Gezi Alemi

e-Posta:    Şifre:     Kaydol | Şifremi Unuttum
 
Gezi Alemi ::::: Dünya Mirası Listesi ::::: Şam Antik Şehri        
Ülke Şehir Kategori Ekleme Düzenleme Okunma Yorum Yazan 
Suriye Şam Kültür Mirası 08 Mart 2012 02 Ocak 2013 11979 0 Cemil 

 Şam Antik Şehri
 Suriye » Şam
 (Kültür Mirası)

Milattan önce 3. yüzyılda kurulmuş olan Şam, Asya ve Afrika arasında, Doğu ve Batının kesiştiği yerde bulunan coğrafi konumu dolayısıyla önemli bir kültürel ve ticari merkezdi. Şam eski şehrinin, dünyadaki en eski yerleşim yerleri arasında olduğu düşünülmektedir. Şehrin dış mahallelerinde Tell Ramad'da yapılan kazılar, Şam'daki ilk yerleşimin Milattan Önce 8.000 ila 10.000 yılları arasında olduğunu göstermektedir. Bununla birlikte, Aramilerin gelişine kadar önemli bir şehir olarak belgelendirilmemektedir. Ortaçağ döneminde, özellikle ticaret ya da el sanatlarında uzmanlaşan farklı mekânları ile gelişen bir zanaat merkeziydi.

FOTOGRAF: Ai@ce / Wikimedia Commons / CC-BY 3.0 - The Jupiter temple
Şehir, kendisini yaratan medeniyetlerin olağanüstü kanıtlarını sergiler - Helenistik dönem, Roma, Bizans ve İslam. Özellikle Emevi halifeliği, Şam'ı, yaşayan bir Müslüman ve Arap şehri olarak sürekli gelişiminin sahnelendiği ve üzerine sonraki hanedanların kendi izlerini bıraktığı ve bırakmaya devam ettiği bir başkent olarak yaratmıştır.

İslam'ın hâkim etkisine rağmen, önceki kültürlerin izleri -özellikle Roma ve Bizans- şehirde görülmeye devam etmektedir. Bu nedenle, şehir günümüzde bütün caddelerinin kuzey-güney ya da doğu-batı merkezli olması bakımından bir Yunan şehrinin özelliklerini ve görünümünü taşımakta olup bir Roma planına dayanmaktadır ve şehir planlamasının anahtar bir örneğidir.

 
FOTOGRAF: public domain / Wikimedia Commons - Map of old Damascus
En eski görünür fiziki kanıt Roma dönemine dek uzanır - Jüpiter heykelinin önemli miktardaki kalıntıları, değişik kapıların kalıntıları ve Roma şehir duvarlarının etkileyici bölümü. Şehir, Emevi halifeliğinin başkentidir. Ancak, Bir Roma anıtının alanında ve bir Hristiyan bazilikasının döşemesi üzerine inşa edilen benzersiz Emevi Camisi'nden (Ulu Cami) başka şehrin tarihinin bu önemli döneminden günümüze kalan çok az eser vardır. Günümüzdeki şehir duvarları, kale, bazı camiler ve türbeler Ortaçağa aittir, fakat şehrin inşa edilmiş somut kültürel mirasının büyük bir bölümü Osmanlı İmparatorluğu tarafından fethedildiği 16. yüzyılın başlarından sonraki tarihe aittir.

 
FOTOGRAF: Bernard Gagnon / Wikimedia Commons / CC-BY-SA 3.0 - Emevi Camii
Şam, kendisini oluşturan medeniyetlerin eşsiz estetik başarılarına tanıklık etmektedir. Emevi mimarisinin bir şaheseri olan Emevi Camisi'nin yanı sıra Kale, Azem Sarayı, medreseler, hanlar, hamamlar, özel konutlar gibi farklı dönemlere ait diğer büyük anıtlar bu başarıyı gösterir.

Şam, ilk İslam halifeliği olan Emevi halifeliğinin başkenti olarak sonraki Arap şehirlerinin gelişiminde anahtar öneme sahipti. Greko-Romen dönemden türetilen şehir planının merkezinde yer alan Emevi Camisi ile birlikte, şehir Arap Müslüman dünyası için bir örnek model oldu.

Tarihi ve arkeolojik kaynaklar Milattan Önce üçüncü bin yıldaki kökenlere tanıklık eder. Şam'ın dünyadaki en eski sürekli yerleşimin olduğu şehirlerarasında yer aldığı genel kabul görmektedir. Eşsiz Emevi Camisi Emevilerin nadir ve son derece önemli bir anıtıdır. Günümüzdeki şehir duvarları, Kale, bazı camiler ve türbeler Ortaçağdan beri varlıklarını korumaktadır. Fakat aralarında saraylar ve özel konutlarında yer aldığı şehrin somut kültürel mirasının büyük bir bölümü 16. yüzyıl başlarındaki Osmanlı fethinden sonraki tarihe aittir.

 
FOTOGRAF: public domain / Wikimedia Commons - Citadel of Damascus
Şam Büyük (Ulu) Camii olarak bilinen Büyük Emevi Camisi, dünyadaki en büyük camilerden biridir ve İslam'ın doğuşundan bu yana sürekli dua edilen en eski alanlardan biridir. Bu sıfatla Cami önemli bir kültürel, sosyal ve sanatsal gelişim sağlamaktadır.

Şehir özellikle İslam döneminden kaynaklanan önemli tarihi olaylar, fikirler ve gelenekler ile yakından bağlantılıdır. Bunlar bir şehir imajı ve İslami tarih ve kültür etkisi yaratmaya yardımcı olmaktadır.

Bütünlük

Eski şehrin duvarlarının hattı, Şam antik kentinin sınırlarını oluşturur. 13. yüzyıldan itibaren şehrin genişlemesini gösteren duvarların dışındaki alanların, tarihi önem bakımından eski şehir (antik kent) ile ilgili olduğunun düşünülmesine ve şehrin yerleşimini ve kapsamını belirlemesine karşın 'Üstün Evrensel Değerler'' in anahtar özellikleri sınırlar içinde yer almaktadır. Bunlar, aralarında Emevi Camisi, medreseler, hanlar, kale ve özel konutların bulunduğu, şehrin 125 adet korunan anıtının yanı sıra şehir planını, şehrin yoğun kent dokusunu, kent surlarını ve kapılarını kapsamaktadır. Bu özellikler koruma ve bakım konusunda geleneksel yaklaşımların noksanlığından ve geleneksel malzemelerin kullanımından kaynaklanan erozyon karşısında savunmasızdır. Kentin yerleşimi ve kapsamı ise şehir surları dışındaki tarihi alan için muhafaza planlarının noksanlığı ve bölgesel planlama projeleri tarafından tehdit edilmektedir.

 
FOTOGRAF: Raeky / Wikimedia Commons / CC-BY-SA 3.0 - Raeky


Orijinallik


Alanın kayıt altına alınmasından beri, morfolojik düzen ve tarihi dokunun mekânsal deseni temel olarak değişmeden kalmıştır ve anahtar ayırıcı özellikler varlıklarını sürdürmektedir. Bununla birlikte ticari ve yarı endüstriyel faaliyetler şehir surlar içindeki yerleşim alanına ve varoşlarına yayılmaktadır ve şehrin dokusu ile ilgili değerli özellikleri ve onların birbirleriyle olan karşılıklı ilişkilerini aşındırmaktadır.

Koruma ve yönetim gereksinimleri

Eski kent üzerindeki planlama denetiminin sorumluluğu ve şehrin yönetimi iki devlet dairesine aittir. (Eski Şehri Koruma Komisyonu; Eski Eserler ve Müzeler Genel Müdürlüğü) Şehri geliştirecek proje ve programlar bakımından teknik işbirliği, uluslararası kuruluşlardan destek sağlayan Yerel Yönetim ve Çevre Bakanlığının sorumluluğundadır. Koruma politikasının etkinliği kamu/özel ortaklığı, hükümetin her kademesi, finansal toplum ve vatandaşlar gibi şehir içindeki değişik ilgililerin tam katılımına dayanır.

Yasal koruma, sur içindeki şehri Suriye'nin kültürel mirası ve kültürel parçası olarak düzenleyen 1976 tarih ve 192 sayılı Kanunun yanı sıra 1999 yılında değiştirilen 222 sayılı Eski Eserler Kanunu tarafından sağlanmaktadır. Surlar içindeki şehrin ''Restorasyon ve Yeniden Yapılanma/Yeniden İnşa''sı için 826 sayılı Parlamento Kanunu değişen koşullar, gereksinimler ve fırsatlar ışığında yeniden gözden geçirilmektedir. Bu kanun sur içindeki şehir için yeni koşulların oluşturulmasını amaçlamaktadır.

 
FOTOGRAF: public domain / Wikimedia Commons - Citadel of Damascus
FOTOGRAF: public domain / Wikimedia Commons - Damascus


Şam'ın dünyanın en eski şehri olduğu ve en eski başkenti olduğu kabul edilir. Şam, zaman içinde bir bilim ve sanat ışığı oluşturan tarihsel medeniyetlerin beşiği ve insanlık tarihinin büyük bir bölümünü anlatan tarihsel bir ansiklopedidir. Aynı şekilde, binlerce yıldır mimarlık ve kent planlama sistemlerinin karşılaştırılması bakımından tarihsel bir referans gösterir.

Milattan önce üçüncü bin yılda kurulan Şam, Ortadoğu'nun en eski şehirlerinden biridir. Batısında Kasiyun Dağı ve doğusunda bir çöl bulunmaktadır. Şam, kültürler ve kafileler için bir buluşma yeri olan ve Barada Nehrinin varlığı sayesinde çok bereketli olan bir vahada ''Palmyra'' ismiyle kurulmuştur. Milattan önce 11. ve 7. yüzyıllar arasında bir Arami Krallığın başkenti idi. Bu Krallık sık sık İsrail kralları ile savaş halindeydi ve geçici olarak Kral Davud tarafından fethedilmişti. Bu krallık, Asurlular tarafından iki kez yenilgiye uğratıldıktan sonra M.Ö. altıncı yüzyılda Nebukadnezar tarafından kesin olarak fethedilmiştir. M.Ö. 530 yılında Perslerin eline geçti ve daha sonra M.Ö. 333 yılında Büyük İskender'in imparatorluğuna ilhak edildi. İki komşu alan Septimus Severus ve Oğlu Caracalla (M.S. 197-217) yönetimi sırasında Romalılar tarafından birleştirildi. Şehir hala teşhis edilebilecek olan tek bir halka şeklindeki muhafaza duvarları tarafından çevrilmiştir. Sasani Partlar tarafından bir süre yönetildikten sonra, 636 yılında kentin kaderi kalıcı şekilde Arap dünyasının parçası olarak mühürlendi ve Emevi halifesinin prestijli ve anıtsal başkenti oldu. Şehir daha sonra muhafaza duvarları dışında genişlemeye başladı. Memluk hanedanı zamanında başkent statüsünü kaybetmesine ve Moğol saldırısı sırasında yıkıma uğramasına rağmen belirli bir süre ekonomik refaha sahip oldu.

 
FOTOGRAF: Bernard Gagnon / Wikimedia Commons / CC-BY-SA 3.0 - Roman triumphal arch, Damascus
Şam, Arap fethinden önceki uzun tarihinin birkaç izini hala muhafaza etmektedir. Bu izler arasında ''Decumanus'' (*) gibi Roma dönemine ait eserlerde yer almaktadır. ''Elçilerin İşleri''nde bahsedilen üç anıtsal kemerden birini hala muhafaza eden, sütunlu ve doğudan batıya uzanan bir yol olan ''Decumanus'' günümüzdeki rotayla örtüşmektedir. (*)Decumanus, (latince sözcük) Roma kentlerinde eski etrüsk planına uygun biçimde yer alan batı-doğu yolunu belirtmek için kullanılır. Bu yol forum'da, kuzey-güney yolu cardo ile kesişirdi. Decumanus, aynı zamanda Roma kamplarının iki ekseninden birini oluştururdu

Eski kente ana giriş Al-Hamidiyeh Çarşısı'dır. Şam Eyyubi Kalesi (Şam Hisarı) askeri mimarinin bir şaheseridir. Şam Hisarı'nın avlusu, duvarları ve iki büyük girişi Timur'un 1400 yılındaki fethi de dâhil olmak üzere çok sayıda tarihi olaya tanıklık etmiştir.
 


FOTOGRAF: Bernard Gagnon / Wikimedia Commons / CC-BY-SA 3.0 - Al-Hamidiyah Souq
4. yüzyılın sonunda İmparator Theodosius'un idaresi zamanında, eskiden Jüpiter Heykelinin olduğu alanda Rahip St. John'a adanan bir Bizans kilisesi vardı. Bu yerde 706 yılından beri Altıncı Emevi Halifesi 1. Velit'in emri ile (al-Walid) (Velid bin Abdülmelik) inşa edilen Emevi Camisi bulunmaktadır. Kompleksin muazzam bir duvar ile çevrilmiş bir dış avlusu ve farklı tarzlarda 3 minaresi vardır.

Kubbetü's-Sahra İslamlığın günümüze kalan en eski yapılarından biridir. Ancak bu yapı cami değil bir ziyaretgâhtır. Bu nedenle daha sonraki bir tarihte yapılmış olsa da Şam'daki Emevi Camisi, günümüze orijinal planıyla gelebilen en eski cami olma özelliğini taşır. Şam'daki Emevi Camisi Emeviyye, Emeviye (Umayyad) Camisi, Ümeyye, Umayyad, Büyük Cami, Emeviye Camisi, Şam Ulu Camisi (The great mosque in Damascus) ya da eski Saint John the Baptist Kilisesi olarak da adlandırılmaktadır.

 
FOTOGRAF: public domain / Wikimedia Commons - St John's Chapel - Vaftizci Yahya Türbesi
Bu cami Emeviler döneminin en önemli mimarlık örneği sayılabilir. Cami mimarisine birçok yenilikler katmış, hatta çok sonra Anadolu camilerini bile plan yönünden etkilemiştir. Emevi Camisi İslamlıktan önce de kutsal sayılan bir alanda yer alır. Emevi Camisinin bulunduğu yerde M.Ö. 1. yy'e ait Jüpiter adına yapılmış bir Roma tapınağı bulunuyordu. Dördüncü yüzyılın sonunda, İmparator Theodosius'un hükümdarlığı zamanında, Hristiyanlar bu tapınağın yerine, tapınağın güney duvarına yaslanan ve Vaftizci Yahya adına yaptırılmış bir bazilika inşa etmişlerdi. Hazreti Yahya peygamberin burada yattığına dair iddialarda bulunmaktadır.

Bu çok sütunlu yapının (bazilikanın) üç nefi (*) Romalılardan kalma duvara paraleldir. 636 yılından sonra bu kutsal alanın bir köşesi cami olarak, geri kalan kısmı da kilise olarak kullanıldı. Altıncı Emevi Halifesi 1. Velit (al-Walid) (Velid bin Abdülmelik (705-715)) döneminde yıkılan bu kilisenin yerinde hem Medine Camisinin hem de kilisenin planına ve neflerinin düzenine uygun düşen Emevi Camisi inşa edilmiştir. (*) Nef: kilise mimarisinde apsis'e dik yada paralel olarak yer alan ve birbirlerinden sutün yada payelerle ayrılan uzunlamasına mekanlara verilen isim.


FOTOGRAF: Jerzy Strzelecki / Wikimedia Commons / CC-BY-SA 3.0 - The Umayyad Mosque
Bu cami, getirdiği önemli yeniliklerle ilk camilerin birbirini tekrarlayan basit formundan ayrılan, mimarlık alanında özgün bir yaratmadır. Yapının çevre duvarı Roma tapınağının temelleri üzerine oturtulmuştur. İç alanın yarıdan biraz fazlası avlu, kıble tarafındaki dikdörtgen mekan ise asıl ibadet yeri yani harim kısmıdır. Caminin içi kıble duvarına paralel korint başlıklı mermer sütunlara dayanmış iki sıra kemer ile birbirinden ayrılan üç neften ve ortada bunları dik olarak kesen bir neften oluşmuştur. Bu iki sıra kemerin üzerine sütuncuklara dayalı diğer iki kemer dizisi yer almaktadır. Neflerin kesişme yerinin ortasını yüksek bir kubbe örter.

Mihrabın hemen üstündeki bu kubbeyi, dört yapma sütuna dayanan dört kemer taşır. Bu sütunlar arasında zarif ve sanat güzelliği olan altmış dört kemer bulunmaktadır. İki yüz seksen civarında penceresi vardır. Camları renkli, çerçeveleri bezeli usulde kaplıdırlar. Duvarları altınla cilalı madalyonlarla süslenmiştir. Madalyonların içi renk renk küçük taşlarla kaplıdır. Yan tarafındaki dehliz tavanları, güzel tezhip ve nakış motifleriyle süslüdür. Çok güzel ve sanat değeri olan bir mihrabı vardır. Bunun dışında kalan mekanlar ise çift meyilli çatılarla kaplıdır. Bu plan, daha sonra küçük farklarla Anadolu'daki bazı camilerde de kullanılmıştır.

 
FOTOGRAF: Theklan / Wikimedia Commons / CC-BY-SA 3.0 - The Umayyad Mosque


Ana eksen üzerindeki nefin yan neflerden daha yüksek olması, avludan bakıldığında yapıya anıtsal bir görünüm kazandırmaktadır. İç mekanda yer alan iki katlı sütun dizileri de aynı anıtsallık etkisini sürdürür. Sütun başlıklarının bir kısmı daha önceki Roma tapınağından alınmış, burada yepyeni bir düzen içinde tekrar kullanılmıştır.

Kubbenin ilk yapıldığında ahşap olduğu, sonraki çıkan bir yangında yandığı yazılı kaynaklarda geçmektedir. Abbasiler zamanında dikine şahının üstü üç tane kubbeyle örtüldü. Şu andaki kâgir kubbe Timur Hanın Şam'ı fethetmesinden sonra yapıldı.

 
FOTOGRAF: Bernard Gagnon / Wikimedia Commons / CC-BY-SA 3.0 - The Minaret of Jesus(Isa)


Kompleksin, muazzam bir duvar ile çevrelenen bir avlusu ve bu duvarın üç yanında farklı stillerde yapılmış üç minaresi vardır. Bunlardan güneydoğu köşesindeki minare Ak Minare (11.yy) olarak bilinir. Hazret-i İsa Minaresi de denir. Müslümanlar arasında Hazret-i İsa'nın ahir zamanda gökten yeryüzüne bu minareye ineceği inancı yaygındır. Güneybatı köşesindeki minareye Kayıtbay Minaresi (15.yy), avlunun kuzey revaklarının (*) ortasında ve tam mihrap ekseni üzerinde bulunan minareye de El-Arus Minaresi ismi verilir. El-Arus Minaresi (Helaruz Minaresi), 11. yy'da yapılmış olan üst kısmı dışında caminin yapıldığı döneme ait olup kübik ve dar şekli ile doğuda ve batıda örnek alınmıştır. (*) Revak: Sırtı bağlı bulunduğu binaya dayalı, ön cephesi açık, üstü örtülü ve örtüsü sütunlarla ya da payelerle taşınan mekâna verilen ad. Güneşten ya da yağmurdan korunma amaçlı işlevsel revaklara sundurma adı verilir. Antik Yunan ve Roma kentlerinde kamu binalarına ve tapınaklara girişte sıklıkla rastlanan revaklar, Doğu Roma İmparatorluğu ile kültürel ilişki sonucu Arap-Fars kültürüne oradan da Selçuklu Devleti döneminde Türk mimarisine geçen ve Anadolu Beylikleri döneminde giderek yaygınlaşan bir mimari öğe olmuştur.

Dikdörtgen plana sahip caminin avlu revaklarında da iç mekânında olduğu gibi iki katlı düzen görülür. Altta bir ayak, iki sütun; üstte bir ayak, bir sütun alternatif sırayla dizilerek, hareketli bir görünüm sağlanmıştır.

 
FOTOGRAF: Roberta F. / Wikimedia Commons / CC-BY-SA 3.0 - Kubbetül Hazne


Avludaki revakların bitişiğinde Kubbetül Hazne yer almaktadır. Kubbetül Hazne, korint başlıklı sekiz sütuna oturmuş sekizgen planlı ve kubbeli bir yapıdır. Yüksekliği 9.95m olan yapının El-melih tarafından yaptırılmış olması muhtemeldir. Hazine Kubbesi (Kubbetül Hazne) 789 yılında inşa edilmiştir.

Avlunun merkezinde ise ibadet edenlerin abdest almaları için bir şadırvan bulunmaktadır.

 
FOTOGRAF: Bernard Gagnon / Wikimedia Commons / CC-BY-SA 3.0
Cami taş ve tuğla ile inşa edilmiştir. Caminin gerek cephesindeki gerekse içerisindeki kemerler üzerinde küçük çifte pencereler olup her çift pencerenin kemerlerini alt kemerlerin üst duvarı üzerine dikey olarak konmuş olan sütunlar taşır. Caminin duvarlarını ve kubbesini süsleyen mozaikler deprem ve yangınlar sonucu harap olmuş, olmayanlarda sıva altında yüzyıllarca saklı kalmıştır. Göklere yükselen ağaçları, coşkun akan suları, çeşitli hayal ürünü yapıları birlikte canlandıran mozaikler kemer köşeliklerindedir. Ve bir camii bezemesinde yer alan tek manzara örnekleridir. Bu mozaiklerde manzara Bizans mozaiklerinde olduğu gibi figürlere sadece çerçeve oluşturmakla kalmaz başlıca rolü üstlenir. Doğanın bu üslupta tasviri bizi daha çok Helenistik döneme götürür. Emevi Camisi mozaiklerinde ayrıntılarda bir gerçekçilik söz konusudur. Bu ayrıntıların genel görüntüsünde bir manzarayı tespitten çok bezemeci bir anlayışın hakim olduğu sezilir. Kompozisyonda doğa ile mimari arasında bir uyum yoktur, bazen mimari bazen de manzara ön plana çıkmaktadır. Ancak perspektif özelliklerinden dolayı yapılar bir yüzey üzerinde yer almış büyük bir pagoda gibi yükselmektedir. Burada bir üslup özelliği söz konusudur. Manzara konulu mozaiklerin üstünde altında birbirine paralel geniş bir şerit oluşturan sekiz yapraklı rozet Asur Sanatı'ndan gelmektedir. Görüldüğü gibi bir Emevi mimarisi, kuruluş döneminde olan her sanat gibi devşirmecidir. Şam Emeviye Camisi mozaikleri, gerek teknik gerekse temalar bakımından Helenistik'tir.

 
FOTOGRAF: Jerzy Strzelecki / Wikimedia Commons / CC-BY-SA 3.0 - The Umayyad Mosque


Caminin temel unsurlarının düzenlemesi Suriye ve Ermeni Hristiyan kiliselerinin izlerini taşır ve ustaların (usta esnafların) çalışmaları sayesinde Bizans sanatı geleneğine devam eden Emevi sanatının önemli bir örneğini temsil eder. Ana doku Abbasilerin iktidara gelişi ile önemli dönüşümler gösterdi: Kent merkezinin tek bir organizma olması durdu, her biri kendi kurumları, camileri, hamamları, pazarları ve polis teşkilatı ile donatılmış olan dört otonom bölgeye ayrıldı. Bu şekilde Helenistik dönemden gelen dikdörtgen bloklar karakteristik İslami şehir dokusuna dönüştürüldü. Önemli hristiyan azınlık şehrin kuzeybatı bölümünde, St. Paul'un konuşmaları ile oluşan site ve kiliselerin etrafında toplanırken, geçen yüzyıllar boyunca esnaf ve tüccarlar Emevi Camisi etrafında kendi loncalarını kurdular.

Emevi Camisi, Müslüman-Türk hâkimiyeti zamanında beş defa yandı. Cami bu sebeple büyük onarımlar geçirdi. Bu onarımlardan son ikisi ise Osmanlı Sultanlarından Kanuni Sultan Süleyman ve Sultan İkinci Abdülhamid tarafından yapıldı. Cami, geçirdiği yangınlara ve onarımlara rağmen, özgün biçimini büyük ölçüde korumuştur.



KAYNAK: © UNESCO/World Heritage - ©www.wikipedia.org
ÇEVİRİ: © Cemil / Gezialemi.com

Dünya Miras Listesine Alınma Tarihi: 1979
Liste Sıra No: 20
Niteliği: Kültür Mirası
Yeri: Şam, Suriye K
oordinatlar: N33 30 41.004 E36 18 23.004

Linkler: UNESCO İnternet Sitesi
www.wikipedia.org - Damascus (İng.)
© Gezialemi Dünya Mirası Listesi


 
Suriye
Ana Sayfa
  Suriye
Dünya Mirasları
  Şam
Ana Sayfa
  Şam
Dünya Mirasları



 Yazılan Yorumlar...
  Henüz Yorum Yazılmamıştır
 Yorum yazmak isterseniz...
 
Yorum Yazabilmek İçin Üye Girişi Yapmalısınız.


Son Eklenen Dünya Mirası
Urartu ve Osmanlı Eski Yerleşimi Ahlat Mezar Taşları
(09 Haziran 2020)
Harran ve Şanlıurfa Yerleşimleri
(31 Mayıs 2020)
Aziz Nikolaos Müzesi
(31 Mayıs 2020)
Alahan Manastırı
(31 Mayıs 2020)
Sümela Manastırı
(31 Mayıs 2020)
Karain Mağarası
(30 Mayıs 2020)
Göbekli Tepe
(30 Mayıs 2020)
Nakş-ı Cihan Meydanı (İmam Meydanı)
(14 Eylül 2017)
İsfahan Mescid-i Cuma
(13 Eylül 2017)
Yezd Tarihi Kenti
(12 Eylül 2017)