Gezi Alemi

e-Posta:    Şifre:     Kaydol | Şifremi Unuttum
 
Gezi Alemi ::::: İtalya ::::: Roma ::::: ROMA - Ciao! Merhaba!        
Ülke Şehir Ekleme Düzenleme Gezi Tarihleri Okunma Yorum Yazan 
İtalya Roma 20  Aralık 2011 01 Ocak 2011
01 Ocak 2011
6323 2 Torun Çelebiler 

 ROMA - Ciao! Merhaba!
 (Genel)

Aşkın, sanatın, pizzanın kenti ve aynı zamanda, sayısız heykel, çeşme ve tarihi yeri bir arada barındıran esrarengiz Roma.

Uçaktan indiğiniz anda önce bulutlu ve yağışlı bir hava karşılayacak sizi. Gün boyunca yağmur canınızı sıksa bile, büyük olasılıkla kar size yüzünü göstermeyecektir. Ardından yağmurun doğa ve yeşillikle karışmış kokusu saracak etrafınızı, artık yavaş yavaş gözlerinizi açabilirsiniz. İşte karşınızda birden fazla güzelliği barındıran, yaşayan düşlerin kenti Roma.
Kent merkezine inmek için on beş, yirmi dakikalık bir yolculuk yeterli olacaktır. Yol kenarında pek çok tarihi eser göreceksiniz. Bu yapıtlar Roma'nın farklı dönemlerine ait. Papalı Roma, Risorgimento Roma ve Modern Roma. Yol kenarlarında sayısız heykele ev sahipliği yapan binaları ve çeşmeleri görebilirsiniz. Yolculuğunuz boyunca unutmayın ki, gördüğünüz heykelli binalar bir tarihi eser değil, Bakanlık Binası veya Adalet Binası olabilir. 1900'lü yıllardan beri Roma'da "siesta" uygulaması var. Bu nedenle öğle saatlerinde, oyuncak satan satıcılar eşliğinde Roma'nın meşhur ve küçük sokaklarında büyüleyici evler arasında minik bir gezinti yapabilirsiniz. Ardından saat üç gibi yavaş yavaş kalabalıklaşan restoranların birine oturup bir şeyler atıştırabilirsiniz. Roma'da trafik Türkiye gibi değil; adımınızı yola attığınız anda tüm taşıtlar mutlaka duruyor.

Aslına bakarsanız, Roma'da en çok kullandığımız dil, beden dili oluyor. Yemek yerken asla parmaklarınızı ortada birleştirerek aşağı yukarı hareket ettirmeyin- bu bizde "leziz" anlamındadır- ama Roma'da bu "Siz ne yapıyorsunuz, amacınız ne?" anlamına geliyormuş. Eğer yemeğin güzelliğini dile getirmek için bu hareketi yaparsanız, karşınızdakiler de size aynı hareketle karşılık verebilir. Ancak "Elinize sağlık" demek için işaret parmağınızı çenenize koyup döndürürseniz amacınıza ulaşabilirmişsiniz.
Roma'ya ayak bastığınızda uğrayacağınız ilk yapılardan biri Trevi Çeşmesi (Aşk Çeşmesi) olabilir. Eğer buraya ulaşmak için bir dükkana soracak olursanız boşuna elinizdeki sözlükten aşk kelimesini aramayın, çünkü bu çeşmenin adının aşkla bir ilgisi yokmuş. Bu isim, yıllar önce iki sevgilinin bu çeşmede buluşma kararını konu edinen bir filmden girmiş günlük hayatımıza. Bu yüzden Trevi Çeşmesi'ni bulmak isterseniz "La Fontana di Trevi" demeniz yeterli olacaktır.

Çeşmeyi buldunuz diyelim, peki bu heykeller de neyin nesi, diye düşünmeyin çünkü dikkatli baktığınızda Trevi Çeşmesi'nin genel ifadesinin "deniz" olduğunu hemen anlayacaksınız. Deniz kabuğu şeklinde bir at arabası, bu arabayı çeken ve sudan çıkan kanatlı atlarla, bunları yöneten mitolojik Deniz Tanrısı'nın muhteşem uyumunu şaşkınlıkla izleyebilirsiniz.

Trevi çeşmesinden sola doğru yürüdüğünüzde İspanyol merdivenlerinde bulacaksınız kendinizi. Tam karşınızda gördüğünüz merdivenler, Roma'da kutsal sayılmaktadır. İnanışa göre bu merdivenleri çıkmak insanları yormamaktadır! Bu merdivenlerde insanlar özgürdürler. Kimisi gitar çalar, kimisi de arkadaş grubuyla dilediğince eğlenir; fakat kimse birbirine kin beslemez orada. Merdivenleri çıktığınızda, görkemli bir çan kulesiyle karşılaşacaksınız. Artık basamaklarında oturup küçük bir dinlenme molası verebilirsiniz.
Sonraki durağınız, büyük olasılıkla Colosseum (Kolezyum) olabilir. Bu büyüleyici yapı, içine elli bin kişiyi alabilecek büyük bir arena. Burada halkı eğlendirmek için gladyatör dövüşlerinin yapılmış olduğunu öğrenmek içinizi ürpertebilir. Depremler nedeni ile bazı bölümleri harap vaziyette olmasına ve bazı taşlarının çalınmış olmasına rağmen Colosseum, Roma İmparatorluğu'nun sembolü olarak görülür. Bugün ise Modern Roma'nın en çok turist çeken yerlerinden biridir. Zaten Roma çağdaşlığın ve tarihin dansını aynı sahnede görebileceğiniz sayılı yerlerden biri olsa gerektir.

Colosseum'un içinde esrarengiz bir yapı bulunuyor. Bu yapı, duyanları çok şaşırtır çünkü gladyatör dövüşlerinde, dövüşecek kişiler veya hayvanlar birbirini göremezler ve birbirlerinin nereden çıkacağını asla bilemezlermiş. İşte bu sistem halkın meraklanmasına ve heyecanlanmasına neden olur imiş!
Colosseum'a yürüme mesafesinde olan Piaza di Novani (Piatsa di Navoni-Novana Meydanı) Roma'da sanatın merkezidir. Herkes yeteneğini sergileme peşindedir orada. Ressamlar, müzisyenler, heykeltıraşlar... Oradaki küçük kafelerin birine oturarak meydanı şenlendiren müzisyenler eşliğinde kahvenizi yudumlayabilir veya meydandan biraz uzakta bulunan Santa Lucia restoranında öğle yemeğinizi yiyebilirsiz.

Ertesi gününüzü sadece Vatikan için ayırabilirsiniz. Vatikan, Katolik inancının merkezidir. Bu nedenle, dünyanın en küçük ülkesi olarak adlandırılmaktadır. Dünyada bir ilk, Roma'da gerçekleşmiştir: şehrin içinde ülke... 1929'da İtalya devleti ile kilise arasında Patti Lateranensi antlaşması imzalanmış. Bu antlaşma ile İtalya'nın resmi dininin Katoliklik olduğu ve Roma'nın kutsal bir şehir olduğu ilan edilmiş.
Sanat ve aşk tutkusunu her metre karesinde yaşatan Roma'nın, en ilgi çekici özelliklerinden biri de yemekleridir. Gerek kitaplarda, gerek filmlerde pizzaları ve spagettileriyle ünlü olan bu şehirde pizzanızı ister oturarak, isterseniz elinize alıp etrafta dolaşırken rahatlıkla yiyebilirsiniz. Roma'da genelde turistlerin tercih ettiği pizzalar "margaritta" veya "napoliten" pizzadır; çünkü bu pizza çeşitlerinin doğum hikayesi İtalya'ya aitmiş. Yemek sonrası nefis bir tiramisu sofranıza tat katacaktır. Kahvesi ile de tanınan Roma'da tiramisu yemek ayrı bir zevktir. Eğer bir gün yemek yemek yerine kahve ile bir şeyler atıştırmak isterseniz, espresso içmenizi önerebilirim.

Roma'ya gelip de dondurma yemeden gitmem, diyorsanız, Roma'da en çok karşılaşacağınız dondurmacı "Blue Ice" olacaktır. Bu dondurmacılarda tiramisulu dondurmadan, cappucinolu dondurmaya kadar pek çok seçenek bulunuyor.
Bu güzel şehirde en çok dikkat etmeniz gereken şey ne yazık ki hırsızlıktır. Eğer sokaktan veya pazardan bir şeyler alırsanız paket yaptırmayın; çünkü paketinizin içini taşla doldurabiliyorlarmış! Çok kalabalıklardan ve büyük pazarlardan da kaçınmanızda yarar olabilir. Ayrıca sokakta çanta satan satıcılardan çanta alma niyetinde değilseniz, asla fiyatını sormayın, çünkü peşinizi kolay kolay bırakmayacaklardır.

Bu kentin dilini ve karakterini biraz olsun kendinizden bir parçaymış gibi hissettiyseniz, daha fazla vakit kaybetmeden yola koyulun.

Roma bekler, ancak, hayat fazla beklemiyor galiba. Arridiverci Roma!
NİL NALBANTOĞLU - 14 yaşındayım. Roma'yı seçtim, çünkü beni en çok bu kent etkiledi. Umarım yazım da sizi etkiler.
Not: Bu yazı, Evliya Çelebi'nin doğumunun 400. yılı anısına hazırlanan ve tüm geliri UNICEF Türkiye Komitesi'ne bağışlanan "Torun Çelebiler Seyahatnamesi, 2011" adlı kitaptan editörlerin özel izni alınarak yayımlanmıştır.








 Yazılan Yorumlar...
NEŞE
(22  Aralık 2011)

Roma ,İstanbul a benzer...İmparatorluklar,eski ile yeni ve yedi tepe bize hiç yabancı değil...Sevgili Nil,senin izlenimlerine ortak olmak bana zevk verdi ...Teşekkürler

hakangeziyor
(20  Aralık 2011)

Sevgili Nil, Avrupanın en güzel şehirlerinden birisi olan Romayı kendine has üslubunla bizlerle paylaştığın için sonsuz teşekkürler. Ayrıca işaret dili ile ilgili söylediklerin pek çoğumuz için eminim ilk kez duyulan bir şey. En azından benim için öyle...
Kalemine sağlık...

 Yorum yazmak isterseniz...
 
Yorum Yazabilmek İçin Üye Girişi Yapmalısınız.