardığı koyun önünden geçiyoruz.I.Dünya savaşında Akdeniz den Ege ye bir harekata giderken,düşman donanmasından uzakta sakin ve korunaklı bir koyda yaralarını sarması ve dinlenmesi gerekmektedir kahraman geminin. Aranan koy, Kekova adasının gizlediği bir sakin köşede bulunur ve gemi direklerinin bile görünemeyeceği bu koyda bir kış geçirilir. Selam olsun sana şanlı Hamidiye!
Sırada eski dost Simena kalesi ve Kale köy var..Yıllar öncesine göre bu köyü de gayet temiz,bakımlı ve korunmuş bulduk.Sokaklarına asfalt dökemeyeceklerine göre bu köyde yapılacak iş bence yapıları olduğu gibi korumak ve bakımlarını yapmaktır.Dar ve yokuşlu bir çıkışla Simena kalesinin bilet gişesine geldik. Yolda yöre halkının emeğinin ürünleri, kurutulmuş şifalı ot, elde örülmüş, dikilmiş dantel, oya ve kıyafetler basit sergilerde sunuluyor, minik bir tentenin altında yörenin limonlarından yapılmış gerçek limonata satılıyor.
Yolculuğa çıkarken çantadaki fazlalıkları çıkartmıştım, bu arada müze kartlarımızda evde kalmış. Neyse ki teknede çok sevdiğimiz yeni evli Antalyalı çift bize müze kartlarını ödünç verdiler ve 8 tl. ödemeden Simena kalesine giriş yaptık. Çok teşekkürler Ömer, cici eşini de seni de çok sevdik.
Kale de bakımdan nasibini almış, tahta merdivenler ve yürüme yolları, restorasyonu ile daha çekici hale gelmiş. Yukardan manzara müthiş, sağ sol deryalar, sağ arka yanımızda Likya mezarları bolluğu, yeşil zeytin ağaçlarının araları Likya mezarı kaynıyor desek yanlış olmaz.
Kaleden inişte denizin ortasındaki meşhur Likya mezarına da gidelim diyoruz. Yol yok bu köyde, evlerin avlularının, bahçelerinin kenarlarından tepelerinden dolaşarak mezara varıyoruz, binlerce yıldır yerinde, suların ortasında duruyor, hangi depremle gömüldü sulara ?
Son bir yüzme molası ile tekrar Üçağız'a dönüyoruz. 35 yıl önce Uçağız dan Kaş a döneceğimiz yol da yoktu, bu köyün tüm ulaşımı denizden yapılırdı. Tekrar minibüse geçiyoruz ve ışıl ışıl Kaş a geri dönüyoruz. Biraz dinlenmeden sonra biz de Kaş'ın güzel akşamının tadına varabilmek için Yasemin Çardaklı Barın bir köşesine oturuyoruz.

Meis bizi bekliyor, bakalım karşı kıyıdan Kaş nasıl görünüyor? Biletler hazır, harçlar bankaya yattı, istikamet Meis!








 Yazılan Yorumlar...
NEŞE
(11 Ekim 2011)

Sevgili Hakan,yazımı gurbet ellerde okuman ve yorumlaman ne büyük incelik..Gerçekten özlemişim Kaş ı ,güzel bir geziydi,zevk aldım ve bunu sizlerle de paylaşmak istedim,çok teşekkürler..

hakangeziyor
(11 Ekim 2011)

Hocam, keyifli gezi, harika anlatım ve müthiş bir görsellik...Daha ne denir ki?..Kaleminize sağlık...
Lüksemburgdan sevgiler...

NEŞE
(11 Ekim 2011)

Arkadan MEİS yazısı geliyor,biraz daha ısınacaksınız,hatta terletebilirim sizi...Teşekkürler güzel yorumunuza..

Erdin İVGİN
(11 Ekim 2011)

Harika bir yazı harika fotoğraflar. Neşe Hanım bu soğuk günlerde içimizi ısıttınız.
Teşekkür ederiz.

 Yorum yazmak isterseniz...
 
Yorum Yazabilmek İçin Üye Girişi Yapmalısınız.