Gezi Alemi

e-Posta:    Şifre:     Kaydol | Şifremi Unuttum
 
Gezi Alemi ::::: Türkiye ::::: Ardahan ::::: Bir Zamanlar Ardahan Günlerinde...        
Ülke Şehir Ekleme Düzenleme Gezi Tarihleri Okunma Yorum Yazan 
Türkiye Ardahan 21 Ocak 2011 15 Temmuz 2006
15 Temmuz 2009
12342 8 Oslem 

 Bir Zamanlar Ardahan Günlerinde...
 (Genel)

Hani okulda okuduğumuz bir şiir vardı; ''Edirne'den Ardahan'a'' diye... Oradaki o Ardahan çok uzak gelebilir herkese, öyle de sayılır aslında. Az değil, otobüsle Ankara'ya on bir, İzmir'e yirmi üç saat. Ama gerçekten görülmeye değer şeyler var biliyor musunuz? Ben, eşimin mesleğinden dolayı üç sene yaşadım Ardahan'da, 2006-2009 arasındaki yıllar dolu dolu geçti yani. Şehre ilk girdiğimde İzmir ve Ankara'nın ardından kendimi kafese kapatılmış kuş gibi hissetmiştim. Alışma sürecinde hele bir de soğuklar başlayınca daha başlamadan bitirmiştim Ardahan'ı kafamda. Zaman ilerledi, kış gelip o meşhur karlar yağmaya başladı. Hayatında doğru dürüst kar görmemiş biri olarak bu hoşuma gitti açıkçası...

Evimiz Ardahan'ın tam ortasından geçen, yoluna Gürcistan'la devam edip Hazar Denizi'ne dökülen Kura Nehri'ne bakıyordu. O da ayrı bir güzellikti aslında. Karlar eridikten sonra önümüzdeki ova alabildiğine su doluyor sanki denize karşı bir evde oturuyor hissi veriyordu. Yağmur yağıp şimşekler çaktığında Gürcistan dağlarındaki ışıkları görürdük. Karla beraber her yer beyaza bürünür, şehir bir anda değişirdi.
Balkona çıktığımda karşımda, Kanuni'nin 16. yüzyıl ortalarında yaptırdığı Ardahan Kalesi tüm gizemiyle dururdu. Ardahan kalesi, aynı zamanda ailenizle gidip bir çay içebileceğiniz ve şehre kuş bakışı bakabileceğiniz bir yer.

Kardan bahsetmiştim ya, biz Ardahan'da - 53 dereceyi görmüştük ama inanır mısınız o üç senede doğru dürüst hiç hasta olmadık, bu kadar mı temiz bir hava olur? Gerçi neden olmasın, Türkiye'nin yaylası gibi bir yerdeydik. Yazın en yüksek sıcaklığın 24 derece olduğu, onun da toplam on beş gün sürdüğü bir yer...

Hafta sonları en büyük eğlencemiz Ardahan'ı ve çevresini gezmekti. Arabaya atlayıp Yalnızçam Tesisleri'ne gidip piknik yapardık. Sözünü ettiğim bu yer aynı zamanda kayak tesisi. Yani takım taklavatı alıp bir güzel kaymaya gidebilir sonra da karda, mangalda sucuk ekmek yiyebilirsiniz. Evimize dönerken yollarda eski Rus evlerini, çakma taşları görmek ayrı bir keyif verirdi.
Başka bir hafta sonu Çıldır ilçesine giderdik. Garip bir yerdir Çıldır, M.Ö. 650 yıllarına dayanan geçmişiyle ağırlığı vardır yani. Ardahan'a uzaklığı 45 km olan bu ilçe iki tane gölü de bünyesinde bulundurur: Aktaş ve Çıldır Gölleri.

Kapalı olduğu için suyu acı olan Aktaş Gölü ilçeden biraz uzak, Gürcistan sınırına yakın bir göl. Orada bir sınır kapımız da var ancak kapalı. Ben Angut kuşlarını ilk kez Aktaş Gölü'nde görmüştüm. Bilir misiniz, Angut Kuşu, eşi ölünce kendisi de ölene kadar onun başında bekler, böylesine sadıktır yani. Aktaş'taki küçük adacıklarda uçar bu kuşlar. Gölde yedi tane küçük ada var, bunun üçü Türkiye'nin,üçü de Gürcistan'ın, kalan yedinci de kardeş payı:)
Gelelim suyu tatlı olan Çıldır Gölü' ne... İlçeye uzaklığı yaklaşık 10 km. Bizim oradaki tek yerimiz salaş bir balık lokantası olan Atalay'ın Yeri'ydi. O sarıkanatları yemeye doyamazdık. Düşünebiliyor musunuz, denizden 1959 m. yükseklikte bir gölden tutulan balıkları yiyorsunuz. Gölle ilgili bana enteresan gelen diğer şey de donma şekliydi. Kasım sonu gibi donmaya başlayan Çıldır Gölü, ilçede görevli olan arkadaşımızın anlattığına göre bir hafta boyunca geceleri sabaha kadar korkunç bir ses çıkarırmış. Sanki bir dananın boğazlanma sesine benzeyen bu ses ilçeye tüm netliğiyle duyulduğu için ilçe halkına bir hafta uyku haram olurmuş. Tabii bu donmanın sonu muhteşem oluyor, yapılan Çıldır Buz festivali bunun en güzel örneği. Abim bizi ziyarete geldiğinde gidip o donmuş gölün üzerinde atların çektiği kızaklara binmiştik, ne eğlenceydi ama... Sonrasında da balık ve rakı:)

Ardahan'dan Çıldır'a doğru giderken ilçeye 1 km. kala kocaman bir levha görünür. Üzerinde "Şeytan Kalesi" yazar. Arabadan inip sol taraftaki vadiye baktığınızda diğer kalelerden farklı olarak kayalıklara konumlanmış, Urartular'dan kalma Şeytan Kalesi'ni görürsünüz. Hele güneş vuruyorsa muhteşem görünür. Diğer isimleri de biraz ürkütücü gelmişti bana; İblis Hisarı, Kal'a-ı Şeytan, Çıldıran Kalesi...

Kaleyi daha net göreceğiniz yerlerden biri de Aktaş Gölü yolu. Kaleye gitmek isterseniz Yıldırımtepe Köyü'ne kadar arabayla gidip oradan iki-üç saatlik bir yürümeyi göze almak zorundasınız. Peki değer mi? Fazlasıyla...
Gelelim Damal'a... Enteresan bir ilçedir. Küçücük yüzölçümüyle neredeyse bağlı olduğu Ardahan'dan daha meşhurdur. İlçe halkı çoğunluğu Alevi-Bektaşi Türkmenler'den oluşur. Sadece tek bir köyde, İkizdere Köyü'nde sünni Türkler yaşar. Damal'ın en meşhur şeylerinden biri süslü Damal Bebeği. Yöresel kıyafetler içindeki bu bebek yaklaşık 30 cm boylarında oluyor, tabi ki daha büyükleri de var. Kıyafetler o kadar renkli ve estetik ki...Fiyatları da 35 -40 TL' den başlıyor. En güzellerinden birinin salonumda baş köşede olduğunu gururla söyleyebilirim.

Damal'a özel bir diğer şey de, şenliği yapılacak kadar özel ve önemli. 15 Haziran-15 Temmuz arası öğlenden sonra Karadağ sırtlarında görünen Atatürk silüeti. Bunu yaklaşık yirmi dakika seyredebiliyorsunuz. İnanılmaz bir görüntü, görmelisiniz. İşte bu yüzden her sene, Atatürk'ün İzinde-Gölgesinde Damal Müzik Şenlikleri yapılıyor.
Gelelim Ardahan'daki kaçış yerlerine. En sık gittiğimiz yerlerden biri Şavşat yoluna giderken yol üzerindeki Labirent Amca Balık Restoranı'ydı. Biz karı-koca balık sevdalısı olduğumuz için hafta sonları balık günleri olurdu. Labirent Amca'da balığımızı sonra da helvamızı yedikten sonra mutlu mesut evimize dönerdik. Eğer hava güzelse, dağlarda sis yoksa Labirent Amca'nın yolundan devam eder, Artvin il sınırını geçip dünyanın en güzel manzaralarından birine sahip olan Laşet Et Balık Restoranı'na giderdik. Ardahan'a uzaklığı 25-30 km olan Laşet, kelime olarak "domuz ini" anlamına geliyor, ilk duyduğumda gülmüştüm. Çünkü gerçekten hiç ilgisi yok, restoran zaten çok güzel, manzaraya söz yok, isterseniz hemen üst kattaki otelde kalabiliyorsunuz. Daha da ne ama değil mi?
Gerçi giderken o yedi tane viraj bitmeyecekmiş gibi gelse de (ki çok eğlenceliydi), etrafa bakmak, doğayı koklamak en sonunda da güzel bir balık-rakı, yanında harika bir salata ve tabi ki yöresel lezzet mıhlama. O ne güzel bir şeydir Allahım, gel de özleme...

Ve Ardahan deyince akla gelen bir başka şey de bal-kaşar ikilisi. Her sene 6-7-8 Ağustos'ta Çamlıçatak Mesire Alanı'ında yapılan Ardahan Kültür, Tanıtım ve Bal Festivali, balı sevenler için gerçek bir nimet. Şunu özellikle belirteyim, Ardahan'daki bal özellikle zamanında gerçek baldır. Yani şeker falan mümkün değil. Hala, her sene en az 5 kg bal sipariş ettiğimizi söylersem yeterli olur sanırım. Kaşara söz yok zaten, meşhur eski kaşar, yemeye doyamıyorsunuz, onda da siparişe devam tabi ki :)

O, 17.000 nüfuslu küçücük şehirde öyle çok keyif alınacak yer var ki, ben şok geçirmiştim. İçi hazine dolu eski bir sandık gibi... Uzak dersiniz, ya da soğuk, gitmeye değer mi diye düşünürsünüz. Ama yapılacak bir Karadeniz turunda bence Artvin'den devam ederek görmeye değer bir yer.
Yazımın başında dediğim gibi üç senem Ardahan' da geçti. En büyük hediyem, kızımı orada dünyaya getirdim. Ama inanın asla eve tıkılı kalmadık, gezecek bir yerler hep vardı. Belki eşinizle belki de kalabalık arkadaş grubuyla...

Ardahan ilginç bir şehir...

Gidip, görüp, çözmek lazım...









 Yazılan Yorumlar...
hakan
(30 Ağustos 2012)

çok güzel bir yazı olmuş elinize sağlık benim köyümde ardahanda ardahan mehmetaliarslan köyü kora bayramoğlu

Uğur Işık
(30  Aralık 2011)

gerçekten muhteşem bir yazı elinize sağlık...

Uzak
(13 Mart 2011)

Ardahan bundan daha güzel anlatılamaz sanırım. Okuyunca çok şaşırdım ve düşündüm. Her şey bakış açısıyla ilintili sanırım. Hükümlünün biri hapishane penceresinden baktığında yerdeki çamurları görmüş, aynı pencereden bakan bir diğeri ise masmavi gökyüzünü.

emre suer
(29 Ocak 2011)

Askerliğini 35 yaşında ve Ardahanda yapan bir adam için yeri başka... Bir de Ardahana, Özlem Yanarın hep gülümseten dostluğu eklenince, düşünsenize... Ne mutlu bana,
bu yazıda hepsi bir arada.

özlem Yanar
(23 Ocak 2011)

yorumlarınız için çok teşekkürler.gerçekten de ülkemizde görülmeye değer çok yer var.Ardahan,zorunlulukla başlayıp keyifle biten bir maceraydı bizim için.Ve teşekkürler abişim hoşbuldum:))

NEŞE
(21 Ocak 2011)

Ne kadar güzel anılar böyle...Bizi de ortak ettiğiniz için çok teşekkürler. Böyle bilinmeyen cennetlerden ayrıldıktan sonra kıymeti anlaşılıyor..Biz de eşimin görevi nedeni ile ,sizin tam karşınızda,kuş uçumu 1500 km. batınızda Eski Foça da böyle güzel iki yıl geçirmiştik...

Erdin İVGİN
(21 Ocak 2011)

Türkiyenin her yerinde görülmesi geken güzellikler olduğunu, içten yazınla bize hatırlattığın için teşekkür ederim.
Çıldır Kar ve Buz Festivali yapıldığında Ardahanda olmak isterdim doğrusu.

hakangeziyor
(21 Ocak 2011)

Özlemcim, bu güzel yazınla aramıza hoşgeldin...

Daha nice yazılara inşallah :)

 Yorum yazmak isterseniz...
 
Yorum Yazabilmek İçin Üye Girişi Yapmalısınız.