 |
Güney Afrika: Kruger Park ve Hayvan Dostlarımız (Gezi)
|
"Güney Afrika/Bir Düğün ve Safari Masalı" yazımın devamı olan bu gezi yazısını, ağırlıklı olarak yaban hayata ayırdım. Bu gezi yazım hayvanlar âlemine ilgi duymayanların ilgisini çekmeyebilir. Yazımın başında bir hatırlatma yapmak isterim. Burada paylaştıklarımın kaynak kişisi, tüm hayatını bu yaban hayatın kamplarında geçirmiş olan rehberimiz Dixon'dır ve onun anlattıklarıdır. Dixon'un anlattıklarının tercümanlığını yapan ve broşür, kitap, v.b. tercümelerde imdadıma yetişen, yeğenim Olgu Şahin fazlasıyla teşekkürü hak etti.
Evrim ve Ryan'ın düğünü için bir araya gelen gurubumuzla birlikte, gezi programı dahilinde Kruger National Park'tayız. Afrika'nın en büyük parklarından birisi. 1925 yılında ulusal parklar statüsüne alınmış, 1927'de kapıları halka açılmış, 2 milyon hektar arazi üzerindeki bu parkın, 9 ayrı giriş kapısı var. Timsah köprüsü (Crocodile bridge) kapısından içeri giriyoruz. Girişteki tipik Afrika görünüşlü hediyelik eşya dükkânından anı objeleri satın alıyoruz. Park Mozambik, Zimbabwe ve Timsah nehri ile çevrili. On binlerce hayvana, binlerce otsu bitki ve ağaçlara ev sahipliği yapan bu parkın içinde kalacağımız için heyecanlıyız. Önce "Kruger Park Haritası" alıyorum, haritadaki bazı bilgiler ilgimi çekiyor. 1898'de bir bölgesi, 1903'de diğer bölgesi, 1926'da da başka bir bölgesi ile birleştirilmiş. Bu bölgeler eklendikçe avcılık yasaklanmış. Çiftçilere ve etrafa zarar vermesin diye parkın tüm etrafı çitlerle çevrilmiş. Ayrıca parkın konaklama tesislerinin etrafı da ziyaretçilerin güvenliği için yaban hayattan çitlerle ayrılmış. Bazı hayvanlar yok olduğu için bu hayvanlar parka getirilmiş. Orman bitkilerini çok zarar veren hayvanlar mevcutlarıyla bırakılmış ve çoğaldıklarında başka parklara transfer edilmiş.
 Shishangeni Private Lodge'da konakladığım yer ve bizlere muhteşem Afrika lezzetleri hazırlayan ekip...
Yemeklerden minik bir kolaj...
15.30: Safari araçlarımızdayız. Araçlarımız diğer safarilerimizdekinden farklı olarak yanları açık, üstü kapalı. Sürücümüz aynı zamanda rehberlik görevini de yapıyor. Önceki safarilerimizde olduğu gibi, safarinin eşsiz keyfine hazırız. Sürücümüz ve aynı zamanda rehberimiz olan Dixon ciddi bir edayla, hayvanların tehdit olarak algılayabilecekleri yüksek sesle konuşma, ani hareketler yapma, ayağa kalkma ve kollarımızı araçtan çıkarma konusunda hatırlatmalar yapıyor. 5 büyüğe saygı duyalım, şakaları yoktur diyor.  Spotted Hyaena-Benekli sırtlan ve çakal...
Ftg;Numan Şahin-Termit yuvası... Sabah 06.00: Parkta sadece yol güzergâhını takip ediyoruz ve kurallar dışına hiç çıkılmıyor. Sadece parkta safari için ayrılmış yolu takip ediyoruz. Rehber kaptanımızın ayrıntılı anlatımları ve ciddiyetinin etkisiyle, hayvan bilimcilerinin dikkatiyle ilerliyor ve sanki olası bir yaban hayatla ilgili kongrede sunmak için notlar alıyoruz. Bazen de birbirimizi Dixon'a soru sormamak için uyarıyoruz. Dixon bizi bilgi bombardımanına tutuyor ve biz hayvanları kaçırmaktan korkuyoruz. Afrika örümceklerinin (spider) ördüğü devasa yuvaları inceliyoruz. Gündüz uyuyup gecede yuvalarına yapışan böcekleri yiyen bu örümcekler ülkemizdekilerden çok büyükler. Aslan ailesi (Big Five)...
Dixon'ın 5 aylık olduğunu söylediği tek başına dolaşan zürafa ile selamlaşıyoruz. Ne kadar zarif ve estetik. Dünyanın en uzun boylu kara hayvanı. 7 boyun kemiğine sahipler. Uzun boyları sayesinde uzaktan tehlikeyi fark etmeleri avantajları. Dostları zebralar da zürafanın bu özelliğinden faydalanıyorlar. Yavru zürafanın anne ve babasının 10 metre ileride olduğunu görüyoruz. Dişileri erkek zürafalardan daha kısa oluyor ve zürafaların yaşlandıkça derileri beyazlaşıyormuş. Yanımızdan bir impala sürüsü, bir tehlike sezmişler ki sürü halinde aynı yöne koşuyorlar, hatta kaçıyorlar. Araçla yol alıyoruz. Ciltlerini korumak amacıyla, gergedan ailesine çamur banyosu yaparken rastlıyoruz. Afrika'da çamur nelere kadir! Gergedanın doğada düşmanı yok, çünkü tüm hayvanlar gergedandan çekiniyor. Düşmanı insanlar. Gerçi insan tüm hayvanların düşmanı olabiliyor. Bize asker sırası gibi poz verir gibi duran gergedanların hiçbirinin avcılardan korumak için boynuzları kesilmemiş (devletin korumasında olan bu parkın güvenliği sanırım daha iyi). Bizim mandalar-Afrikanın buffalosu (Big Five)...
Benim çok ilgimi çeken beyaz karıncalara benzeyen termitlerin yaptığı, sağlam görünüşlü, oyukları olan, peri bacalarına benzeyen yaklaşık 6 metre yüksekliği, 12 metre genişliğine ulaşabilen yuvalardı. Hayvanlar âlemine ilginiz varsa bu termitleri araştırın derim. İnanılmaz özellikleri ile karşılaşacaksınız. Pigmentsiz oldukları için, yaşamak için güneşten kaçıyorlar, bu yüzden yuvaları kapalı. Koloniler halinde yaşayan bu sosyal hayvanların tasarım harikası olan devasa kuleye benzeyen, piramit şeklinde yuvalarına her safarimizde rastlamıştık. Her rastladığımızda Dixon bize termitlerle ilgili yeni bir şey anlattı. Okuduklarımı ve Dixon'ın anlattıklarını toplasam yüzlerce sayfa yazmam gerekir. 1 milyona yaklaşan kolonisiyle kusursuz bir düzen içinde, hiçbir karmaşanın olmadan yaşadıkları yuvalarını bir gecede inşa edebilme yetenekleri var. Toprağın üstünde gördüğümüz yuvanın altında bazen 60 metrelik derinliklere kadar uzanan birçok bölümlerden oluşan evleri bilim adamlarının hala ilgi duyduğu, araştırdığı bir konu. Topluluk kraliçe, kral, kraliçe ve kral adayları, işçiler, asker termitler gibi herkesin görevini bildiği ve iş bölümü içinde bir ekip ruhuyla hareket ediyor. Kraliçe termit 25.000 yumurta yapıyor, hemşire termitler bu yumurtaları alıp büyüyecekleri yere taşıyor, işçi karıncalar toprağı kazıp yukarı taşıyorlar. Uçan termitlerde var. Yağmur başladığında uçan termitler yuva yeri buluyorlar ve görevleri bitince kanatlarını atıyor ve ölünceye kadar yer termiti olarak hayatlarına devam ediyorlar. Dışarıdan topladıkları yeşil yaprakları bölüp toprağın altına taşıyıp yığıyorlar. Ağızlarından çıkan bir sıvıyla spreyliyorlar. Kışın toprağın üzerindeki kulelerinden buhar çıkarabilecek kadar enerji yayabiliyorlar. Bitki ve çürümüş şeyler yedikleri için dışkıları gübre oluyor ve toprak zenginleşiyor, havalanıyor. Tohumlar hemen filizleniyor. Dışarıdan getirdikleri çimenleri nemlendiriyorlar, sonra tohumları getirip mantar yetiştiriyorlar ve sonrasında da yiyorlar. Kraliçe termit ölünce yuva mahvoluyormuş, yeni baştan döngü devam ediyormuş. Doğanın sihirli döngüsü!  Solda Sosis Ağacı, sağda Ateş Ağacı...
Sosis Ağacının meyveleri...

Leopar (Big Five)... 15.30: 3 kez geçtiğimiz onlarca aslanın olduğu bölgedeyiz yine. Öncesinde, durduğumuz bu yerde, aslanlar yeni avladıkları buffalo'yu yemekle meşguldüler, sonraki günlerde yavrular bu avı yemeğe çalıştılar. İlk kez av eti yiyen yavru aslanların buffalo'yu yemek için sarf ettikleri çaba görülmeye değerdi. Çok komiklerdi. Yemeğini yiyen aslan kendini otların arasına atıyor, uzanıyor, yavrularda oynaşıyordu. Yavrulardan bazıları annelerinden biraz ilerideki su birikintisinde sularını içiyorlardı. Canlı canlı "Nat Geo Wild" kanalını izlemiştik sanki. Şimdi bu aslanların hiçbirisi yok etrafta. İnanılmaz bir leş kokusu var. Burnumuzu kapatarak akbabaların üşüştükleri sadece kemikleri kalmış olan leşten ince derileri sıyırmalarını, yemelerini izliyoruz. Bazı akbabalar ağacın tepesine tünemişler sıralarını bekliyorlar sanki. Bu görüntüler benim için zorda olsa, vahşi hayatta kalma güdüsü olduğu için seyredebiliyorum. Bu kokuya daha fazla katlanamadığımız için buradan ayrılıyoruz. Vahşi hayatta dostluk...
 Nihayet bir kadın safari sürücü ve rehberi gördüm(Ftğ;Numan şahin); Afrika begonvilleri renk renk... Safari/06.00: Günlerdir yaptığımız safariler sezgilerimizi, Dixon'un anlattıkları ufkumuzu geliştirdi. En fazla 50 kilometreyi geçmeyen hızla yol alıyoruz. Merak ettiğim ilginç bulduğum sosis ağacını (sausage tree) inceliyoruz. Meyveleri sosise benziyor gerçekten. 1 metreye kadar olan meyveleri bile var. 1 tanesi 12 kiloya kadar çıkabiliyor. Afrikalıların bira yapmak için yararlandıkları bir meyve. İlaç sektöründe de işe yarayan özellikleri varmış. İnsanlar için yeşilken zehirli olan bu meyveleri özellikle zürafalar, maymunlar ve diğer hayvanlardan bazıları yiyormuş. Dixon telsizle diğer sürücülerle konuşarak yerini öğrendiği, leoparların olduğu yere götürüyor bizi. Uçsuz bucaksız bu parkta ne sokak adı, ne işaret var. Çok ender olarak lodge isimleri görüyoruz. Her yer birbirine benziyor. Fakat safari sürücüleri yılların deneyimi ve sezgileriyle yolları karıştırmıyorlar. Erkek ve dişi leoparı görüyoruz. Yavru leopar geliyor biraz sonra, tüm sevimliliğiyle masum masum oturuyor. Leoparların yavrularıyla arasında güçlü bir bağ oluyor. İki leopar dallarla bütünleşmiş postlarının uyumu sayesinde kamufle olmuşlar sanki. Biraz sonra açık alana çıkınca daha net görebiliyoruz onları. 4-5 metre önümüzdeler. Kedigiller familyasından olan leoparın Asya'da yaşayanlarına çoğunlukla pars, Afrika'da yaşayanlarına leopar deniyor. Yırtıcı hayvanların en tehlikelilerinden birisi. Postunun üstündeki benekler, insanların parmak izi gibi her leoparda farklılık gösteriyor. Çıtayla karıştırılan leoparın cüssesi çıtaya göre daha iri, benekleri halkalı, boyunlarının altında siyah noktalardan oluşan çizgisi var. Leoparlar bazen avlarını ağacın üzerinden atlayarak yakalıyor ve başka hayvanlar avını kapmasın diye avını ağaca çıkartıp yiyor. Yaban hayat kanallarını izlemem bu parkta işime yarıyor. Hayvanlarla ilgili bildiklerimi tazeliyorum. Leoparların vakur duruşu, upuzun kuyrukları, pofuduk derilerindeki halkalı lekeler ve renklerle güzel bir hayvan. Ancak, kocaman kafası, yüz hatlarının belirginliği, muhteşem yelesi, karizmatik duruşuyla ve ailesiyle birlikteyken yaydığı enerjisine hayran kaldığım erkek aslandı.  Alıntı-Kruger Parkta kuralları hiçe sayan turistlere bir filin kızgınlığı; Safariden dönerken. Hayvan dostlarımıza gelsin...
Safarimiz sonlanıyor ve tüm hayatını burada geçirmiş olan Dixon yine bilge konuşmasıyla bize son bir şeyler söylüyor: "Parkın ancak 15 ya da 16.000 hektarlık alanını gezebildik. Yinede şanslıydık. Büyük beşliyi gördük. İlgili ve duyarlı davrandığınız için teşekkür ederim. Eskiden gergedanın boynuzları, fillerin fildişleri için avcılara para verip avlattırıyorlarmış. Hem doğamızı, hem de ekmek kapımızı zarara uğrattılar. Mandela uzun yıllardan sonra hapisten çıkınca kaçak avcılığı, avcıların derileri, v.b. yerlerini satmak için yaptıkları avlanmaları ve zenginlerin zevk için yaptıkları avlanmaları yasakladı. Bundan sonra hayvanlara namlunun ucundan değil, objektiflerin ucundan bakacağız diye seferberlik başlattı. Artık bunlar çok azaldı. Bizde elimizden geleni yapıyoruz. Eskiden çok zarar verildi canlılara, çevreye. Doğa bize konuşuyor, anlatıyor. Buraları gelecek kuşaklara aynen bırakalım. Gelecek kuşaklar televizyon, gazete, kitaplardan değil; buralara gelerek, görerek, yaşayarak öğrensinler. Dünya hepimizin tüm canlılarıyla birlikte" diye sonlandırıyor. Afrika giysilerimizle kardeş pozu...

Hoşçakal büyülü Afrika...
Bence Dixon bir safari büyücüsü ve canlıları çok seviyor. Hiç bir gezime benzemeyen, beni derinden etkileyen yaban hayat yolculuğumuz sona eriyor ve akşama Türk Hava Yollarıyla ülkemize dönmek için bu ilginç coğrafyadan ayrılıyorum.
"Hepimiz canlıyız! Dünya bizim ortak evimiz. Ona gözümüz gibi bakalım" diye mırıldanarak.
|
Yazılan Yorumlar... |
Şükran Şahin (31 Ekim 2015)
|
|
Setenay hanim cok tesekkurler. Sehirlerden farkli bu dogal cografyalar. Umarım sizinde bir safari gezinizi okumak kismet olur:)
|
Setenay Süzer (30 Ekim 2015)
|
|
Sevgili Şükran Hanım, Sıradan bir turistik gezi yapmadığınızdan. Afrikanın hem doğasına hem yerel halkın yaşamına yakından tanık olmakla, gezinin tam hakkını vermişsiniz.Soluk soluğa okudum,her zamanki gibi zevkli, bilgilendirici yazınız ve fotoğraflarınız çok güzel.Darışı başımıza olur inşallah. Sevgilerimle
|
Şükran Şahin (26 Ekim 2015)
|
|
Hakan bey, öncelikle sitemizin sayfasina bu gezi yazimi duzenlemeniz ve emekleriniz icin cok tesekkur ederim. Gercekten ilginc bir deneyim. Siz oralara gitmeden rahat edemezsiniz. Afrika savanasi bir baska alem. Gurubumuz sag salim donduk. Afrikaya gitmeden once Saglik bakanligi hudut bolumunden bilgilenmistik. Önerileri dogrultusunda sitma icin antibiyotik kullanmaya basladik. Bir tane bile sivrisinek gormedim. Bosu bosuna kullanmisız. Dikkatli olduktan sonra risk yok safaride. Sizin gezi yazilarinizdan ben hep feyz aliyorum ve yararlaniyorum biliyorsunuz. Insallah bu gezimde size feyz ve bir Afrika seyahati cikarir.
|
hakangeziyor (25 Ekim 2015)
|
|
Hocam, bu kadar yer gezdim, bu kadar yazı yazdım, onlarca yazıyı da siteye ekledim. Çok az yazıda bu kadar imrendim ve tırnak içinde kıs-kan-dım... Sizin güzel anlatımınız, keyifli fotolarınızla aldınız götürdünüz bizi. İyi ki sağ salim döndünüz... Ne olur ne olmazdı yani... Kaleminize sağlık...
|
sivas (23 Ekim 2015)
|
|
Canım okadar güzel anlatmışsın ki okurken sanki sizinle birlikteymişim hissi doğdu.Fotoğraflar kareleri çok güzel .Emeğine sağlık.
|
koray (21 Ekim 2015)
|
|
Harika mesajlarla bezenmiş büyüleyici bir yazı... Şükran Şahin birbirinden güzel ve çarpıcı fotoğraflarla bize ta uzak diyarların gizemli dünyasını öyle güzel anlatmış ki... Kalemine, yüreğine sağlık.
|
Yorum yazmak isterseniz...
Yorum Yazabilmek İçin Üye Girişi Yapmalısınız.
|
|