Gezi Alemi

e-Posta:    Şifre:     Kaydol | Şifremi Unuttum
 
Gezi Alemi ::::: Fas ::::: Marakeş ::::: Atlas Dağlarının Eteklerindeki Kırmızı Şehir: Marakeş...        
Ülke Şehir Ekleme Düzenleme Gezi Tarihleri Okunma Yorum Yazan 
Fas Marakeş 24 Şubat 2024 15 Kasım 2016
19 Kasım 2016
150 0 TAMER 

 Atlas Dağlarının Eteklerindeki Kırmızı Şehir: Marakeş...
 (Gezi)

Otelimize dönüp biraz dinleniyor ve duşumuzu alıp akşam için hazırlanıyoruz. Şöförümüz bizi otelimizden aldıktan yarım saat sonra Chez Ali'nin otoparkında oluyoruz. Burası kale görünümlü çok büyük bir mekan. Dış kapının önünde önce yerel kıyafetli atlı Berberiler sizi karşılıyor. İçeri girdikten sonra ise sağlı sollu sıralanmış bir hoş geldin ekibi yerel ezgiler eşliğinde bizleri selamlıyorlar. Çok turistik bir mekan olduğu için genelde gelen tur misafirleri bu şekilde karşılanıyor. 

Girişte atlı Berberiler...

Chez Ali'de müzikli hoş geldin ekibi tarafından karşılanıyoruz..



Chez Ali'nin girişi etkileyici... 





Sağlı sollu odalar hazinelerle (!) süslenmiş...

İçeri girince önce labirent gibi odalardan oluşan bir müzede dolaşıyorsunuz. Bu odalarda güzel bir müzik eşliğinde çeşit çeşit hazineler, masal dönemi kıyafetleri ile bambaşka bir hayal dünyasına götürüyorlar sizi. Müzeden sonra merdivenlerden yukarı çıkartıp alanın büyüklüğünü gösteriyorlar. Sonrasında da masamızın bulunduğu çadıra doğru yönlendiriyorlar. Çadırımız çok büyük bir çadır, otağ gibi neredeyse. İçerisinde 15 - 20 tane belki daha da fazla büyük yuvarlak masa var. Chez Ali çok büyük bir alana kurulmuş, yaklaşık 10-11 hektar büyüklüğünde. ''Chez'' Fransızca ''-nin, nın'' anlamına geliyor. Yani Ali'nin Yeri'ndeyiz anlayacağınız. Bizim çadırımızın haricinde farklı farklı yemek yeme alanları var. Sanırım gecede 1.000 kişiyi aynı anda rahatça ağırlayabiliyorlar burada. Yemekler fix-menü, önce güzel bir çorba ile başlanıyor. Sonrasında Fas'ın geleneksel yemeği Tajin ve erikle pişirilmiş güveçte et yemeği ile meyve ikramı olacak. Tabi iki şişe de kırmızı şarap siparişi veriyoruz. (Not: Alkol sağlığa zararlıdır!.) Keyfimiz yerinde... Gökyüzünde muhteşem bir ay manzarası var bu arada. Hazır yemeklerimiz henüz gelmemişken ben fotoğraf makinemi sabitleyip bu muhteşem ay manzarasını elimden geldiğince fotoğraflamaya çalışıyorum...


Chez Ali'den Dolunay manzarası... 
(Olympus SZ-10, ƒ/4,41/12590 mmISO200)

Bu sırada siparişlerimiz de geliyor. Dev bir kapaklı tepside sunulan Tajin'in kapağı açılınca dumanıyla beraber lezzetinin de kokusu masaya yayılıyor sanki... Ayrıca erikle ve çam fıstığıyla süslenmiş güveçte etin kokusu ve görünümü de enfes... 


 

Yemeklerimiz enfes gözüküyor.
Tabi yemek yerken masa masa dolaşan animasyon ekibinden ne yazık ki kurtuluş yok... Bizim masamıza da geliyorlar ve aynı Kumkapı'da ya da Nevizade'de olduğu gibi yüklüce bir bahşişi koparmadan masamızdan ayrılmıyorlar. Ancak yaptıkları müzik mi yoksa gürültü mü karar vermek zor değil. Neyse her şeyin keyfini çıkarmak lazım. Bunun da eğlenceli kısmını belleklerimize kaydediyoruz, diğer kısmını unutuyoruz. Yemeğimiz keyifli, şaraplarımız güzel, keyfimiz yerinde... 
(Not: Alkol sağlığa zararlıdır!.)


Masamız keyifli, eğlenceli ama biraz da gürültülü...
Herkesin yemeği bitince meyve servisi yapılıyor. Ondan sonra da hepimizi dışarıdaki etrafı oturma alanları olarak düzenlenmiş futbol sahası büyüklüğündeki bir alana davet ediyorlar. Burada ikram edilen nane çaylarımızı yudumluyoruz. Ortamda ışıklar iyice karartılmış, herkes yerini alıyor ve muhteşem bir gösteri başlıyor. 

Önce alana çıkan Atlı Berberiler toprak alanı bir baştan bir başa hızlıca koşmaya başlıyorlar. Bu arada herkesin hayranlıkla izlediği anda hepsi birden ellerindeki tüfekleri patlatıyorlar. Seyredenlerde önce bir korku oluyor tabi ama hemen sonrasında alkış kopuyor. Atlı Berberiler sonrasında alanda hızlıca atlarını sürüp önce at üstünde bir takım hünerlerini sergileyip sonrasında da tribünlerin önüne kadar hızlıca gelip atlarıyla ve silahlarıyla seyredenleri selamlayıp çekiliyorlar. Sonrasında dansçılar ve akrobatlar ortada bir takım yerel dans figürleriyle birlikte hünerlerini sergiliyorlar ve en sonunda da havai fişekler ile gösteri bitiyor. Gösteri bitiminde de alanın ortasında alevlerle bir teşekkür yazısı yazılıyor. Gösteriye katılan Atlı Berberiler ve dansçılar sırayla tribünlerin önüne gelerek seyircileri selamladıktan sonra bizim de ayrılma vaktimiz geliyor. Tabi o karanlıkta insan gözünün görebildiğini fotoğraf makinesi aynen yansıtamıyor ama olabildiğince fotoğraflamaya çalışıyorum. Gösteri çok profesyonel değil ama turist eğlencesi olarak düşündüğünüzde yemek sonrasında hoşça bir vakit geçirmek için fena değildi diyelim. Teller üzerinde giden ve üzerinde insanların olduğu uçan halı bile uçurdular sonuçta...






Atlı Berberilerin gösterisi muhteşem... 





Gece sonundaki Havai Fişekler...







Gösteri sonrası selamlama...

* * * 
Ertesi gün yine öğleden sonraya kadar toplantılarla geçiyor. Öğleden sonra ise Marakeş'in en önemli ve en turistik iki noktası olan Jeema el Fna Meydanı ve Kutubiye Camii'ni görmek üzere şehir meydanına gidiyoruz.

Kutubiye Cami, Jemaa el Fna Meydanının yanında, portakal ve hurma ağaçlarının arasında bütün heybetiyle bizi selamlıyor. 12. yüzyılda 1147 yılında Muhavvidlerin Marakeş'i fethinden sonra inşa edilmiş olan bu cami günümüze kadar bozulmadan gelmiş. 2023 yılında yaşanan büyük Fas depreminde de hasar almamıştır. Fas Magrip mimarisi ile inşa edilmiş olan bu caminin 70 metre yüksekliğindeki minaresi ise bilinen silindirik minare yapısının aksine kare biçiminde inşa edilmiştir. Bu kare minarenin içerisinde at ile kulenin en tepesine çıkılmasına izin veren bir yol bulunmaktadır. Bu caminin heybetinden çok etkilenen Muhavvidler bir benzerini de İspanya'nın Endülüs bölgesindeki Sevilla şehrinde inşa etmişlerdir. (La Giralda) İkisini de görmüş biri olarak La Giralda'nın daha güzel olduğunu söyleyebilirim.



Kutubiye Cami...



Kutubiye Cami, iklim değişikliği zirvesi nedeniyle sadece ibadet zamanında kapılarını açıyormuş, o yüzden bizim orada olduğumuz zaman diliminde kapalı olduğu için ne yazık ki içini gezme şansımız  olamadı. Sadece dışarıdan gözlemleyebildik. Bu heybetli camiden hemen yakınında bulunan Marakeş'in en önemli meydanı olan Jemaa el Fna yani Kıyamet Meydanına geçiyoruz. Burası hem yerel halkın hem de yurtdışından gelen turistlerin ortak buluşma noktası. Meydanda Fas kültürünü en ince ayrıntılarına kadar yaşayabilirsiniz. Zaten bu meydan 2008 yılında UNESCO İnsanlığın Somut Olmayan Kültürel Mirası listesine girmeyi başarmış. Özellikle güneş battıktan sonra sokak tiyatrocusundan, akrobatlara, falcısından, geleneksel ilaç satıcılarına her çeşit gösteriyi keyifle seyredebilirsiniz. Ama bence bu meydandaki en önemli kişiler yılan oynatıcıları. Meydanın istisnasız her bölgesinde etrafında çuvallar olan yılan oynatıcıları ile önünde kafalarını kaldırmış eğiticisinin komutlarına göre duran ya da dans eden yılanları görebilirsiniz. Dışarıdakiler kadar dikkat çekici olan çuvalların içinin de yılan dolu olması. Grubumuzda bulunan bir hanım arkadaşımız, yılanlara karşı aşırı büyük bir fobisi olduğundan dolayı bu meydandan hiç hoşlanmıyor. Bu yüzden hemen alanı terk ediyor ve nispeten meydandan uzak olan bir yerde kahve içmeye gidiyor. Ona, burayı daha önce görmüş olan Genel Müdürümüz de refakatçi olarak eşlik ediyor. Biz de meydanda dolaşmaya başlıyoruz. Yılan oynatıcıları çok dikkatli, en ufak bir şekilde yılanların fotoğrafını çektiğinizi gördükleri anda hemen yanınızda bitiveriyorlar. Bu durumda yapacak iki seçeneğiniz var. Ya bahşişi verip kurtulmak ya da resmi onun gözü önünde silmek. Tabi bu arada bu arkadaşa elinde tutmuş olduğu, burnunuzun dibine kadar getirdiği dilini çıkartıp çıkartıp tıslayan yılanı da eşlik ediyor. İsterseniz dediğini yapmayın yani. Neyse biz de adamın istediği bahşişin onda birini teklif ederek  makinemizdeki iki üç resmi kurtarıyoruz. Hatta bir de elindeki yılanla bir de poz veriyor bize.


Jemaa el Fna - Kıyamet Meydanı...



Yılan şov...


Meydanda bunlardan çok var...




Jemaa el Fna - Kıyamet Meydanı...





Jemaa el Fna - Kıyamet Meydanında gece...

Akşam olunca meydanda seyyar sokak satıcılarının mangallarından dumanlarla birlikte enfes kokular da yükselmeye başlıyor. Ama ne yalan söyleyeyim cesaret edip de bir şeyler yiyemiyoruz. Alanın arka tarafına doğru sıralanmış olan taze meyve suyu satıcılarını görünce bir cesaret geliyor ve madem bir şey yiyemedik bari bir şey içelim diyoruz. İyi ki de diyoruz. Bu arkadaşlardan taze sıkılmış meyve suyu içmenizi şiddetle öneririm. Çünkü gerçekten daha önce bu kadar taze ve lezzetli bir meyve suyu içtiğimi hatırlamıyorum. Portakalların içi turuncu - kırmızı ve inanılmaz lezzetliler. Bu arada küçük bir uyarı notu, eğer bu meyve suları satılan alandan daha da arka sokaklara doğru ilerlerseniz fazla güvenli olmayan alanlara doğru girmiş oluyorsunuz. Buna dikkat edin, çünkü hemen yanınıza iki tane iri yarı, karanlık tipli adam yaklaşıyor. Önce Fransızca bir şeyler diyorlar, anlamadığımızı görünce sonra da İngilizce olarak buraların çok güvenli olmadığını ama eğer ufak bir bahşiş verirsek gezerken bize bodyguard'lık yapabileceklerini söylüyorlar.
Bu arada biz de 1.80 ve 1.90 boyunda gayet kalıplı iki erkek olmamıza rağmen ileride bodyguard'lardan bizi kimin koruyacağını düşünüp kendilerine kibarca teşekkür ediyor ve o sokakta daha fazla ileri doğru gitmiyoruz. 


Mutlaka taze sıkılmış meyve suyu için...
Meydanda gezimiz bitince bizde diğer arkadaşlarımızın olduğu cafeye gidip birer kahve içiyoruz. Akşam yemeği için bu kez Marakeş'in modern bölgesi olan Gueliz bölgesine gitmeye karar veriyoruz. Jemaa el Fna ve Kutubiye Camisinin olduğu bölge surların içindeki eski şehrin bulunduğu Medina bölgesiydi. Gueliz bölgesi ise Marakeş'in modern büyük binalarının, geniş caddelerinin ve uluslararası markaların satıldığı dükkanların olduğu şehrin yeni yüzü. Biz de Gueliz bölgesinde Modern Marakeş'te önce bir yürüyüş yapıyor sonrasında da güzel bir restoranda akşam yemeğimizi yiyoruz. Ertesi sabah dönüş günü, Casablanca aktarmalı olarak Türkiye'ye döneceğiz.

Modern Marakeş, Gueliz Bölgesi...
Ertesi Marakeş'ten Casablanca'ya gidecek uçağımıza binmek için havalimanına gidiyoruz. Casablanca'ya iniş saatimiz ile Türkiye'ye gidecek uçağımızın kalkış saati arasında 7 saat var. Biletlerimizi alırken bunu sorun etmemiştik. Çünkü o sürede Casablanca'yı dolaşırız diye düşünmüştük ama uçağımız bağlantılı olduğu için Marakeş'te uçağa binmeden önce pasaport kontrolünden geçmemiz ve ülkeden çıkış yapmamız gerektiğini öğrenince biraz moralimiz bozuluyor. Hem Casablanca'yı göremiyoruz hem de 7 saat gibi bir süre Casablanca havalimanında boşu boşuna vakit geçirmek zorunda kalıyoruz. Bu gerçekten çok can sıkıcı oluyor.
 

Bizi ülkemize götürecek uçağımızın COP22  giydirmesi..

Evet, bir COP İklim Değişikliği Taraflar Konferansının daha sonuna geliyoruz. Marakeş - COP22 zirvesinin asıl amacı bir çok ülkenin imzaladığı ve bizim de taraf olduğumuz Uluslararası Paris Antlaşması ile kabul edilen yönetmeliği, kabul eden tüm ülkelerin uygulaması ve bu sayede atmosferin ısınma hızının yüzde 1,5 seviyesinde tutulmasını sağlamaktı. Eğer bunu sağlayamazsak ne yazık ki ileride dünyamızı çok ama çok kötü günler bekliyor. 

O yüzden ülkemiz de dahil olmak üzere antlaşmaya taraf olmuş bütün ülkelerin sorumluluklarını yerine getirmesi dileğiyle bu yazımı bitiriyorum.

Dünyamızı aşağıdaki iki şekle çevirmek de bizim elimizde, tercihlerimiz ya dünyamızı sürdürülebilir enerji kaynaklarıyla daha yeşil ya da fosil yakıtları kullanmaya devam ederek daha karanlık bir hale getirecek... 

Tercih bizim!...






Sağlıkla kalalım, çevremize duyarlı olalım...

Bilgi için: (Paris Anlaşması) 












 Yazılan Yorumlar...
  Henüz Yorum Yazılmamıştır
 Yorum yazmak isterseniz...
 
Yorum Yazabilmek İçin Üye Girişi Yapmalısınız.