Gezi Alemi

e-Posta:    Şifre:     Kaydol | Şifremi Unuttum
 
Gezi Alemi ::::: Japonya ::::: Hiroşima ::::: Hiroşima: Küllerinden Doğan Şehir        
Ülke Şehir Ekleme Düzenleme Gezi Tarihleri Okunma Yorum Yazan 
Japonya Hiroşima 24 Nisan 2013 07 Ekim 2011
09 Ekim 2011
7791 5 dogabekaroglu 

 Hiroşima: Küllerinden Doğan Şehir
 (Genel)

Hiroşima'ya olan yolculuğum 1 aylık Japonya gezimin son kısımlarından biriydi. Zamanımın çoğunu Tokyo ve çevresindeki şehirlerde geçirmiştim. Bundan dolayı uzak şehirlere, özellikle Hiroşima şehrine gitmeyi çok istiyordum. Japonya için geçmişte kanayan bir yara olarak bilinen Hiroşima şehrini yakından görmek, savaşın yıkıntılarından doğmuş bir şehri gözlerimle görmek istiyordum. Savaş sonrasında üzerine park inşa edilen patlama noktasını ve kurulan barış müzesi sürekli aklımdaydı.  Tüm bunların yanı sıra Hiroşima şehrinin yakınında saklı hazine gibi duran Itsukushima tapınağının bulunduğu Miya adası (Miya - Jima) başlıca görmek istediklerimin arasındaydı.

 

İkinci dünya savaşı sırasında atom bombası atılan iki önemli şehirden biri olan Hiroşima; atom bombası atılana kadar Japonya'nın en önemli ticaret merkezlerinden biriydi. II. Dünya savaşının Japonya cephesinde ülkeyi mutlak teslimiyete yönlendiren atom bombasının atılması konusu oldukça ilgimi uyandırmıştı.

 

Yolculuğumu 5 günde 4 şehir görecek şeklinde planlamış, rotamı güneyden kuzeye gelecek şekilde ayarlamıştım. Buna göre sırası ile Hiroşima, Kyoto, Nara ve Osaka şehirlerini görmeyi planlıyordum. Bunun planın işlemesi için zaman önemli bir unsurdu ve bu zamanı bana kazandıracak olan en uygun taşıt hızlı trendi.


Japonya'ya gidip şehir dışında gezmek isteyenlere şiddetle tavsiyem; JR - Pass  (Japanese Railroad Pass) olarak bilinen haftalık biletlerden almasıdır. Bu bilete yaklaşık olarak 25000 yen (tahminen 200 - 230 dolar) civarı bir para ödenmektedir. Fiyat fazlalığı sizi bileti almaktan vazgeçirmesin, çünkü Japonya gibi bir ülkede en pahalı lükslerden biri seyahat etmektir. Şehir dışına yapılacak olan seyahatlerde hızlı tren kullanıldığında uzak şehirlere sadece tek bir seyahatin 20000 yen tutması beklenen bir durumdur. Bir hafta gibi bir sürede sadece ulaşım harcanacak olan para muazzam ölçüde büyüktür.  Bir haftalık kullanım süresine sahip olan bu bilet sizi JR tren hattını kullanıldığınız sürece normal ve hızlı tren seyahatlerinde bedava olarak öngörülen yere ulaştıracaktır. Tabi her güzel şeyde olduğu gibi bu biletin de bir zorluğu bulunmaktadır. Alınacak olan bu bilet Japonya'ya gelmeden önce bu biletin satıldığı yerden (Merkezi İstanbul'da) alınmalıdır. Japonya'ya geldikten sonra maalesef bu bilet yabancılara satılmamaktadır.


Yolculuğuma Tokyonun hızlı tren istasyonunda başladım. Japonya'nın hızlı trenlerinin oldukça hızlı olduğunu duymuştum ancak daha önce bunu yaşama şansım olmamıştı. Saatte 250 kilometreye kadar çıkan hızıyla seyahat ederken trenin içeriden bakıldığında dışarıdaki nesneleri takip etmek oldukça güç oluyordu. Hiroşima'ya olan yolculuğum yaklaşık olarak 5 saat görülmekteydi.


Daha önceden yaptığım gezi planlamasına dayanarak, Hiroşima şehrine geldiğim zaman adından sıkça bahsedilen Hiroşima Barış müzesine gitmek için fazla vaktim olmayacaktı. Ertesi günü gezmek için fazladan bir günüm daha olacağını varsayarak gezi rotamı şehir merkezinden sonra en çok görmek istediğim yer olan Miya - Jima adasına çevirdim. Miya -Jima adasına kara yolu ile ulaşım sağlanamadığından dolayı feribot ile seyahat imkanı mevcuttur. Feribotu yaklaşık olarak her 30 dakika da merkez limandan bulmak mümkündür.


Feribotun üst kısmında kendime güzel bir yer bulduktan sonra etrafımı saran görkemli denizi ve adalar topluluğunu hayranlıkla izlemeye koyuldum. Bir yandan feribot ağır ağır denizi tırmalayarak ilerlerken bir yandan denizdeki dalgalanmalar güneşin ışığıyla buluşup izleyenlere güzel bir ışık gösterisi sunuyordu.


 


Dakikalar geçtikçe Miya-jima adası kendini yavaş yavaş belli etmeye başladı. Çok uzaktan bile meşhur Itsukushima tapınağının olduğu kısım kendini gösteriyordu. Öğrendiğime göre burası 12. Yüzyılda askeri bir komutan olan Taira no Kiyomori tarafından inşa edilmiş. İnanışa göre Itskushima tapınağının her tarafı, yani çevreleyen dağlar ve tapınağın içinde bulunduğu sular bile kutsalmış. Medcezirin en yüksek olduğu akşam saatlerinde tapınak suda yüzüyor görüntüsünü vermektedir. Tapınak alanı 1996 yılında dünya mirasları arasında yerini almıştır.


Feribot yavaş yavaş rıhtıma dayandığı zaman görüp görebileceğim en güzel ve en ilginç karşılama komitelerinden biri beni karşıladı. Rıhtımın hemen arkasından Tapınağa kadar olan kısımda yer alan parkta onlarda geyik etrafta dolaşmaktaydı. Bugüne kadar değil dokunmak yakından bile görme fırsatım olmadığı düşünüldüğünde benim için çok ilginç bir deneyim oldu doğrusu. Yol kenarında sırf bu güzel yaratıklar için kıtır kraker tarzı geyik yemeği satan satıcılar bile bulunmaktadır.


Geyikler de insanlara alıştıkları için çekinme veya korkma duyguları kaybolmuş. Hatta bu konuda o kadar rahat duruma gelmişler ki okul gezisi yapan ilkokul çocukların beslenme çantasına başlarını sokup yemeklerini tırtıklamaktan geri bile kalmıyorlar. Tabi onların bu rahatlığı minik Japon çocuklarda her zaman aynı tepkiyi yaratmıyor. En son baktığımda zavallıcık korkudan öğretmenine sarılıp ağlamaklı gözlerle yemeğini geyiğe bakıyordu.



Geyiklerle oluşmuş renkli görüntüleri geride bırakıp yavaş yavaş tapınağın bulunduğu koya doğru ilerlemeye başlıyorum. Tapınak yolunun girişinde bulunan kapıda iki koruyucu konumundaki  aslan heykelleri gözüme çarpıyor. İkisinin duruşu aynı olmasına rağmen ağız yapılarının farklı olması dikkatimi çekti. Daha sonrasında öğrendiğime göre burası dahil birçok başka tapınağın girişlerinde de benzer durumlar mevcutmuş. Bu farklılığın sebebi tapınağın kötülüklerden korunması için tapınak koruyucuları (bu durumda aslanlar) koruma için gerekli sözleri söylerlermiş. Soldaki aslan sözleri başlatıp sağdaki aslan bitirdiği için ikisinin de o anda söylediği harflerin farklılığından dolayı heykellerin şekillerinin farklılığı doğmuş. Bir bakıma mantıklı geldi bana da...



Yol uzun görünse de etrafın büyüsüne kapılıp yolun sonundaki güzelliklere doğru öyle bir hızla çekiliyorsunuz ki zaman kavramı kayboluyor adeta. Kısa bir sürede tapınak yolunu tepip nihayet kaç zamandır görmek istediğim yere Itsukushima tapınağının kalbine gelmiştim. Saat yaklaşık olarak 3-4 civarındaydı. Gel-Git safhasının sonlarına yaklaşmış olduğumu görüyordum, çünkü tapınağın altında bulunan kolonların çoğu sular altındaydı bu da gerçekten tapınağı yüzer duruma getirmişti. 


Sanırım yabancı olmam burada ilginç karşılanmış olsa gerek, tapınak çevresinde dolanırken etrafım bir anda japon çocuklarla çevrildi. Hepsi çat pat ingilizcesiyle bana bir şeyler sormaya çalışıyor, ilgimi çekmeye çalışıyorlardı. Bu davranışları ilk başta beni de şaşkına çevirmiş olsa da sanırım çekik gözlü olmamam onlar için çok ilginç bir farklılık olmuştu. Tokyo'da yabancı daha doğrusu (Gaijin) sayısı yüksek olduğu için böyle bir ilgi hiç bir zaman karşıma çıkmamıştı. Burada böylesine bir ilgiyle karşılaşınca bir anda Türkiye'yi ziyarete gelen Japon turistler aklıma geldi. Nerede ve ne zaman olursa olsun sürekli bir ilgi altında olan Japonların neden bir süre sonra bu ilgiden yorulduğunu anlamıştım. Neyse ki bu durum Türkiye'de olduğu kadar uzun sürmedi ve kısa bir süre sonra kaldığım yerden muhteşem yapıları gözlemlemeye devam ettim.


Etrafım göz alabildiğine tapınaklarla çevrilmişti. Tapınaklar Shinto felsefesini benimseyerek tasarlandığı için neredeyse yok denecek kadar az eşya bulunmaktaydı. Etrafın güzellikleri karşısında nefesim kesilmişti adeta.


 


Her tarafı sarıp sarmalayan o mistik havası ve "Ben Buradayım" edasıyla bezenmiş kırmızı renklerinin ahengi göz dolduruyordu. Tapınağın üzerinde bulunduğu kolonların arasına sular çoktan gelmişti bile. Tapınağın platformlarında yürürken insan gerçekten de yüzen bir geminin üzerinde hissine kapılıyor.



Tapınağın hemen yukarısına inşa edilmiş olan Araebisu Shrine ve 5 katlı pagoda  Itsukushima tapınağının geneline bakılınca Japon mimarisinin güzelliği gözler önüne konuluyor. Geneline hakim olan kırmızı tonları ve güneşin de çarpmasıyla gözünüzü alamayacağınız bir şekilde parlaması sanırım söylediklerimi destekler. Bu güzellikleri içim el vermeyerek de olsa bırakarak feribotla geri şehir merkezine doğru geçtim.

Hiroşima denince akla savaş ve savaşın o bıraktığı izler geldiği için, yönümü zamanında atom bombasının patlamış olduğu ve şimdi adına Barış parkı denen yere çevirdim. Öğrendiğime göre zamanında Hiroşima şehri 20. Yüzyılın ikinci yarısına kadar Japonya'da önemli endüstriyel yapılaşmanın olduğu ve ticaret akışının yoğun yaşandığı bir şehirmiş. Japonya savunmasında ve  savaşı devam ettirmek için gerekli olan malzemelerin tedarikinde önemli rol oynuyormuş.


Atom bombası atıldığı zaman yüzeyin yaklaşık olarak 600 metre yukarısında patlama gerçekleşmiştir. Bu sebeple oluşan şok dalgasının sonucunda ayakta yok denecek kadar az bina kalmış. Her şeyi saniyeler içinde eritebilecek sıcaklıktaki dalga sonucunda neredeyse tüm patlama alanı çapındaki yerler yok olmuştur. Zamanın belediye binası bu yıkın karşısında kısmende olsa ayakta kalabilen binalardan biridir. Yıkımdan yıllar sonra bu alan dünya mirasları arasında yerini almıştır. Nükleer savaşın yıkıcı sonuçlarını göz önüne sermektedir.


 


 

Bunca yıkımın olmasının üzerine Hiroşima'da çok konuşulan terim olan "Japon Mucizesi" ortaya çıkmıştır. Bombanın atılmasının üzerine bilim adamlarının vermiş olduğu bilgiler doğrultusunda bu alanda yaklaşık 75 ile 100 yıl arasında herhangi bir bitki veya canlı yetişemeyeceği söylenmiş. Ancak bundan çok daha kısa bir zaman dilimi içerisinde yaklaşık olarak 7 ile 10 yıl arasında bu alanda tekrardan hayat kendini göstermeye başlamış.

 


Japon hükumeti, patlamanın yaşandığı alan üzerine bir daha bina yapmama kararı alarak burayı barışın bir sembolü haline getirme çalışmaları başlatmışlardır. Tüm alan park alanı olarak tekrardan düzenlenerek halka açılmıştır. Parkın merkezine yaşananların unutulmaması için; nükleer savaşın sebepleri, savaşın Japonya ve Hiroşima şehri için gelişmesi ve atom bombasının atılması sonrasında yaşanan zorlukların resim, maket ve savaştan kalan gerçek malzemelerle canlandırıldığı barış müzesi inşa edilmiştir.

 


Yolculuğumun süresinin; Tokyo - Hiroşima arasının uzun sürmüş olması ve gün ışığını lehime kullanmak için önceliğimi Miyajim adasına vermiş olmamdan dolayı müzenin açık olduğu saatlere yetişememiştim. Ancak ertesi günü bu müzeye ayırmıştım. Dolayısıyla acele etmeme gerek kalmamıştı. Miyajima ile önceliğimi tamamladığım için barış parkını ve etrafını rahat rahat dolaşabilecektim.


Önceden de bahsettiğim gibi parkın merkezine doğru barış müzesini görmek mümkündür. Barış müzesinin bulunduğu meydanda patlamada ve sonrasında oluşan radyasyon etkilerinden dolayı ölenler için anıt inşa edilmiştir. Uzunca bir yürüme yolunun sonuna inşa edilmiş bu anıt tam önünde durduğunuz zaman önünüzde yıkımdan sağ kurtulmuş olan Belediye binasını işaret eder. Akşamın karanlığının çökmesinin üzerine parktaki ışık oyunları ve gece karanlığının bu ışıkların üzerine vurmasını izlemek büyük bir zevkti benim için.

 


Parkın merkezinde durduğumda etrafa bir göz gezdirdiğimde arkamda uzunca bir şekilde boydan boya uzanmış olan Hiroşima Barış Müzesini gördüm. Patlamadan sonra yıkım alanına sadece yapılması izin verilen bina olarak Barış Müzesi bulunmaktadır. Müzenin kapanış saatine yetişemediğim için şimdilik sadece dışarıdan bakmayla yetinecektim. Bir ertesi güne kadar Hiroşima şehrinin geri kalanını keşfetmek kalmıştı bana.



Önceden yapmış olduğum araştırmalara göre ve elimdeki haritayı referans alarak şehrin içlerine doğru ilerlemeye başladım. Haritamda işaretmiş bir şekilde "Ground Zero" patlama alanını işaret eden bir nokta gördüm. Yönümü oraya doğru belirleyerek ilerlemeye başladım. Ne göreceğimi tam olarak kestiremesem de ilginç bir şeyle karşılaşacağımı umuyordum.


Ara sokakların birinde görünen noktaya geldiğimde küçükçe bir anıtla karşılaştım üzerinde hem İngilizce hem de Japonca olarak şu sözler yazılıydı:

 
 

"Tinian Adasından yola çıkan ABD ordusu B-29 bombardıman uçağı olan Enola Gay tarafından bırakılan ve tam bu noktanın 580 metre yukarısında patlayan atom bombası insanlık tarihinde kullanılan ilk atom bombası olmuştur. Patlama alanının altında kalan şehri yaklaşık 3000 - 4000 derece aralığındaki sıcaklık dalgası şok ve radyasyon dalgaları ile bilikte vurmuştur. Birçok insan patlama anında hayatını kaybetmiştir. Tarih sabah 08.15, 6 Ağustos 1945 "



Bir an durup düşündüğüm zaman öylesine büyük ve yıkıcı bir olayın bir nevi anıtının bu kadar küçük ve önemsiz bir şekilde gösterilmiş olması beni hayal kırıklığına uğrattı. Barış müzesini görmemiş olsam da yine de böyle bir beklenti içine girmem garip bir durum oluşturdu sanırım.

Fazla görecek bir şey olmadığını düşündüğüm için yolumu bir sonraki durağım olan Hiroşima Kalesine çevirdim.



Öğrendiğime göre Hiroşima Kalesi 1590'lı yıllarda inşa edilmiş. 19. Yüzyılın sonlarına kadar Hiroşima soylu aileleri ve zamanın derebeylerinden "Asano" ailesine ev sahipliği yapmıştır. Kale 1945 yılında atom bombasının etkisi ile yıkılmıştır. Tekrardan inşa edilmesi 1958 yılına kadar mümkün olmamıştır.

 


Genel olarak bakıldığında ve geçmişe göre kıyaslandığında Hiroşima'nın eski görkeminden pek eser kalmamış görülmektedir.  Şehir belli bir saatten sonra son derece sessiz ve sakin bir görünüme bürünüyor. Tokyo'da kaldığım zamanlarda şehrin her bölgesi her saat canlı ve ışıl ışıl görünse de Hiroşima'da saat 8 - 9  olsa bile şehir çoktan uykuya dalıyor gibi geldi.



Japonya'nın her şehrinde olduğu gibi burada da her yer tertemiz ve bakımlı. İnsanlar nazik ve kibar davranışlarıyla beni burada da etkiliyorlar. Uzun bir yol gelmiş ve gün içinde gezerken yorulmuş olmanın verdiği bitkinlikle otele erkenden dönerek ertesi gün için hazırlıklarımı tamamladıktan sonra güzel bir uyku çektim. Sabah olunca ve müzenin tekrar açıldığı vakit geldiğinde içeri girmek için sabırsızlanmaya başlamıştım. Erkenden müzeye gittim ve etrafı dolaşmaya başladım.


Hiroşima Barış Müzesi kapsamında kronolojik olarak Hiroşima ve II. Dünya savaşına dair birçok görsel ve sesli bilgilendirme araçları bulunmaktadır. İlk olarak gezime başladığımda Hiroşima şehrinin nasıl kurulduğu, zamanına ait ticari ve kültürel özelliklerinden bahseden tablolar ve hikayeler mevcuttur. Zaman içinde şehrin nasıl büyüdüğü ve amerikan ordusu için nasıl bir tehdit oluşturulduğu, bunun üzerine atom bombasının atılması sebepleri anlatılmaktadır.



Müze içinde ilerlemeye devam ettikçe atom bombasının patlama anını, patlama sırasında ve sonrasında şehre nasıl etkilerinin oluştuğunu gördüm. Patlama sonrasında sıcaklığı 4000 derece civarlarında olan şok dalgasının şehri nasıl yakıp yıktığı maketlerle gösterilmiştir.

Müzede tüm atom bombasının yarattığı etkileri kronolojik olarak gösterdiği için şok dalgası sırasında sıcaklığı etkisiyle yok olan evleri, deforme olan eşyaları ve yanan kıyafetleri göstermektedir.



Tüm bu kaos sonrasında yer altına ve ya sığınaklara kaçan insanların radyasyon etkisiyle vücutlarının erimesi ve derileri üzerinde oluşan yaraların gösterildiği bal mumundan yapılma insan figürleri mevcuttur. Radyasyon etkisiyle oluşan körlük, sağırlık, uzuv eksikliği ve sakat bebek doğumları hakkında detaylı bilimsel açıklamalar video eşliğinde gösterilmektedir.
 

 

 

Tüm bu olanları dehşet içinde izlerken gözüme cam bir panel ve üzerine konulmuş birkaç düzine kağıttan turnalar gözüme çarpıyor. Amerikanın Hiroşima'ya attığı atom bombasının patlaması ardından radyasyona mazur kalan Sadako isimli küçük kızın hikayesini anlatan kısma gelmiştim. Radyasyonun etkisiyle hasta olan Sadako bin adet kağıttan turna yapmayı kafasına koyar. Bu amacı gerçekleştirmesindeki esas etmen Japon efsanelerinde yer alan ve bin tane turnanın origamisini yapan kişinin tanrılar tarafından iyileştirileceği umuduydu. Küçük kızın tek dileği yaşamak istemesiydi. Ne kadar uğraşmış olsa da Sadako, çok güçsüzleşip daha fazla kağıttan turna yapamayacak duruma gelene kadar 644 tane turna origamisini yapmayı başarmış ve 25 Ekim 1955 yılında hayata gözlerini yummuştur. Ailesi ve arkadaşları dileğini yerine getirip geri kalan turnaları tamamlamış ve Sadako ile toprağa gömmüşlerdir. Bu durum sonrasında Hiroşima Barış Parkı'na Sadako'nun büyük altın bir turnayı tuttuğunun gösterildiği bir heykelde dikilmiştir. Japonlar arasında bu olay umudun ve azmin bir sembolü haline gelmiştir.


Hiroşima Müzesinde kalabildiğim kadar kalarak bu tarihi olayın gerçekleştiği ve sonrasında olan olayları mümkün olabildiğince yaşayarak ve anlayarak turumu tamamladım. 4 şehirlik gezimin birincisini tamamlamış olmanın sevinciyle müzeden çıkarak tren istasyonuna doğru rotamı belirledim. Bir sonraki durağım zamanın imparatorluk şehri ve başkenti olan Kyoto olacaktı.

  

Görüşmek üzere...












 Yazılan Yorumlar...
Erdin İVGİN
(09 Mayıs 2013)

Yazını okuyunca Nazım Hikmetin aşağıdaki şiiri aklıma geldi. Bu etkileyici anlatımın için teşekkürler.

KIZ ÇOCUĞU
Kapıları çalan benim
kapıları birer birer.
Gözünüze görünemem
göze görünmez ölüler.

Hiroşimada öleli
oluyor bir on yıl kadar.
Yedi yaşında bir kızım,
büyümez ölü çocuklar.

Saçlarım tutuştu önce,
gözlerim yandı kavruldu.
Bir avuç kül oluverdim,
külüm havaya savruldu.

Benim sizden kendim için
hiçbir şey istediğim yok.
Şeker bile yiyemez ki
kâat gibi yanan çocuk.

Çalıyorum kapınızı,
teyze, amca, bir imza ver.
Çocuklar öldürülmesin
şeker de yiyebilsinler.
(1956)

muratozsoy
(25 Nisan 2013)

Hiroşima akşamları erkenden gözlerini kapatıp yatıyormuş.
Kim bilir, belki de 70 yıl önce yaşadıklarını unutmak istiyordur...
Sevgili Doğa, KYOTO yazını merakla bekliyoruz...
Bir de Japonların fotoğraflarını....

dogabekaroglu
(25 Nisan 2013)

Yorumlarınız için çok teşekkür ederim, yazdıkça benim de anılarım canlanmaya başladı. O günlerimi tekrardan yaşıyormuşum hissine kapıldım. En kısa zamanda devamını göndereceğim yazılarımın.

Setenay Süzer
(25 Nisan 2013)

Merhaba Doğa,
Çok güzel anlatımlı ve etkileyici yazını ilgiyle okudum.Dünyada büyük küçük,ne kadar devlet yöneticisi varsa, Hiroşimaya götürüp göstermeli, savaşlar konusunda karar alırlarken, bu görüntüleri hatırlayıp bir yararı olur belki diye düşündüm.Diğer gezi sununmlarını da çok beğendim.Ülkemizin en köklü okullarında eğitiminini alıp, ne güzel bir yaşam yolu çizmişsin kendine ,kariyerin ve gezilerdeki ilgi alanların için tebrik ederim.

hakangeziyor
(25 Nisan 2013)

Sevgili Doğa, Hiroşima her zaman hüznün ve gözyaşının şehri hissi uyandırıyor bende. Sebep malum elbette. Sen de gerçekten bu duyguları yaşattın bize. Devamını bekliyoruz. Kalemine sağlık.

 Yorum yazmak isterseniz...
 
Yorum Yazabilmek İçin Üye Girişi Yapmalısınız.