Gezi Alemi

e-Posta:    Şifre:     Kaydol | Şifremi Unuttum
 
Gezi Alemi ::::: Türkiye ::::: Van ::::: Van'da Güzel Bir Hafta Sonu Gezisi...        
Ülke Şehir Ekleme Düzenleme Gezi Tarihleri Okunma Yorum Yazan 
Türkiye Van 22 Ekim 2010 01 Ekim 2010
03 Ekim 2010
20247 5 Ebru 

 Van'da Güzel Bir Hafta Sonu Gezisi...
 (Genel)

1 Ekim 2010 Cuma akşamı arkadaşım Özge'yle hafta sonu için Van'a gittik. Kısa bir seyahat olduğu için bu 2 günü iyi değerlendirmemiz gerekiyordu. Cuma akşamı 18.30 uçağıyla Ankara'dan Van'a indik. Hava kararmıştı bile, biz vardığımızda. Önce kalacağımız yer olan DSİ'nin misafirhanesine (Havaalanına 5 dakika uzaklıkta, Edremit yolu üzerinde, geceliği 23 TL.) gidip eşyalarımızı bıraktık. Ardından, Van Gölü kenarındaki DSİ kampında yemek yiyip, serin göl havasını soluduk. Saat zaten geç olduğundan odamıza dönüp yoğun tempolu olacak hafta sonumuz için güzel bir uyku çektik.

Cumartesi sabahı yeni bir şehri keşfedecek olmanın verdiği heyecanla erkenden uyandık. İlk hedefimiz meşhur Van kahvaltısını tatmak oldu tabi. Bunun için şehir merkezine indik. Sloganı "Dünyada Van, ahirette iman, eğitim şart!" olan "Bak hele bak" adındaki enteresan kahvaltı salonuna gittik. Kahvaltıcı oldukça kalabalıktı ve ismi gibi enteresan bir mekandı. Mekan sahibi stand-up çı misali ortada dolanıp, bir yandan yöre şivesiyle konuşup espriler yaparken, diğer yandan İstanbul'un en küçük semti nedir? (bknz.bebek) tarzındaki bilmeceleriyle müsterileriyle diyalog kuruyordu. Bu tiplemenin eğlenceli mi sıradan mı yavan mı olduğuna ben şahsen karar veremedim. Yolunuz düşerse gidin kendiniz karar verin. Gelelim kahvaltımıza... Kahvaltı domates, salatalık, peynir, zeytin, bal, kaymak, sucuklu yumurta gibi klasik kahvaltılıkların yanında yöreye özgü buğdaydan yapılan kavut, murtuga, kalabalık gibi yiyecekler vardı. Dedikleri kadar varmış kahvaltısı. Bir güzel karnımızı doyurduktan sonra koyulduk yola.



İstikametimiz Van Çarşısı. Çarşı iki caddeden oluşmakta: Cumhuriyet ve Maraş caddeleri. Ana caddeden ziyade çarşıdaki ara sokakları gezmenizi tavsiye ederim. Alışveriş için bakındık çarşıda biraz. Çok büyük bir Rus pazarı var çarşının merkezinde. Oldukça ucuz ve çok çeşitli ürünler var. Hediye almak için alternatif çok. Hediyelik şallar özellikle çok güzeldi. 2 ile 10 lira arasında değişiyordu fiyatları. O kadar güzel modeller vardı ki hepsinden alası geliyor insanın orda. Ayrıca gümüş almak isterseniz, orijinal modeller satan dükkânlar da bulmanız mümkün. Bu dükkanlardan en ünlüsü Atasoy Gümüşçüsü. Tam Cumhuriyet Caddesi üzerinde. Fakat fiyatları biraz tuzlu. Ben Rus Pazarındaki gümüşçüleri tavsiye ederim. Hem modeller daha orijinaldi hem de fiyatlar daha uygundu. Tabi Van'a gelmişken ünlü otlu peynirinden de almadan gitmek olmaz. Peynirciler çarşısından temin edebilirsiniz. Fakat şunu da belirtmeliyim ki çok temiz görünmüyordu. İçeri sinek kaynıyordu ve peynirciler peyniri elleriyle koparak tatmanız için uzatıyorlardı!



Bu kadar çok alışverişten bahsedince seyahatimizin sakın alışveriş üzerine kurulduğunu düşünmeyin. Esas gezintimiz şimdi başlıyor. Yeni istikametimiz Van Kalesi. Çarşıdan kaleye dolmuşla gittik. Kale şu aralar restore ediliyor. Yanımızda Vanlı 3 küçük rehberimizle-Ferhat, Özgür ve Ercan- kaleye çıktık. Kaleye çıkış biraz zorlu. Oldukça yokuş bir yol. Ama Kaleden manzara o kadar güzeldi ki o yorgunluğa değdi. Van ve Van gölü ayağınızın altında resmen. Hele de kaleden görünen eski Van bölgesi çok etkileyiciydi.



Kalenin ardından, İskele denilen Van gölü kenarındaki parka gittik. Park boyunca göl kenarında yürüyüp, gündüz gözüyle gölün tadını çıkardık. Bir çay bahçesinde oturup çayımızı içtikten sonra şehir merkezine döndük. Bu arada saat 6 olmuştu. Malum acıkmıştık bayağı. Kendimizi şehrin ünlü kebapçısı "Hanedan Sofrası"na attık. Van yöresine özgü yoğurt çorbasından içtik, ardından afiyetle vali kebap (fiyatı:18 TL), kuşbaşı kebap (fiyatı:10 TL) yedik. Yemekten sonra kısa bir çarşı turu daha yapıp, çarşıdaki ara sokaklardan birinde bulunan bir çayevine oturduk. Gelen geçenleri izlemek, yöre halkını yakından tanımak için bu tarz bir yerde muhakkak oturun derim. Van insanı o kadar sıcak ve doğal ki sizi yabancı görünce hemen muhabbete başlıyorlar. Kahvede de "nerden geldin, necisin, nerelisin..." tarzı sorularla muhabbete daldık. Mesleğimi soran birine ben de ona ne iş yaptığını sordum. Verdiği "kaçakçıyıımm!" cevabına gülsem mi ağlasam mı bilemedim. Eee tabi kabul etmek gerek kaçakçılık orda bir meslek nihayetinde!



Çayımızı içip kendimizi odamıza attık. Yeni bir yer keşfetmenin verdiği tatlı bir huzur ve yorgunlukla mışıl mışıl uyuduk. Pazar sabahı yine erkenden uyandık. Bu kez kahvaltı için Van gölü kenarını tercih ettik. Edremit yolu üzerinde bulunan Merit Oteli altındaki kafeye gitmeye karar verdik. Edremit dolmuşuyla kahvaltı yerine gittik. Hava yağışlıydı. Ama yine de dışarıda oturduk. Yağmurlu hava gölde bir renk çümbüşü yaratmıştı resmen. Mavi ve grinin tüm tonları bir arada muhteşemdi.

Her neyse kahvaltıdan sonra hedefimiz Akdamar Adası için yola koyulduk. Oraya gitmek için Gevaş dolmuşlarına binmek gerek. Kahvaltı yaptığımız mekanın önünden de dolmuşları geçiyormuş. Biz de çıktık mekandan yol boyu yürümeye başladık. Ne de olsa buradan geçiyor diye... Ama yürü babam yürü! Ortada Gevaş dolmuşu filan yok! Birkaç dolmuş geçti onlar da başka ilçelere gidenler. Biz geldik mi böyle yürüye yürüye Edremit ilçesine! Işıklarda durmuş ne yapsak diye düşünürken dolmuş geldi. Koşa koşa gittik dolmuşa. Dolmuşçu demesin mi yer yok alamam diye! Kapıyı açtı ama insanlar taşıyor içinden. Bir kişiye bile yer yok! O sırada ışıklarda duran eski bir Renault araba seslendi bize. İçinde anne baba oğul var. Onlarda Gevaş'a 7-8 km kala bir köye düğüne gidiyorlarmış. Oraya kadar bırakabiliriz dediler. Ama sonra kıyamadılar bize taa Gevaş'a kadar bıraktılar sağolsunlar. İşte doğu insanının misafirperverliğine güzel bir örnek daha.!



Gevaş ünlü Vizontele filminin çekildiği ilçe. Sevimli bir ilçe ama etrafını saran bozkır dağ insanı biraz ürkütüyor. Gevaş'ta biraz dolandıktan sonra, Akdamar dolmuşuna binip nihayet vardık Akdamar Adasına. Fakat yine bir sorunumuz var: Akdamar adasına giden tekne yeni kalkmış! Yeni bir teknenin kalkabilmesi için 15 kişi olması gerekiyor. Oturduk çay bahçesine insanların gelmesini bekliyoruz. 45 dakika sonra baktım bir tekne kalkıyor. "durun bizi unuttunuz" çığlığımıza eşlik eden küçük Emrah bakışlarımızla tekneye koştuk. O sırada sahilde bekleyen birkaç kişi tekneyi 2 kişinin özel olarak kiraladığını, ısrar etmelerine rağmen kimseyi kabul etmediklerini söylediler. Fakat o da ne tekneden bir kadın sesleniyor bize: "heyy siz ikiniz! Gelebilirsiniz!" işte Tanrının beni gördüğünü ve sevdiğini düşündüğüm anlardan biri! Bekleyenlerin nefret dolu bakışları altında Özge'yle tekneye atladık hoplaya zıplaya... Akdamar Adası çok güzel ve büyüleyici bir ada. Kilise hayatımda gördüğüm en güzel kilise diyebilirim. Küçücük bir adada o kadar güzel bir kilisenin olması güzelliğine güzellik katıyordu. Adada bulunan bir rehber kilisenin tarihini, üzerindeki figürlerin anlamlarını uzun uzun anlattı. Fakat ben çok fazla dinlemediğim için sizlerle paylaşamıyorum ayrıntılarını. Öyle bir ortamda bulunmak zaten bana fazlasıyla haz verdiği için rehberi dinlemek yerine kendimi dinlemeyi tercih ettim.



Adayı ve Kiliseyi gezdikten sonra şehir merkezine indik. Nasıl mı döndük? Bizi tekneye kabul eden arkadaşlarımız Fulya ve Yusuf sağolsun. (Dedim yaa Tanrı beni seviyor yahu) Şehre dönerken Edremit yolu üzerinde bulunan ünlü balıkçı Yalı Restoran'a gittik yemek için. Amacımız Van'ın inci kefalinden tatmaktı. Ancak hava yağışlı olduğu için inci kefali yoktu o gün aksilik gibi. (Tanrı beni o gün fazla şımarttığını düşündü herhal!) Onun yerine mezgitle idare ettik. Mezgiti çok lezzetliydi. Buraya yazarken bile canım mezgit çekti desem yeridir!

Yemekten sonra şehir merkezine dönüp, şehrin ünlü pastanesi "saçı beyaz" da kahve içip, kısa bir çarşı turu daha yaptık. Bu arada saat 18.00 olmuştu. Eşyalarımızı toplayıp, güzel anılar eşliğinde havaalanının yolunu tuttuk. Kim bilir belki bir daha ne zaman yolumuz düşecekti buralara....








 Yazılan Yorumlar...
isa
(21 Ağustos 2012)

çok guzel gezmişsiniz ayağınıza sağlık memleketim diye demiyorum ama süper yerler 6 seneden beri gitmemiştim gitim ama fazla gezemedim van kalesindeyken deprem oldu rabim kimseye göstermesin o gunleri

aydın Akdamar
(15 Ağustos 2012)

Memleketim ce insanları güzeldir

betül
(18 Mayıs 2012)

çok keyifli bir gezi, çok keyifli bir yazı,
ne diyelim, hayat gezince güzel,
ülkemizi gezelim, görecek neler var neler...

NEŞE
(14 Kasım 2010)

Ne kadar samimi bir yazı olmuş,iki günde ne çok yer gördünüz,güzel şeyler yediniz...Anlattığınız kahvaltı evindeki tipi bir gazetede okumuş ve aynı sizin gibi düşünmüştüm,gereksiz bir show gibi sanki...Aktamar keyfi çok güzel olmuş,şans sizden yana !!

Elif
(28 Ekim 2010)

Vana gidesim geldi birden. Gördüğüm en güzel gezi yazılarından biri. Sen böyle yazılar yazar mıydın teyze? =D Şaka bir yana gerçekten çok güzel olmuş. İfade tarzın, anlatımdaki samimiyetin insanı hemen etkiliyor ve zevkle okumasını sağlıyor. Ellerine sağlık teyzem. =) Başka yazılarını da bekliyoruz. =D

 Yorum yazmak isterseniz...
 
Yorum Yazabilmek İçin Üye Girişi Yapmalısınız.